Beklenen Maske Düştü
Fakat güzel ayrılıyorlar kabul edelim
Müjdeli haber ile başlayayım: Uzun zamandır bölümü izlerken sık sık sıkılmaktan şikayet ediyordum ya, işte bu bölüm gerçekten hiç sıkılmadım! Sanırım uzun zamandır beklediğim şeyler, yavaş yavaş gerçekleşmeye başlıyor! Konunun dibini görmek için söyle alayım sizleri, buyurun.

Ayşegül- Poyraz ayrılıklarında Poyraz’ın ezilmesini, Ayşegül’ün kaprislerini izlemekten çok sıkılmıştım. Bu kadar söylenmesine, her seferinde  bencil bir şekilde Poyraz’dan bir şeyler yapmasını beklemesi de benim için Ayşegül’ü antipatik bir karakter haline getirmişti. Ancak ayrılık sürecinde nedense Ayşegül daha dokunaklı daha gerçekçi geliyor bana. Kim bilir belki de Poyraz’ın laf yapan ağzına artık bağışıklık kazanmışımdır. Ocak başındaki kavga hallerini de çok sevsem de benim için favori sahneler, ayrılık sonrası algıda seçicilik durumunun başlaması oldu. “Bana her şey seni hatırlatıyor.” tadında oldukça keyifli sahneler izledik. Şahsen favorim, taksiciye çemkiren Ayşegül oldu. İşler farklı bir boyuta evrildiği için, ayrılık sürecinin daha da uzayacağını düşünüyorum. Ancak yine de söylemeden geçemeyeceğim benim için asla bir ZülMel değiller. Çünkü onları izlerken gözlerim aşırı doz doğallık ve sempatiklikten kanıyor. Bazen Meltem özgür kadın imajını bana bile fazla gelecek şekilde abartsa da seviyoruz  kendisini.


Foyanın ortaya çıkmasına ramak kala adlı çalışmam.

Bu bölümü neden sevdim. Bunun en büyük nedeni ise, uzun zamandır işleri tıkırında giden Neşet’in fire vermesi oldu. Hem de büyük yerden! Sadrettin’in hain olduğuna emindi ve bu haklılığı doğru olmasına rağmen kurduğu tuzak işe yaramadı. En önemlisi ise Ayşegül  Neşet’in maskesini düşürmüş oldu. İtiraf etmek gerekirse ilk öğrenen kişinin Ayşegül olması en son tahmin edeceğim şeydi. Poyraz’ın durumdan işkillenmesini hatta insanlar tarafından kıskanılmakla suçlanması gibi bir klişe izleriz diye düşünüyordum. Neyse  baĞzı  senaristler iyi ki var^^

Şu noktadan sonra savcının da gelişi ile birlikte, oklar Ayşegül’e yönelmeye başladı. Çok da güzel oldu, iyi oldu. Davulun sesini hep uzaktan hoş duymaya alışan Ayşegül’ün burnu biraz sürtmeli bence. Yeri geldiğinde sevdikleri için zor kararlar almayı onun da deneyimlemesi lazım. Hem bu kez işlerin tam da göbeğinde, Türkiye’de uyuşturucu üreten firmanın başında ve gerçekleri ortaya çıkartma görevi ona kaldı. Neşet’in çizdiği resimleri görmesi ile kafayı kendine taktığını anlaması sonunda derin bir “oh” çekmemize vesile oldu. Zira, birazcık daha attığı her adım başarışı olan kötülük dolu Neşet’i izleyemeyecektim. İzleyici olarak sağlam kötü karakterleri ne kadar sevsem de insan bazen  sıkılıyor. Şimdi beklediğimiz heyecanın da tekrar döneceğini düşünüyorum.

Unutmadan, hikayenin bu yönü de bizi ancak “bir yere” kadar götürür fikrindeyim. O nedenle bu sürecinde sakız gibi uzamamasını diliyorum.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER