Yüreğinde babasını
ezip geçmenin derin acısı, ardında bıraktıklarının sızısı ile çıktı o eşikten
Mahir. Belki de hiç bir zaman eskisi gibi olamayacağını bile bile
"Mahir" yeniden doğuyor. Özünü yitirmemeye gayret ediyor şimdilik.
Aslında bu bölüm Mahirin kabadayılığa hazırlığını izledik. Yavaş yavaş sanki
bizde Mahir'le Karadayı oluyoruz. Her ne kadar bize yakışmasa da Mahir'e çok
yakıştı. Güçlü, akıllı, iyilerin mazlumların abisi, kötülerin korkulu rüyası
artık âlemde ortaya çıktı. Nerde bir mazlum varsa sanırım Mahir oraya yetecek.
Mahir
aldığı kararın acısı ile yanıyor. Hem de ne yanmak. Sevdikleri için ölürüm
diyen adam tüm sevdiklerine sırtını dönsün olacak iş değil. Ama buna bir nevi
mecbur ve bunun bir dönüşü de yok, olmayacak! Yalancıktan eline aldığını
sandığı o silah umarız ki hep öyle kalır. Biz onun okkalı sillelerine alışsak
bile silah birden beni çok korkuttu. Umarım bir gün onu kullanmak zorunda
kalmaz. Bu yolda sevdiklerine olan özlemini bolca izleyeceğiz anlaşılan. Ve bu
özlem biraz acıtacak hepimizi.
Nazif Babam karısının,torununun öldüğüne mi üzülsün, evlatlarının gittiğine mi? Ayağına çorap bile giyememiş adam.
Nazif
Baba'nın yürek yakan halleri içimize dokunuyor. Sadece yitenlere değil artık
gidenlere de üzülecek. İki canı daha gitti. Orhan yapısı gereği zaten fevriydi
ama asıl yıkım Mahir oldu onun için. Aslında çok iyi biliyor bu yola girenin
üzerine mutlaka çamur bulaşacağını! Bu yol Mahir'in düşündüğü gibi değil, illa
ki bir zarar görecek ve onun acısını görmek en büyük korkusu bir baba olarak.
Mahir, gözlerine bakmasa da Feride'nin ondan vazgeçmeye hiç niyeti yok.
Feride
cephesi ise çok karmaşık; duyguları ve aklı arasında kalmak ne zor iş. Aklı
beraber olamayız zaten Mahir'de beni istemez diyor. Peki ya kalbi, kalbe söz
geçiyor mu Hakime Hanım. Hiç vazgeçmeyecek gibi duruyor bu haliyle. Mahir git
dedikçe sanki daha da çok kalmak istiyor. Bu kadar güzel sevmeyi nasıl
başarıyor bilmek isterdim. Yalnız anlamadığım bir konu var; neden yardım
istemek için Ayten seçildi? Koca hakimenin yardım isteyip, güvenebileceği
kimsesi yok mu? Denize düşüp yılana sarılmak mı bu?
Ya
Mahir Feride cephesi; orası tam bir kördüğüm! Son zamanlarda izlediğim en güzel
Mahir Feride sahnesiydi, hoş bu kadar kesilmese daha iyi olurdu belki. Feride
mesajını verdi vermesine ama karşısında Mahir gibi olan, ama hiç Mahir gibi
bakmayan biri olduğunu unutuyor. Alıştığımız biri değil ve gerçekten
"değişik" bir bakışı var artık. Belki de o yüzden bana bile farklı
geldi bugün. Şefkatli halinde bile bir acı var! Bir an Mahir kendini bırakacak
ve Feride'ye sarılacak sandım. Safiyane hisler besliyorum hala Mahir'e! Peki bu
Mahir aynı Mahir değilse niye merak ediyor Feride'yi? Ve o nasıl bir son bakış!
Mahir'in kalmak için Feride ile tuttukları evi seçmesi bile birbirinden
geçmeyecek olmalarının kanıtıdır bizce. Olsun elimizde hala bir umut var.
Annen sağken yanına gelmezsen böyle hasret gidersin işte.
Orhan
şimdiye kadar edebileceği en güzel cümleleri söyledi evini ziyaretinde. Evini,
yuvasını, annesinin kokusunu özleyen bir evlat gibi konuştu. Belki küçükte olsa
bir hesaplaşma babası ile. Korkuyorum Nazif Baba'ma bir şey olacak! İlknur bir
nebze acıdan beri geldi gözüme, Songül ise acı yüreğe yeni çöreklenmiş gibi
başını nereye vuracağını şaşırmış vaziyette. Osman iyi seçim doğru; ama o
yüzükle değil.
Boksör diye nam yapmış ama yüzünün şeklini böyle değiştirdiklerine göre işini iyi yapan biri değilmiş.
Bu Boksör Hilmi tam
sopalıkmış. Böyle rezalet adamların hala bu dünyada olduğunu bilmek bile
yetiyor ona pislik nazarıyla bakmama. Akıbeti kötü oldu, rezil oldu olsun hatta
daha beter olsun. Böyleleri için elini korkak alıştırmasın Mahir. Dizi git gide
bir "erkeksi" hal aldı sanki. Sürekli kabadayılar ortalıkta ne
bekliyoruz bilmem ki! Arada nefes alıp tebessüm etmek iyi geliyor; Belgin âleme
renk katıyor, Ayten assolist camiasına ve Feride adalet dünyasına. Bu kadar erkeksi
bir dünyada ayakta kalabileni tebrik etmeli. Sahi Ayten demişken; Necdet
neredeydi? Niye çıkamadı hala. Çıkınca bol aksiyon olacak onun içinde.
Pandora'nın Kutusu'nu
bilmeyen var mıdır? Varsa da özet geçelim; içinde çeşitli kötülüklerin
taşındığı bu kutu açılmaması gerektiği halde açılmıştır bütün kötülükler etrafa
saçılır. Kutuyu o vakitler açan pişman oldu mu bilmem ama bizde kutuyu açan şu
an için çok mutlu! Yalnız kutu açıldığı için hiçbir şey aynı olmayacak bunu
kendi de bilmiyor ama öğrenecek. Bir de bilmediği bir şey var; kutunun en
dibinde umut var! Ama henüz kutunun dibini görmeye çok uzağız. Neden ısrarla
"umut" diye soruyorlar bana; en son umut ölür bu hayatta. Bunu bize
öğreten bu dizi oldu.
Mahir'in kucağındaki bizim gazeteci çocuk değil mi?
Yalnız, girdiği bu
yollarda hep mazlumlar, garibanlar olacaksa Mahir kabadayı olamaz, olsa
olsa kahraman olur. Söylemesem kusur kalır; Mahir çok iyi bir baba olacak.
Küçük çocuklara ciğer yedirmesini de takdirle karşılıyorum. Kabadayılığı yeniden yazıyoruz galiba
Mahir'le; zulüm edene, harama bulaşana, can yakana rest çekecek bu Mahir. Peki,
bu ne kadar idare eder, bir yerde değişecek, değişmesi lazım. Değiştiği yerde
Mahir'i kim kurtaracak? İşte bunları çok merak ediyorum.