Ben otogarları hiç sevmiyorum. İnsan bir bahar akşamı
otogarları sevmediğini düşünmemeli. Ama bir düşünün işte. Salyası sümüğüne
karışan insanlar, uzun uzun köpürtülerek yıkanan otobüsün ön camı, kolundan tutup
çekilirken birbirine karışan valiz sesleri... Hayır bilmem ki nereye
gidiyorsun? Bir yere kavuşsan, diğer yerden eksiliyorsun. Birine varacak olsan,
bir başkasından ayrılıyorsun.
Karagül'ün ayrılık zamanı yaklaştıkça dizide tempo, bende de
söylenecek söz tükenmeye başladı. Fakat bu bölüm sahiden yorucuydu. Sanki tüm
duygular yaşanmış, tüm acılar çekilmiş gibi her şey sonsuz bir tekrardan
ibaretti. Sanki herkes bütün bölüm boyunca susup dursa, her şey daha kolay
olacaktı. Hem duyguda, hem ekşında, hem de bölüm akışında tıkandığımı
hissettim. Rüya sahnesinde metaforları dans ettiren Karagül, bu bölümdeki
rüyası ile yalnızca gülümsetti. Belki de uykusuz, aksi ve nalet günümdeyim. Kim
bilir?
Daş üstünde daş, eti puf üstünde puf kalmasın!
Bir ömüre kaç yangın düşer? Karagül evreninde yangın
çıkarmanın manifestosu bile yazılır artık. Öyle ki her mekanda, her koşulda,
her zamanda bir şeyler küle dönüşebiliyor. Nihayetinde olan hep hatıralara
oluyor. Kendal'ın baba travması her şeyin zeminine çok güzel oturdu, kabul.
Fakat namusla kafayı bu kadar bozmuş bir adam, annesinin geçmişteki aşkını
duyunca sırf babalık mevzusundan girmezdi. Ya da sosyete gülü diye didiklediği
kadının attığı tokat karşısında, öylece çekip gitmezdi. İnsanlar artık yoruldu
ve Kendal'ı şikayet bile etmiyorlar. Ama belli ki Kendal bile kendinden
yoruldu.
En zoru da bu galiba. İnsan kötü biri olduğunda çevresinde
olanlar için kolaydır. Çünkü herkes onu bir gün terk edebilir. Fakat insan
kendi kendini terk edemiyor.
Bağyan sağdan pls!
Bölümde en 'kendime yakın hissettiğim şey' Özlem'in İstanbul
macerası oldu. Ben de gün itibariyle İstanbul'da ilk yılını tamamlamış biriyim.
Ve inanın bana, hâlâ neden yürüyen merdivenlerde yürüyen insanlar olduğunu
anlamış değilim. Şaka bir yana, en içime dokunan şey Narin ve Oğuz'un
durumuydu. Çünkü zaten herkesin hayatı dağılmış, dökülmüş ama onlarınki kendi
rızalarıyla oldu. İlişkileri Kendal'ın el atmadığı tek keder olma ünvanı
taşıyor.
Karagül finale koşacak derken bebek adımlarıyla ilerliyor. Bilemiyorum
Altan, bilemiyorum. Sonuç itibariyle vedaları da otogarları da sevemiyorum.
Zaten o lanet valizi de oldum olası sürükleyemedim.
Güzel günler.