Filler tepişir çimenler ezilir
derler. Yıllar boyu ayağındaki prangalar yüzünden özgür olamayan ve artık hiç
olamayacağına inandırılan “sirk fili” Nihan da resmen Kemal’i ve kalbini aynen
çimen gibi ezip geçti bu bölüm. Pek çok zorluğa direnen hikayeleri ve
özgürlüğe doğru mücadeleleri, ayrılsalar da el ele devam eder diye beklerken
Nihan beni oldukça şaşırttı. Durun durun, ilk defa Kemal’den yana olacağım, çok
heyecanlıyım!
“O geceye” dair görüntüleri ele
geçiren Nihan ve Kemal’in, tüm karşı çıkmalara rağmen Emir’den kurtulmak için
çabaladıkları 24.bölüme dair yorumumda “Şu an için Nihan’ın Emir’den ayrılıp Kemal ile yepyeni bir hayata
başlamasını beklemiyordu kimse. Ancak
onları bir araya getirmeyen nedene ikna olmak mühim. Aksi takdirde ne aşkları,
ne acıları, ne de kavuşamamanın verdiği ızdırap sahici gelir bize. O yüzden
eğer Nihan bu kadar güçlü durmasaydı, Ozan’ın bencilliklerine, “ailemi üzemem”
bahanelerine boyun eğseydi bu inandırıcılığı benim açımdan kaybetmiş
olurlardı.” diye yazmıştım. Bu hafta izlediklerimiz sonucunda da
inandırıcılığı tam anlamıyla kaybolmasa da bir parça zedelendi diyebilirim.
Nihan’ın yükünün çok ağır
olduğuna hep inandım. Kardeşi uğruna yaptıklarını, Ozan gibi birine değmediği
için çok onaylamasam da, anladım. Çünkü o an için, o koşullarda başka ihtimal
yok gibiydi, o ruh hali içinde sağlıklı bir karar verememişti. Ama Kemal
geldiğinden beri adım adım artan bir ivmeyle sürdürdüğü direniş ve gösterdiği
cesaret ile o eski hatayı maziye gömmüştü çoktan. Ancak şimdi yaptığı yanlış
tercihiyle beni de Kemal’i de bir önceki hatadan daha çok kırdı. Çünkü Nihan’ın
bu yaptığı hatayı, cinayet gecesindeki hatadan ayıran şey; yanında Kemal
varken, birlikte sağlıklı düşünerek bir çıkış yolu bulabileceklerini göz ardı
etmesidir.
Hey yavrum hey, elinde bir "haydarı" eksik! Yalnız bu plakayla daha ilk çevirmede polise yakalanırdınız Kemalcim. Zira "SZ" diye bir il plaka kodu yok!
Yazık yahu bu Kemal’e. Nihan’a
sürpriz olarak Volkswagen minibüs alan Kemaller kalp ben. (Ben de bir sarı vosvos rica etsem senden olur mu?^^) Üstelik tam da içine işleyen, tüm
hücrelerine sinen Nihan’ı kaybetme korkusunu o ormana bırakmaya ant içmişti.
Kendisi bizzat orman misali yanarken, varsın o orman da yansın ki bu kaybetme
korkusu hiç geri dönemesin bir daha diye dilerken “rüzgar tersine döndü”. Yağmur
berekettir derler ama bu sefer ayrılığı getirdi onlara.
Gidiyorsun…
Beni bana bırakıp
ayrılığa katlanıp
Gidiyorsun…
Sen de benim gibi
ayrılığa katlanıp*
Nihan’ı bu yola sevk eden durumları asla hafife
almıyorum. Emir’in, Kemal’i öldürmekle tehdit etmesi zaten beklenilen bir
şeydi. Hatta projeyi daha da genişletti ve Köpük köpek de dahil tüm sevdiklerini,
öldüreceğini söyledi. O kadar cesedi sonra ne yapacağını, sorgulamayı geçtim,
Emir bu yapar tabi. Böyle bir durum karşısında benim de gözüm korkabilirdi. Bunları
anlıyorum ama son derece gelişmiş empati yeteneğim yüzünden, zaman zaman tüm
tarafları anlamaktan yorulan bir insan olmama rağmen, Nihan’a hak veremiyorum
niyeyse. Çünkü Kemal ile Nihan kendi aralarında her türlü bilgiyi, her türlü
sırrı paylaşırken, Nihan’ın böylesine büyük çaplı bir tehdidi Kemal’e neden
anlatmadığını çözemedim. Bizim delifişek ve de cesur yürek Nihan'a bu haller uymadı. Kemal’i “ikna etmek” uğruna bir gün daha kalma şansı
elde etmişken onun asla kabul etmeyeceği, kulağa da hiç inandırıcı gelmeyen ancak
kalp kıran bahaneleri sıralamak yerine, oturup karşılıklı aklıselim bir karara
varabilirlerdi. Kemal gerekirse ailesini de koruma altına alırdı. Adam yoktan
çıkış yolları buldu her seferinde, bunu mu halledemeyecek?
Yazı devam ediyor...