Yazacak o kadar çok şey var ki… Ve yazacak o kadar da bir
şey yok aslında. MUTLU SON! Mutluluğun üzerine daha ne söylenir ki?
Finalin kesinleştiği duyduğumda, durdum! Sanki yıllardır
beraber olduğum insandan ayrılıyormuşum, evimi terk ediyormuşum gibi hissettim!
Bir tarafım hüngür şakır ağlamaya başlarken; diğer yanım zirvede bırakmanın ne
kadar önemli bir şey olduğunu kulağıma fısıldıyordu. Her hikâye bir gün
bitecekti… Bizim çocukların hikâyesi de 27 Nisan 2016, Çarşamba akşamı saat 23.30
itibariyle bitti. Peki, mutlu sona adım adım nasıl gittiler, son kez ( :( )
beraber bakalım.
***
Mutluluğun ayak seslerini
İlişki Durumu: Karışık’ın otuz dokuzuncu bölümünde almıştık. Can’ın
Elif’ten boşandığını öğrenen Ayşegül, Can’a evlenme teklifi etmişti. Çünkü
neden etmesin. Sonuçta yuvayı dişi kuş yapar. Yalnız Can’a nasıl kal geldiyse,
aman dedim, aklıma gelen başımıza gelmesin de. Can’ın, Ayşegül’ün elinden
yüzüğü alıp kendi evlenme teklif etmesine de ayrıca bayıldım. Aşk adamı yemin
ediyorum.
Gülmek size yakışıyor. :)
Can, haklı davasında çok üzüldü, çok uğraştı. Kanaatimce
en çok hırpalanan Can oldu. Kafası karışan, arada kalan, yalanların altında
ezilen… Olmayan bir bebeğin ardından ağladı bu çocuk ya! Kanepelerde, banklarda
yattı. Eğer mutluluk yaşananların ardından hak edilmesi gereken bir his ise Can
kesinlikle mutluluğu hak etmişti. Can’ın mutluluğunu gölgeleyen tek şey ise Ayşegül’ün
“Evlenmeden olmaz!”cı tavrıydı ki birden aklıma televizyonları denetleyen
kurumlar geldi. ^.^
Bekarlığı acilen bırakması lazım. ^.^
Ayşegül’ü ise ailesini kaybettiğinden bu yana tek
başına ayakta ve hayatta kalma savaşı veren bir kadın olarak tanıdık. Bir
kalbinin olduğunu o bile unutmuş aslında! Üstelik Can ile tanıştıktan sonra
başına gelenler… En yakın arkadaşlarını kaybetti, Can kadar yalanların altında
Ayşegül de ezildi. Artık Ayşegül için de Can içinde hepsi geri de kaldı! Şimdi
aşk zamanı!
Can'ın bilinçaltı alt-üst olmuş resmen, yazık! :))
Can ile Ayşegül’ün evlenememe ihtimalleri bilinçaltlarına işlemiş, resmen!
Onlar nasıl rüyalar ya, hahahaha! (Can’ınki favorim.)
Ayşegül ile Can’ın, nam-ı diğer AyCan, hikâyesi çok
mutlu bitti. Herkes, gökten düşen elmasını aldıysa ElMur’a geçeceğim çünkü AyCan
yeni evli. Yalnız bırakalım. ^.^
Kimse, kimse için geç değildir. (Olmamalı yani.)
Can ve Ayşegül mutluluğu hak etmişlerdi. Mutluluğa aç
olan Murat ve Elif’in de sonunun güzel bağlanmasına çok sevindim. Yalnız son dakikaya kadar
ElMur olacak mı olmayacak mı diye, içimden geçirmedim değil. Elif’in Murat’a
karşı bu kadar yüksek duvarlar örebileceğini aklım havsalam almıyordu. Elif’in Murat’ın
evinde kalması iyi bir şey, o tamam. Murat'ın kendi elleriyle Elif'e yemek hazırlaması da tamam. Baş başa eski günleri yâd
etme, peki, tamam. Ama neden Elif, Murat’a bu kadar soğuktu, onu çözememiştim. Çözdüğümde
ise Elif, gözümde Nirvana’ya çıktı.
Bu bakışı ilk defa görüyorum. "Mutlu mu oluyorsunuz, ne olursanız olun." bakışı olabilir. Elif için Ayşegül’den özür dilemek,
dileyebilmek kendisi için her şeyin geride kaldığının ifadesiydi ve özrünü
dilemeden Murat’a adım atmadı. Bu tarz hareketleri gerçek hayatta da milat
olarak gördüğüm için gözümde çok kıymetlidir. Geçmişten hiçbir iz ya da hesap kalmayacak.
<3Geçmiş ile geleceğin birbirine karışmaması adına
çok şık hareketti. Artık, Elif de Murat da ait oldukları yerde, birbirilerinin
yanındalardı. ElMur’un Mur’u ile ilgili söylemek istediğim bir şey daha var ki
o da Elif ve Murat’ın beraber yemek yedikleri sahnede Murat’ın kendisini
çözümlemesi hakkındadır. Hep bizde olanın daha çoğunu ararız hep ya da bize ait
olmayanı ait olduğu yerden kopartıp yanımıza almak isteriz. Bu Murat’a özgü bir
özellik değil! Hepimiz böyleyiz!
Son kez... Murat paylaşmasam olmazdı. Yaşasın Muratçılık!Ve sahne gerçekten muhteşemdi! Nutkum tutuldu!
Ayşegül ile Can’ın hikâyesi nasıl peri masalıysa Elif ve Murat’ın hikâyesi de o
kadar gerçekti. AyCan'ı masallara inandığım için sevdim. ElMur'u ise gerçek oldukları için. Ve kim olursa olsun, mutlu olmak herkesin hakkıydı.
Bu mincik yüreğim isterdi ki: Elif'in Ayşegül'den özür dilediği gibi Murat da Can'dan özür dilesin. Herkes bir, onlar ayrıya yüreğim bir türlü el vermedi. Düğünde bulunmak çok aşırıya kaçırdı, doğru! Ama en azından küs olmasalardı. Sonuçta geçmiş, geçmişte kaldı. Neyse artık ya. Takıla takıla buraya mı takıldım ben de!
Yazı devam ediyor...