Kırgın Çiçekler: Defnedilmeyi bekleyen cesetler gibiyim şu sıralar*
Diyor ki, dizimizin romantik ve çengel gözlü prensine hayat veren Arif Diren, "Defnedilmeyi bekleyen cesetlerden biriyim şu sıralar". Müthiş oyunculuğunun yanı sıra, güzel şiirler de kaleme alıyor. Bu dizeleri yazarken ne düşündüğü bilinmez ama ben bölümü izlerken bu şiir geldi aklıma.

Ağır başladık. Bazı acılar vardır yaşadım biliyorum denmez, ”suyu omuzlarına, kollarına dök” denir. Görebileceğin en büyük acılardan biridir annenin gömülmeden önce yıkandığını görmek. Annesizliğe alışılmaz. Kaç yaşına gelirsen gel, ne zaman mezarlığın önünden geçsen, yolda bir cenaze aracı görsen, bir kız çocuğunu annesi ile elele görsen ya da ne zaman bir anne görsen aklına anneni en son gördüğün yani o taşın üstünde nasıl yıkadıkları gelir. Ne bir sevgili, ne bir arkadaş, ne de bir baba dindirebilir bir insanın annesine olan özlemini.

...

Hayat devam ediyormuş, hayata ne ki bizim çektiğimiz acılardan. Bizi umursadığı, önemsediği mi var ki, derdimize yanıp da devam etmesin. O kendi çarkını döndürmekten asla vazgeçmez. Meral yine dertlerini unutup eskiden olduğu gibi gülen sura maskeyle dolaşacaktır. Ama artık birilerinin bu kızlara her dara düştüklerinde intikama sarılmamaları gerektiğini öğretmeli. Her canları yandığında birilerine saldırıyorlar. O zaman ne Meral`in Abbas`dan, ne de Cemre`nin Nazan`dan bir farkı kalmıyor. İkisi de annelerini kaybetmiş çocuklar ama onlar daha çocuklar. Öyle mezar yanına yatıp ciğer sökmeyi bildikleri gibi dışarıda da haklılıklarını korumaları gerekir.

Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlermiş. Meral para kazanırken yeni bir hayatın planını yapıyordu, ama başına gelense aynı parayla ölüm ilanı bastırmak oldu. Yaşadıklarımıza her ne kadar kader deyip geçsek de bazı yaralar hiç geçmiyor. Artık şarkı söyleyen, mutlu olan ve geleceğe umut eden bir Meral yok. Asıl onun için başımız sağ olsun. O da tıpkı Cemre gibi defnedilmeyi bekliyor artık. Daha da görecek acıları varsa o da onlara aldırış etmeyip devam eden hayatın ayıbı olsun.

 Ne demek bedeni kalmadı?

Olur ya bazen hepimize, gözümüze perde iner, basiretimiz bağlanır. Hani bir an... Sadece bir an dursak, o anki hislerimizi bir kenara bırakıp, mantığımızla düşünsek, yapmak için ayak direttiğimiz, uğruna sevdiklerimizi zor durumda bıraktığımız sanki istediğimizi yapmazlarsa nefessiz kalacakmış gibi karşımızdakini canından bezdirip ”tamam be yapacağım” dedirttiğimiz şeylerin aslında ona ne kadar zarar vereceğini ,hadi onu geçtim kendi işime yaraması bir yana yolumuza taş koyacağını anlarız. Ama durup o anı düşünür müyüz? ASLA!!! Niye? Çünkü biz acıyı seviyoruz.

Hepimiz beynimize yedirmişiz bir kere sevginin beraberinde acıyı da getireceğini. Karşımızdakinden hep fedakarlık bekleriz. Tıpkı Leo gibi. Songül`le tanıştıkları zaman da bu kız böyleydi hala da büyük bir değişime gitmedi. Güney beyzadeleri ise değişimden ziyade şekillendi gözümüzün önünde, kara kışlardan güneşli kumsallara saldı kendini.  Şimdilerde ise “Songül ben evdekilerden sıkıldım, evi terk edicem bize bir uğra da şu işi bir aradan çıkarayım”der gibi kızı eve davet etti. Üstelik “Ertürk Family” bundan habersiz. 

Bu çocuk annesinin de babasının da genlerinden dibine kadar faydalanmış. Nasıl ki Ekrem ve Selin Banu'nun oyununa hemen geldiler, Güney de aynı şekilde ailesinin ona borçlu olduğu oyununa geldi. Öyle bir hava basıp evden çıktı ama çok dayanamaz tıpış tıpış dönecek o eve. Banklarda yatmak senin harcın mı evladım, Songül mu sandın kendini? (içime Neriman hanım kaçmış olabilir.) Prens Güney'den köprü altı çocuğu Güney'e geçiş devrini izlemek keyif verici olacak, tabii başına bir dert açmazsa. Annesinden de vetoyu yiyince yüzünün aldığı şekil çok sevimliydi. Öyle bir kadın Songül'e iyi davranır mı hiç? Aileni tanımıyorsun sanki. Yahu adam senin anan genişlikte maşallah triplex villa, babana edecek laf bulamıyorum. İkisinin de Brezilya dizilerinden fırlama havaları üstündeyken benim hırçın prensesimi kabul ederler mi hiç? Ne bu acele, aileniz matematik problemi gibi içinden çıkılmaz bir halde sen hala ayak diretiyorsun.  Matematik problemi dediğim gerçekten öyle. Misal, sevgilimin arkadaşının annesi babamın sevgilisi aynı anda da benim üvey kardeşimin annesi, üvey annemin kızı benim baldızım ama aynı zamanda da kız kardeşim olduğu için sevgilimin görümcesi olduğuna göre, bu durumda Songül kaç yaşında?

Ve bütün bu sorunların arasında Güney aile saadeti kovalıyor. Çocukken buna balıkla yoğurdu aynı anda mı yedirmişler anlamadım ki. ^^

Bütün bu yaşananlara, başlarına gelenlere rağmen hala bir araya geldiklerin de tatlışlık rekoru kırmaları ayrı bir durum. SonGün'e laf yok. Onlar kimseye benzemez.


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER