Sene 1987. Yine Minnesota'dayız. Bundan sonra da Minnesota’da olacağa
benziyoruz. Hava yine karlı. Ufacık göçüyle birlikte Stavros Milos ve ailesi
kente taşınıyor. Henüz genç bir adam. Son beş dolarını benzine vermiş ama benzin
onu gideceği yere kadar idare etmemekte kararlı. Karlar içindeki yolun
ortasında öylece kalıyorlar. Aile reisi olarak bir çözüm bulması lazım. Dışarı
çıkıyor ve 'umut' tır şekline bürünerek karşı taraftan ona doğru geliyor. Ne kadar elini kolunu sallasa da tır
birazcık dahi hızını kesmiyor ve yanından süratle geçiyor. Tabii rüzgarından
Stavros da yere düşüyor.
En dipte olduğu an bu. Cebinde beş kuruş yok. Amcasına güvenerek bir yola
çıkmış ama yolun ucu hiç belli değil. Yolda kalmış ve ailesi üşüyor. O ise
ıssız bir yolun üstünde yüzüstü düşmüş kara bakıyor. Tanrıyla anlaşma zamanı...
“..her işimiz rast giderse kulun kölen olurum” diyor, Tanrı'ya. Anlaşma kabul
edildi!
Kimileri de parayı böyle buluyor işte...
Gayri ihtiyari sola bakınca karlar içinde bir işaret görüyor. Evet
evet! Coen’lerin Fargo filminin sonundan
devam ediyoruz. O çantaya neler olduğunu izliyoruz. Stavros içten bir dürtüyle
koşup işarete bakıyor ve para dolu çantayı buluyor. Önce sağına sonra sağına
bakıyor. Etrafta kimse olmadığını görünce aynen cukka. Tanrı'ya teşekkür etmeyi de unutmuyor.
Stavros’un henüz kibar olduğu yıllar bunlar.
Flashback’den döndüğümüzde Malvo’yu sinsi planını uygularken gördük. Doğal
olarak başına gelenlere mantıklı bir izah arayan Stavros tesisatçı çağırmış ama,
tesisatçı yerine gym hocası gitmiş. Bir şeylerle ilgilenip hiçbir şey bulamamış
gibi davrandıktan sonra gym hocası, Stavros’un parçaları birleştirmesini beklememeleri
için hepsini onun adına birleştirdi. “İncil’e inanır mısın? Aklıma Musa’nın
hikayesi geldi. Hani gökten kan yağıyordu...” Sorunun geldiği kişiye bakarsak
sinek küçüktü ama fena mide bulandırdı. Stavros artık tamamen oltaya
takıldı. Malvo ölürse yüksek dozda
sinsilikten ölür.
Ölü köpek davası için tabii ki Duluth Polis Departmanı'nın en ise yaramaz polisi görevlendirildi. Şu bizim tırsak
polisten bahsediyorum. Olay yerine giderken Stavros'un evinin tam karşısında
Malvo'yu görünce şaşırdı. Malvo ise onu gördüğüne hiç şaşırmadı. Bu andan
itibaren polis merkezine kadar tam bir detaylar sanatı icra edildi.
Salak yemin ediyorum geri zekalı bu çocuk.
Ekip arabasını
görür görmez gömleğinin yaka düğmesini iliklemesi bile Malvo’nun görünüşünü tamamen
değiştirdi. Bir de arkasına dönerek saçını değiştirmesi son noktayı koydu.
Amacı tırsak polisi kandırmak değildi. Amacı kendisine yollanan kimliğe
girebilmekti ve son derece acemi şekilde tutuklandı. Eğer Malvo isteseydi 27 farklı şekilde onu durdurabilirdi.
Ekip arabasına
biner binmez tekrar manipülasyona başladı. "Yanlış yapıyorsunuz. Yanlış
yapıyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz, bir saat sonra polis merkezinde söyleyeceğin söz bu." Müthiş bir monolog ve tırsak polis
için bir o kadar etkili bir manipülasyondu.
Yine de moralini
bozmamaya çalıştı. Hatasını düzeltmenin verdiği ego tatmini baskın çıktı. O
kadar baskın çıktı ki polis merkezinde Malvo'nun gözlük hamlesini bile kaçırdı.
Malvo için 'tam olarak gerekeni yaptı.' diye düşündüğüm her an bir
fazlasını ortaya koyuyor.
Molly'i büyük bir
gururla aradı tırsak polis. "Ben, Gusss" dedi ama "Kiim?"
yanıtını alınca tüm o hava söndü tabi. Molly, herifin yakalandığını öğrenir
öğrenmez Duluth'a gitmek için şeften izin istedi ve doğal olarak alamadı.
Ekrana bağırmak istiyorum artık "hak etmiyor olsa da adam saygı istiyor
Molly artık otoritesini sarsmaaaaa!!!!" Duluth'a giden şef oldu.
Tam Lester'i özlemeye
başlamıştım ki kardeşiyle evine girerken gördük. Bir şeyler almak için yukarı
çıktığında elinin ne kadar kötüleştiğini farketti. Bu yara izi bir türlü peşini
bırakmıyor. Tam bu sırada tatsız bir telefon aldı. Sam Hess'in ölümünden sorumlu
tutuluyordu ve hayatıyla tehdit edildi. Tamam, Sam Hess'in ölümünden sorumlu ama
fiiliyatta katil değil. En azından onun katili değil.
Yemek yerken izlenmez şeytan tabağına osurur.
Güzel bir tehditten
sonra bir şeyler yemek gibisi yok. Yine Lou'nun yerindeyiz. Lou ölünce
yastığından, yorganından çok para çıkar. Mekan sürekli işliyor. Fargo’nun adamlarının yemek diyalogları çok
keyifliydi. Sakallı, "Öldürelim gitsin" derken işitme engelli,
"Emin olmak lazım" dedi. Neyse ki kaçırıp konuşturmakta anlaştılar.
Aslında iyi anlaşıyorlar da arada tartışmalar tuzu biberi işte...
Bemidji şefi Duluth’a vardığında anlaşıldı ki tutuklama hiçbir kanıt olmadan
yapılmış. Tek şansları bir itiraf almaktı. Sorgu odasına girdiler. Yüklenmeye
çalıştılar ama Malvo çoktan rolüne girmişti bile. Hatta Malvo’yu azıcık
tanıdıysam yüklenmeye çalıştıkları anda gerçekten ellerinde hiçbir şey
olmadığına emin oldu ve şovunu yaptı. Hollywood’a git be adam! Bu arada bir de
gym hocasına Pet Shop’dan bir şeyler aldırmayı da ihmal etmedi. Yine bir
planı var. Nitekim iki saatin sonunda özürlerle beraber serbest bırakıldı.
Önünde sonunda benim olacaksın bitch!
Molly, Duluth’a gidememiş olabilir ama bu çalışmasına engel değil. Malvo’nun, Sam
Hess’i öldürdüğü gece kaldığı motelin sahibini çağırdı ve fotoğraftaki adamın
Malvo olduğunu çözdü. Bu ipucunu bir gece sonra Lester Nygaard’ın motele
telefon açmasıyla birleştirdi. Molly bir adım daha yaklaşırken Lester’e tırsak
polis her şeyi mahvetmekle meşguldü.
Fargo’nun adamları ise güpegündüz Lester’i arabanın bagajına paket ettiler
bile. Şimdi Minnesota yollarının birinde, bagajında maktül adayıyla
birlikte bir araba daha ilerliyordu. Peki Lester’i maktül yapmak o kadar kolay
mı? Hemen cep telefonundan kardeşini aradı.
Örnek kardeş meğer pornocuymuş. Tam zamanında aramış oldu. Yine de Lester
meramını anlatmaya başladı, “Arabanın arkasında bagajdayım ve şu an kaçırılmış
olabilirim.” Tam bu esnada elini rastgele cebine soktuğunda kardeşinde kaldığı
gece masa üstünden arakladığı şok veren elektrikli aleti buldu. Artık bir silahı
vardı. Şansını onunla denemeyi seçti ve kardeşini başından savdı.
Azıcık daha yanaşsan?
Gölün kenarına geldiklerinde Lester’i arabadan indirdiler. İşitme engelli
adam omuzunda matkapla önde, Lester’i ensesinden tutarak sürükleyen
sakallı adam arkada gölün üstünde ilerlediler. İşitme engelli adam yapacağı işi
biliyordu ve direkt buzu oymaya başladı. Diğeri ise Lester’in üstündeydi ve
itiraf ettirmeye çalışıyordu. Lester itiraf ederse öleceğini biliyordu.
Üstündeki adamın bir anlık boşluğundan faydalanıp tam boynuna verdi elektrik şokunu.
İşitme engelli adamın da tüm bunlardan bir haber arkası dönük işine baktığını
görünce ‘run Lester run!’
Ormanı koşarak geçti ve bir yola çıktı. Hemen biraz ileride bir polis
otosu vardı. Bu adamda inanılmaz bir hayatta kalma içgüdüsü olduğunu
söylemiştim ama Mevlam da yardım ediyor. Hem de epeyce bir yardım... Hemen
polisin onu şehir merkezine götürmesini istedi ama reddedilince çözümü
adamın suratına yumruk atmakta buldu. Baskı altında kafası çok hızlı
çalışıyor. Kötü bir yalancı olmasa çok başka işler yapabilirdi. Lester polis
arabasıyla şehre ilerlerken Fargo’nun adamları ağaçların arasından ona bakmakla
yetindiler. Lester sanatını yine başarıyla icra etti...
Onlardan biber dolması olur mu ki?
Değiştirilen ilaçları
sayesinde Stavros’un dengesi iyice bozuldu. Fakat işler beklemez. Bir yandan
işle ilgilenip diğer yandan oğluna hayat dersi verirken önce bir böcek kondu masasına,
sonra tüm markete... Böcek korkusu olan biri olarak benim için oldukça zor
sahnelerdi. Sonra bir telefon geldi ve Malvo'nun pet shoplar'dan ne aldırdığını
anlamış olduk. Stavros'a çekirge istilasını yaşattı. Asla Malvo gibi bir
düşmanınız olsun istemezsiniz.
Akşam işten sonra
tırsak polis soluğu Bemidji de aldı. Molly’e olanı biteni anlattı ve polis
merkezinde "nasıl böyle yalan söyleyebiliyorsun?" sorusuna Malvo'nun
bilmeceli cevabından bahsetti. "Neden insan gözü tüm renkler arasında en
kolay yeşilin tonlarını ayırt eder?" Tırsak polisin en ufak fikri yoktu
ama Molly cevabı hemen anladı, "Yırtıcılar yüzünden.. Eskiden maymunduk ve
doğada yaşarken yırtıcıları fark etmemiz için yeşillerin ne olduğunu
anlamak zorundaydık." Malvo'yu kaçırdıklarına göre hedefe yine Lester'i
koydular. Fargo gibi dini kullanan ve kadere, ilahi müdahalelere oldukça fazla
değinen bir yapımdan darwinist bir yaklaşım görmek şaşırtıcı oldu.
Lester kendini o an
için şehirdeki en güvenli yere, nezarethaneye attırmıştı. Hatta uzanıp keyfine
de bakacaktı ama kapıdan girenler tüm keyfini
kaçırdı. Fargo’nun adamları güzel ve bir o kadar basit bir planla kendilerini
basit bir suçtan nezarethaneye attırmış. Aslında plana hayran kalabilirdim ama
Fargo’nun adamları bu planı zekalarıyla yapabilecek kapasitede değiller. Bir
Lester değiller yani.. Buram buram tecrübe kokan bir hamleydi ve işe yaradı.
Demir parmaklıklar ardında saklanacak hiçbir yer yokken Lester adamlarla
baş başa kalmış oldu. Ne romantizm ama...