Yazdığım dizi yorumlarına göz atıyorum bazen. O an
ne geçirmişim gönlümden anımsamak için. Karşılaştığım manzara tuhaf ve acı
biraz da. Hep kardeşlik, bir olmak ve eski, mutlu günlere özlem vurgusu
yapmışım. Demek ki eksikliğini en çok hissettiğim duygu bu. Yalnız benim mi?
Sanmam. Bu topraklarda birlikte ve kardeşçe yaşamak duasıyla milyonlarca el
açılıyor semaya her gün.
Bu uğurda verilen emeklerden biri de Yedi Güzel Adam. Dizi değil de, bir
ülkenin ortasına kanlı bir çizgi çekerek insanları ikiye ayıran sisteme kafa
tutan bir gönül meselesi gibi. Yaşanmış olayları ele aldığı gibi bir de
yaşanmasını arzu ettiğimiz sahneleri görünce bayram çocuğu gibi sevindiren bir
iş. Bu hafta ‘Hepimiz Kardeşiz’ etiketiyle üstelik geç sayılabilecek bir saatte
yayınlanmasına rağmen sosyal medyayı salladı. Reyting sıralaması için aynı şeyi
söylemek güç fakat. Bu durumun pek çok nedeni olabilir. Bence en mühimi popüler
kültüre hizmet etmiyor oluşu. Diğer TRT dizileri gibi. İçinde emek, samimiyet,
hassasiyet ve iyi niyet var. Fakat popülarizm adına tek unsur yok. Bu durum -reyting sıralaması ne olursa olsun- ‘kurumun
şanı’dır diye düşünüyorum. Ve o işe emek veren ekibin de. İşin parasal yönü de
var muhakkak. Ama hiçbir ölçüm cihazının ve hiçbir sıralamanın ‘millete hizmet’
niyetinden daha mühim olduğunu sanmıyorum. Bu benim olaylara, siz deyin amatör,
ben diyeyim duygusal bakışımdır.
Kara Lise'yi özüne birlikte döndürün gençler.
Maraş’ta
yangınlara adım adım…
Maraş’ta karanlık güçlerin kirli oyunları yavaş
yavaş sahneye konuldu. Her köşe başında bir ajanın konuşlandığı şehrin kan
gölüne döndüğü kara günleri seyretmemiz yakındır. Müdür Bey’in ısrarla
fişlemeye, bölmeye, ‘yasak hemşerim’ diyerek korkutmaya çalıştığı gözü kara
Maraş gençleri ‘Kara Lise’nin beyaza boyanan duvarlarını hocalarının
şiirleriyle süsleyerek koca bir kardeşlik selamı gönderdiler hepimize. Devrimci
Cevat’la Ülkücü Kahraman’ın şiirle atışarak aynı duvarı boyamaları gecenin en
kalbe dokunan sahnesiydi. İşte ‘yaşanmasını arzu ettiğimiz olaylar’ derken bunu
kastediyordum. Böyle bir şey yaşandı mı bilmiyorum ama bildiğim o ki daha çok
yazın böyle sahneleri, daha çok kavgadan başka şiirle de, türküyle de, şarkıyla
da atışabileceğimizi gösterin bize. Çünkü biz unutkan bir milletiz. Nasıl
canımızın yandığını hemen unutup yeni ateşlerin ortasında buluyoruz kendimizi.
Siz bize hatırlatın. Daha çok ve hiç durmadan bize ‘biz’ olduğumuzu anlatın.
Sen sevdiğin kadının kapısında şiirle sabahı ettin de sana 'olmaz' mı dedi? Gözünüz sevmek görsün abiler.
Erdem
Bayazıt hiç susmasın
Bölüm boyunca hastane odasında sevdiği kadının
başını bekleyen Erdem Bayazıt’ı suskun ve kederli haliyle seyrettik. Erdem Hoca
karısının başında ‘…ey sabırla bileyen günlerimi’ diye şiir okurken Naciye’ye
bir şey olmayacağı konusunda gönlümüz rahatladı. Hangi kadın sevdiği adamın
şiiriyle duasını bir edip ona seslenmesine kayıtsız kalabilir ki?
Erdem Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu şiir okusunlar bol
bol. Bu bölüm onların eksikliğini derinden hissettik. Ve anladık ki Erdem
Bayazıt ve Cahit Zarifoğlu ve şiirleri Yedi
Güzel Adam’ın insanı serinleten pınarı gibi. Dilerim eksik olmasınlar.
Pir Ümmi Sinan ilahisinde buluştu her mezhepten kalpler.
Tevhid zikri sahnesinin ve Ahmet Tezcan’ın bu
sahneye katkısının güzelliğinden bahsetmezsek olmaz. Ümmi Sinan ilahisiyle
yapılan zikir gecenin bir diğer gönül telini titreten sahnesiydi. Alevi-sünni
diye parmak göstere göstere ayrılmaya çalışılan bu milletin evlatları bir
zikrin ya da bir halayın halkasında, aynı duanın içinde ve aynı türkünün
sözünde yan yana olacaklar daima. Bizi biz olmaktan alıkoyacak hiçbir gücün
olmadığını hep beraber göreceğiz.
Cahit Sıtkı’nın dediği gibi:
‘‘Memleket isteriz
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.’’
Emeği geçen herkesin gönlüne sağlık.