Kepenkler... halatlar... filan... Kaç Ömer kaç.

● Haklı olmak, daima o kadar göreceli ki. Mutlak doğru diye bir şey neredeyse hiç bir zaman yok; çünkü hayattaki tüm doğrular yekpare bir parçadan değil sonsuz küçük parçacıktan oluşuyor. Yasemin’le ortak olmak istemeyen Ömer son derece haklı kendince; ama sevdiği insan için her şeyini ortaya koymak isteyen Sinan’ı suçlayabilir miyiz? Kimse suçlu değil yani Defne; hani sormuştun ya Ömer’e. Hani bu soruya “bilmiyorum” deyip, daha önce mutlak suretle “ben asla suçlu değilim” diyecek olan Ömer’i geride bırakmış olan Ömer’e... Sonunda yine seni dinleyip Yasemin’in kapısına gitmiş olan Ömer'e...

● Benim bu hikayede rahatsız olduğum tek taraf şu: değişeceksek, sadece sevgi uğruna değişmemeliyiz. Yasemin’in tek vasfı, sadece Sinan’ın onu sevmesi değil. Kendini zorla Ömer’in evine atan sarışın fettan Yasemin’in ile bugünkü Yasemin arasındaki fark, Sinan’ın ona olan sevgisi değil – hatta aksine, belki aralarında kalmış olan tek benzerlik bu! Yasemin, sadece Sinan’ın kıymetlisi olduğu için güvenilmeyi hak edecekse, İso’nun çilesi dahil bu kadıncağızın evrimini neden izledik? Yasemin’in algısı, Defne’nin abisi hatırına katlanması icap eden farazi sevimsiz sevgilisinden hallice ise; ben de bir tur Yasemin için üzüleyim o zaman. Hani mucizelere inanıyorduk, Yasemin’in bir güvenilmezlik abidesi olmadığına inanmak mucizeden de mi güç?

● Ayrıca, Yasemin’in Brüj’e gitmesi... Te allam diyorum :) Bakınız, Milano’ların lüks butiklerinin stilettolu kadını Yasemin, bugün ayağına beyaz sneaker’larını geçirip kendini Brüj’ün melanolik sokaklarına atıyor. Bundan büyük değişim mi olur?

● “Her şeyin olabilme ihtimali”ne sırtını dayayıp, kaydıraklardan kaymalara doyamayan Sude... İnşallah tamamen boşaltılmış bir havuzun mermerine çakılmazsın tepe üstü. Bunu da sadece çok gaddar olmadığım için söylüyorum; yoksa rasyonel bakarsak, hak ettiğin pekala düşünülebilir. Karşılıklı çiçek eken analı kızlı İplikçiler, ne ekerlerse onu biçecekler bence. Bakalım sahiden ne ekecekler? Ayrıca; strateji dehası Neriman’a bayıldığımı da söylemeden geçemeyeceğim. Gelişmiş bir Neriman İplikçi, beceremedim tripleriyle vakit kaybetmeye gerek duymadan avladığı uskumruyu sushi gibi sarmanın başka yollarına geçer. Verimsizlikle işi olmaz. Eh, kimin yengesi tabii?

● Duvarındaki bozuk Almanca’yla karaladıklarını silip yerine “Every love  is beautiful but ours is....” yazan Fikret’cim seni de ayrıca Allah’a havale ediyorum. Alt kısmını da bilerek göremediğimizi de fark etmedim sanma. Bir süre daha olayının muallakta kalıp, sinirlerimizi gerim gerim germesine katlanacağımız zaten belli. Müsaadenle cümleni ben şöyle tamamlayabilirim ama istersen, sana zahmet olmasın. Every love is beautiful but ours is.... nonexistent. "Bizim" sevgimiz diye bir şey “yok” çünkü. Ha orayı ours yerine mine yaparsan o zaman obnoxious da diyebilirim. Hastalıklı, uygunsuz manasında yani... Annadın? (Ömer’den Selim’e giden stayla ;)

Atarınız gideriniz bol olsun genşler, olsun da biz de döne döne izleyelim.

Ha Ömer...

ELMALI PAYI UNUTMADIM.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER