Bu dizinin ters köşelerini
yiyorum genelde ama bu sefer gururla söylemeliyim ki Emir’in ilk hamlesinde
Kemal ile Nihan’ı bulduğuna inanmadım, vallahi de billahi de yemedim. Her an
kim ihanet edecek diye diken üstünde bekledim elbette. Ama Tufan’ın Kemal’e
ihanet edeceğini düşünememiştim işte. Asu sevgisi, anne sevgisinden baskın mı
çıktı ki? Ben Asu’yu daha sinsi bir karakter olarak bilirken, o Kemal’i
“vazgeçecek kadar çok” seviyormuş. Tufan böyle bir aşkı kıskanır elbette ama
giden bir sevgilinin, ölmüş bir sevgiliden daha kolay unutulacağını da hesap
etmesi gerekirdi.
Evet, yarım kalan her şeyin yarası
daha derin olur ama bir ölümle yarım kalan bir hikayenin yarasının kabuk
bağlaması imkansızdır. Tufan, zaten hali hazırda Asu’nun gönlünde
erişilemeyecek bir noktada olan Kemal’i daha da ilahlaştırmak istemeyeceğine
göre ondan bir mağdur yaratmamalıydı bana kalırsa. Ah be Kemal, sen de keşke
birkaç yalancı hedef daha hazırlasaydın. Yine de, belki de pek umutlu olduğum
Tufan’a kondurmak istemediğim için, Kemal’in ardında yalancı ipuçları
bıraktığından haberdar olduğu ve danışıklı dövüş kontenjanından bunları Emir’e
sunduğu seçeneğini de göz ardı etmiyorum.
Üzgünüm...
Tufan beni şaşırtsa da Zeynep ile
Ozan hiç şaşırtmıyorlar sağ olsunlar. Yetişkin olmak yaptıklarının
sorumluluklarını almayı gerektirir elbet. Çok şükür Ozan’ın çocuksu tarafının
merhameti, bencilliğini yendi diye düşünürken anında bir ters U dönüş! Ozan
zaten vazgeçmeye yer arıyordu, Zeynep’in bahaneleri de işine geldi, kendi
özgürlüğünü seçti. Zeynep Ozan’ı teslim olması konusunda neden destekliyor
başta anlayamamıştım. Çünkü Asu ona, Nihan Emir’in hayatında var olduğu sürece
onun da Emir’in gözünde bir parça yer bulabildiği fikrini aşılamıştı. Meğerse
Ozan’ı hapse attırıp Emir’le keyif çatmakmış niyeti. Ozan başkaldırmışken,
Nihan da yokken Emir’e kısa vadede çektirip, uzun vadede onu tavlayabilmek için her
türlü ortam ve koşulları sağlamış resmen.
Ama tüm bu durumu bebeği için
tersine çevirdi. Ne fedakar anne diyemeyeceğim açıkçası çünkü yaşadığı “Abim
mi? Bebeğim mi?” ikilemine zerre inanmadım. Bu ekipten birinin bir fire
vereceği belliydi ve en olası aday Zeynep’ti zaten benim gözümde, ama keşke
daha ikna edici bir hikaye kurulsaymış. Zaten Kemal de safoz mudur nedir, niye
planın püf noktalarını ve esas kandırmacaları söylüyor ki? Herkes bilmesi
gerektiği kadarını bilsin yeter. Kardeşler bazen insanın sırtında büyük kambur
olabiliyor.
Koştuk, koştuk, koştuk ve bir uçurumun kenarına
geldik... Emir Nihan’ı Kemal’in canı ile tehdit edecek belli ki. Ya sonra? Ne
çıkar bahtlarında ayrılık varsa yarın? Zeki Müren’in de dediği gibi; nasıl ki “şu
titreyen dalların hikayesi düşen yaprakla bitmez” ve her bahar yeni yeni
yapraklar açarsa, onların da hikayesi ve özgürlüğe doğru mücadelesi öyle sürüp
gider.
*Cahit Sıtkı Tarancı, Desem ki