Kaybetme korkusu… Hayatımızın her döneminde
yaşayabileceğimiz, yaşadığımız bir duygu durumu. Sevdiklerimizi,
başarılarımızı, kazandıklarımızı, işimizi, her şeyimizi kaybedebiliriz tek bir
hatayla. Sevmezsek, bağlanmazsak kaybetmekten de korkmayız ama bir kişiyle, bir
şeyle sımsıkı bağ kurmuşsak kaybetmek nasıl korkutucu olmasın ki?
Hülya, bu oyuna başladığında kaybedecek hiçbir şeyi
yoktu. İşi, parası yoktu; herhangi bir yerde sıfırdan başlayabilirdi hayatına.
Ailesi yoktu, ablasıyla şiddetli bir kavga etmişti. Ya çocukluğundan beri
sevdiği adamla beraber olacaktı ya da bir yerlerde sil baştan bir hayat
kuracaktı. “Ben kaybetmekten korkmam!” diye haykırsa da bu son haykırışlar Hülya’m. Hala tam anlamıyla farkında varamasan da artık
korkmalısın, ki korkacaksın da. Kerim’i, Mehmet’i, o güzel ailenizi kaybetmek en büyük korkun olacak...
Buralar hep Hülya-Kerim dolsun mu? Dolsun <3
Aşk, apansızdır. Çat kapı gelir, oturuverir baş
köşeye. Kalpleri yumuşatır, elleri kenetler, gözler başkasını görmez olur. Ve istemsizce dokunmak, yakınlaştırır sevenleri. İzlemeye doyamıyorum Kerim ve
Hülya’yı. Onların gözleriyle anlattığı ne varsa saatlerce konuşalım istiyorum.
Öyle güzeller ki…
Kerim’in Hülya’ya bakışları çok hüzünlü değil mi?
“Söz vermek istiyorum!” diye haykırır gibi. O sözü heyecanla bekliyoruz Kerim
Cevher… Haydi, bi' gayret!
Mutluluk...
Kerim ve Hülya’nın kurduğu sahte dünya gerçek
olmaya doğru ilerleyedursun, yatak sahneleri bir oyundan o kadar uzak ki.
Gözler uykuya yenik düşünce şeffaflaşıyor her şey. Öyle huzurlu uyuyorlar ki,
birbirlerine ne kadar güvendiklerini anlıyor insan. Gözlerini güvenle kapamak
güzeldir, yanında uyuduğun insana güvenmek önemlidir; insan uykuya teslim
olurken, yanındakine de teslim olmak ister.
Kerim, Hülya’ya her geçen gün daha çok güven
duyuyor. Hülya ise kendini bir bıraksa her şey daha kolay ilerleyecek. Ama yine
de Kerim’in kafası da karışıyor elbet. Cem geldiğinde, Kerim’in çaresizliği
gözlerinden okunuyordu. Önce meseleden habersiz olması, sonra Hülya’nın
ağlayarak odasına çıkması derken Kerim zor anlar yaşadı. Tüm meseleler ortaya
çıktığında da üzülen Kerim olacak. Açıkçası haftalardır en çok düşündüğüm
şeylerden biri de bu. Çünkü Kerim üzülmeyi hak etmiyor.
Kerim’in 10 bölümlük yolculuğuna baktığımızda
büyüdüğünü görüyoruz. Olgunlaştı, adımlarını sağlam atar oldu. Kerim her
durumda mantıklı konuşuyor. Ve bu istisnasız bir şekilde herkese karşı böyle. İlk bölümlerdeki kısa
saçlarının yerini alan dalgalı, dağınık saçlarını da çok beğeniyorum. Ve bu
saçlar bana değişimi hatırlatıyor, bu detay da hoşuma gidiyor.
Hülya-Kerim aynı anda: Kızım, Cem Bey de evine gidiyordu.
Cem olayının ortaya saçılmayacağı belliydi ama böyle
bir planı da asla beklemiyordum. Hülya beni de inandırdı. Burcu Biricik,
Hülya’ya delicesine inanmış ve her bölüm karakterinin üzerine bir şeyler
koyuyor. Cem de hikaye yazmaya dünden razıymış. Cem'in sekreteri Ayşe ile Hülya'nın geçmişten gelen küçük anısı, Hülya'nın kötü bir insan olmadığını bir kez daha gösterdi bize. Hülya kötü biri değil, Hülya eksik biri... Eksikliği onu haklı göstermez ama yaptıkları onu salt kötü de kılmaz.
Efsane ikili!
Hülya ve Mahir arasındaki iş ilişkisi de ilginç bir
hal alıyor. Mahir’in yumuşaması, mutluluğu benim hoşuma gidiyor doğrusu. Al işte ince ince kurulan dostluk.
Olgun Toker, insanın içini titretecek kadar naif,
özel bir oyunculuk sergiliyor. Mahir’in her bir detayını yutmuş, inceliklerini
ezberlemiş. Mahir’in Hüseyin’le konuştuğu sahne efsaneydi, az daha konuşsa ben
de inanacaktım.
Ve Zeynep’in içindeki bir damla insanlık kırıntısını
da gösterdiğiniz için teşekkürler. Evet, bu hikayede kimse siyah ya da beyaz
değil, herkes gri. Ne zaman ki birine siyah diyecek oluyoruz, içimizi sızlatan
bir detayı önümüze koyuveriyorsunuz. Yine de Zeynep’e sinir oluyorum tabii,
orası ayrı. Zeynep, Hülya’yla uğraşarak büyük yanlış yapıyor; Hülya her şeyin
hesabını teker teker soracak, biliyoruz.
Zeynep'in Hüseyin’i saplantılı bir şekilde sevdiğini de biliyoruz. Ama ya Hüseyin? Onun Melek’e duyduğu hislerin tam karşılığı ne? O ilk
bölümlerdeki naif sevgi yerini başka bir şeye bırakmıyor mu? Ne demek iki
tarafı da bırakamamak? Hüseyin gibi aklı başında bildiğimiz bir adama hiç
yakışmadı bu sözler.
Yazı devam ediyor...