● Ha, yerin dibine 15’te bir temizliğe yollanan Ömer İplikçi’ye sebep mi yok çünkü? Var. Çok boşladı, yerler kirlenmiştir. Bugünkü Ömer’de bir kusur bulamadık mı? O zaman farazi Ömer farazi Defne’nin yokluğunda “bütün o geçmişi ile” farazi Fikret’le olabilirmiş, oradan gidelim. Normal şartlarda sayfalarca yazabileceğim laflarımı kısa, öz ve net tutacağım. Because Ömer İplikçi stayla. Bambaşka şartlar altında bambaşka hayatlar yaşayabilirsiniz. Yaşayabilirsiniz değil, yaşarsınız hatta. (Defne’nin de o farazi dünyada Manu’da yaşayacak olduğu gibi, eğer sorgu sual defterini açacaksak!) Buna başka aşklar da dahildir. (Defne’nin de bir ihtimal sucunun oğlundan doktor çıkan Selim’le yaşayabilecek olduğu gibi, mesela!) “Ben olmasam o olur muydu?” gibi bir sorunun cevabı bir değil, binlerce evet’tir. Ama o evet o kadar sert gelir ki – double espresso kadar sert – cevabın devamı daima atlanır: Her bir yaşantının, her bir aşkın birbirinden fersah ayrı olacak olduğu gerçeği. Yani eğer doğru bir soru varsa; o başkasıyla olur muydun değil, “bende bulduğunun aynısını başkasında bulur muydun?”dur. Ki bu da sorulmaz, çünkü bilinir. Hissedilir. 

● “Sevilmeyi bilen şahane kadın” demişti Ömer Defne için bir zaman. Sevdiği kadını, onu alt üst edecek sırrını söylemeye zorlamaktan vazgeçecek kadar çok seven, ama “seni seviyorum” demeyi beceremediği için bir türlü sevgisine güvenilemeyen adama da Ömer İplikçi derler. Ömer’e, 10 cevabını bekleyip 2+2 ne diye soramazsınız. Çünkü size 4 diyecek kadar düz ve nettir. Neyse ki aradaki 6’yı dolduracak Sinan’lar vardır da taşikardiye mola veririz. Ama sadece mola tabii ^^ Ne de olsa milli içeceğimiz double espresso, mottomuz da iyi gelir taşikardi!

Şimdi sevdiğim şeylere express’in expressi sefer başlıyor, kemerler takılı değil mi?

● Düğün davetiyesi kılıklı defile davetiyesine aynı şekilde atarlanan Deföm. Birbirlerine “çıkışa gel” bakışı atan didişken çift Deföm. (Çünkü gerçek bir çift aynen böyle didişken olmayı gerektirir). 

● Fikret’in simurg olayını bıyık altı gülerek “arma filan...kozmik bir tesadüf” diye hafiften ti’ye alan Sinan. (Hatta bu meselenin bütün o ciddiyetinin bu ve bir takım kıskanç Defne atarları ile milim milim sulandırılması. Koskoca simurg efsanesi “aşk doktoru Selim” ile bir tutulacak kadar cat fight malzemesi edildi matmazel! Fiko ne kadar ağlak surat yapsa hakkı. Ayrıca, AŞK DOKTORU! Hiç güleceğim yoktu demeyeceğim çünkü vardı :) 

● Defne’si varken Sinan’ın odasında minyatür 3’lükleri bir bir potaya sokan, ama Defne’si yokken formdan düşen basketçi Ömer. 20. Bölümde “huysuzluğuyla bile aklımı başımdan alan” Defne’sine bu bölüm de bir küple “tatlı Defne’m.. kızdığında bile” yollayan Ömer ^^ 

● Bir kızgın Defne aksesuarı olarak “Parental Advisory: Explicit Content” şapkası. (Sahiden  attınız mı bilmiyorum, ama buradan bir takım kurum ve kuruluşlara çakılan selam KALP BEN!) 


● Ve Koray’ın söylediği neredeyse her şey!?! Birbirini tamamlayan işaretler, metaforlar, büyük resimler; dalgalı denizler, çay için semaverler, sana ne be Yasemen!’ler, metrobüsler... Ama en çok da “birileri hiç bitmez” sanırım. Çünkü o kadar doğru ki! Biri gider, biri gelir, her yer biri dolu! Önemli olan onca kalabalık içinde kimin elini tuttuğumuzdur, değil mi Koray?

● “İsteyerek tuttuğumuz” olacak tabi o. Zorla tutulan eller sayılmıyor Fiko! Keşke sen de saymasan Defociğim, ama aslında bir catwalk ritüeli olduğu için benim normalde “usulü budur doğrudur” diyeceğim, fakat bu kez bana bile o catwalk’u catfight meydanına çevirtesi olan o el tutma mevsuzu sanırım biraz can sıkacak. Ah Ömer ah. Bir “seni seviyorum” 2+2’yi 10 yapmaya yeterdi be!  

● Ömer ve Defne’nin yaşadığının izdüşümlerini yaşayan Sinan ve Yasemin. Sizi de seviyorum. Çünkü bütün o özgüvenine rağmen, alnında neredeyse “manipülatör” dövmesi çıkacak Sude’nin sözleriyle şüphelere düşen Yasemin, onca para yükü yetmezmiş gibi sırtına bir de minnet yükü bindiren Defne’nin güvensizliğini anlamamızı kolaylaştırıyor. Ayrıca Sinan, Yasemin’in karanlık tarafına korkmadan ve üstüne alınmadan bakmayı becererek sevmeyi şahane bilmenin kitabını yazıyor. Hatta bilmeden, İso’yla bile kıyasa duruyor ki onun seven kalbine güvenimiz tam ötesidir. 

● İso’nun ve Sude’nin hikayelere gerek zorla gerek fark etmeden dahil edilmesiyle dört bir yandan ortağı çıkan bir düğüne doğru ilerliyoruz. Daha nasıl bir akıl tutulması yaşadıklarını anlayamadığım “o zaman Sude Sinan’la evlensin madem” diyen Neriman ve Necmi; hatta yıllara meydan okuyan taze çiftimiz Hulusi Türkan var. Velhasıl, bu konuda çok tahminde bulunmayacağım, çünkü belli ki tilkilerin daha sürü sürü salınası var, açtım aklımın koridorlarını buyursun dolaşsınlar ^.^

Son olarak, “sevmek birbirine değil aynı yöne bakmaktır” türünden bir söz vardır ya... Defne gibi ve Ömer gibi sevmek ise; birbirine, veya aynı yöne bakmak bile değil; başka yöne dönükken bile birbirilerine bu kadar güzel bakmaktır işte!

Birbirinizi seven sizi seviyoruz. Hadi siz de fazla uzatmayın ^^



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER