Millet olarak pek az ortak noktada
buluşur, nadir zamanlarda birbirimize sarılıp ağlar olduk. Birimizin ‘ak’
dediğine, diğerimizin kayıtsız şartsız ‘kara’ dediği zor zamanlardan geçiyoruz.
Dünden ne kalmışsa elimizde, kutsal bir mirasa sahip çıkar gibi alıp koyuyoruz
baş üstüne. İçimizi titreten bir avuç Yeşilçam filmine, eski şarkılara,
türkülere, dantel örtülere, eski dizilere, hiç eskimeyen yüzlere selam
duruyoruz. Çünkü her şeyin elimizin altında olduğu bu muhteşem (!) çağda binlerce
kilometre uzağımızdaki birine bile bir ‘tık’la ulaşıyor da bir Kemal Sunal
samimiyeti bulamıyoruz hiçbir yüzde. Değil bir Perihan Abla’mız bir tutam tuz
ödünç isteyecek komşusu bile yok çoğumuzun. Erdal Bakkal’ı hiç olmayan
mahallemizin emektar bakkalı eyleyip hayatımızın orta yerine kondurmamızın
nedeni de budur.
Bütün bu özlemler, yokluklar ve ayrı
kalmakların içinde başımıza gelen en iyi şeylerden biridir Perran Kutman’ın
ekrana dönmesi.
Ah
Neriman’dan
söz ediyorum.
Seyirciyle dün akşam Show TV’de buluşan Ah Neriman, yönetmenliğini Hatice
Memiş’in yaptığı, senaryosunu Rüya İşçileri’nin yazdığı sıcacık bir
mahalle/aile öyküsü. Dizide Neriman Kamer’i canlandıran Perran Kutman’dan başka
Avni Yalçın, Tarık Ünlüoğlu gibi ustalar, Sezin Akbaşoğulları, Burak Satıbol,
Ahmet Rıfat Şungar ve daha bir çok oyuncu yer alıyor.

Bakalım Neriman'ın kızları 'varoş' dedikleri bu insanlarla nasıl birarada yaşayacaklar?
Herşeyini kaybeden bir kadının çocuklarıyla
eski mahallesine sığınması gibi aslında ‘klişe’ sayılabilecek bir konunun
anlatıldığı dizide hikaye öyle temiz ve duygulu işlenmiş ki insana ‘böyle
klişeye can kurban’ dedirtiyor. Bir kere esprilere sesli güldüğümü belirtmek
isterim. Çok iyi yazılmış şakalardı, akıl edenin fikrine sağlık. Her sahnesinde
bir hayat dersi veren bir Neriman vardı sonra. Neriman’ı üzerine ince ince
işleyip giymiş bir Perran Kutman vardı. Burnumuzda Perihan Abla, Şehnaz Tango
tüterken içimizde hem biraz sızı ve hem de sevinçle seyrettiğimiz bir Perran
Kutman. Sosyal medyadaki diziyle ilgili yorumlara da bakılırsa Perran Kutman
özlemi çoğumuzun ortak duygusu.
Itır'ın burun kıvırdığı, Neriman'ın bayıldığı sünnet kıyafeti
İdolüm
Neriman!
İki kız annesi olarak son dönemde,
dizilerde kızlarından yana dertli anne, baba figürleri görmek gözümü korkutuyor.
Ah Neriman’da da bunun örneğini
fazlasıyla gördük. Neriman üç kız annesi, aklı hep biraz eskide, gelenekçi,
değerleri olan, geldiği yeri hiç unutmamış asil bir kadın. Hizmetçisine
muamelesinden, kafasındaki sünnet organizasyonuna kadar bu devrin ve o
cemiyetin insanı olmayı ısrarla reddeden bir karakter. Henüz lise öğrencisi
olan kızını Beliz’e yatıya göndermeme tavrının arkasında aslında kızının o gece
başka bir yere gideceğini bilmek öngörüsü yatıyor. Fakat Zeynep, anneyi
çiğneyip izni babadan koparınca Neriman’ın bahtına da onu sarhoş olduğu bardan
gece yarısı alıp eve getirmek düşüyor. Zeynep nasıl asi, katı bir kız. O
annesine bağırırken içimden ‘o anneye nasıl kıyıyorsun?’ diye geçiriyorum.
Neriman Kamer, dizinin ilk sahnesinde
bir hayat dersi vererek açıyor perdeyi. Kendisini evin hizmetçisi zannedip en
kibirli tonundan söze giren organizatör kıza evin sahibi olduğunu belirttikten
sonra diyor ki:
‘‘Bak kızım, insanları ‘ezebileceğin’ ya
da ‘yağ çekebileceğin’ diye ikiye ayıramazsın.’’
Bugüne dek duyduğum en iyi karakter
tespiti bu. Kişi insanları ‘ezebileceği’ ya da ‘yağ çekebileceği’ diye ikiye
ayırıyorsa bu onun karakteri için kocaman bir anahtar cümledir. Gayrısına hiç
lüzum yok. Aramızda sayısı hiç de az olmayan öyle çok Organizatör Pınar var ki.
Kimbilir biz hangisinin ‘ezilecekler’ ya da ‘yağ çekilecekler’ listesinde
yazılıyız.
Pazartesi akşamları son derece sağlam
yapımların karşısında olanca zarafetiyle yerini alan Ah Neriman benim kalbimi çalıp, bu sezon seyirlik defterime not
ettiğim üç-dört diziden biri oldu. Siz de zamana direnen bir kadının maziye
yolculuğuna, çocuklarını korumak için kurduğu tatlı sert dünyaya ortak olmak
isterseniz her pazartesi Show TV ekranlarında yerinizi alınız efendim.
Seyirciye saygı gösteren bir işe hak ettiği değeri vermek boyun borcu gibidir
nazarımda. Yolunun açık olmasını tüm kalbimle dilerim.
Emek veren herkesin gönlüne sağlık.