Bir resim çizelim, üç kişilik...
BA-YIL-DIM!
Mutluluğa ortak olmak, gülen yüzlerin arasına katılmak, yalnızlıkla yüzleşmemek… Evet, evet bir resimde yer almakmış Hülya’nın isteği. Kalabalıklarda kendine bir yer bulmak, sevdiklerinin arasından hiç ayrılmamak.

Sevgi görmemiş küçüklüğünde, yoksulluk ve yoksunluk peşini bırakmamış büyümeye çalışırken. Sevgisiz bir babanın sevgisiz bir kızı olmaktan kaçmış belki de. Sevmek istemiş ama en çok da sevilmek. Hülya’yı tanıdıkça yaralarına daha çok ortak oluyoruz. Yaptığı her şeyin sebebi bir resimde yer alabilmekmiş. Bu yaptıklarını haklı çıkarmıyor elbet ama anlaşılır kılıyor. Arada küçük bir fark var ve bu fark sayesinde benim kalbim daha çok acıyor.


İnsan hayranlıkla izliyor.

Aslına bakarsanız Hülya, Kerim’le nikah masasına oturduğu günkü Hülya değil. Kerim onu değiştirdi, Kerim kalbindeki iyiyi yeniden ortaya çıkardı. Ve Hülya da Kerim’i değiştirdi. Büyüdüler birlikte. Belki de onları aşk büyüttü, büyütüyor…

Bir düşe aşıktı Hülya, o düş gerçek olmak üzere. Hatta oldu bile. Kerim Hülya’yı seviyor, net! Hem de öyle güzel seviyor, öyle güzel bakıyor ki. Onları böyle gördükçe mutlu oluyorum çünkü aşk dokunduğu her yere güzellik saçıyor. Denizin tuzu karışıyor kadının saçlarına, adamın gözleri ışıldıyor. Ve bize sadece hayranlıkla bakmak düşüyor.

Bugün çok keyifliyim, keyfimi doya doya paylaşmak istediğimden olsa gerek bir türlü konuya giremiyorum. Hep Hülya ve Kerim’den konuşalım istiyorum, geleceklerine bakalım, onların yerine hayal kuralım. Kuralım mı? Haydi! Bir resim çizelim mesela, üç kişilik. Mutluluk yazalım, sonsuz mutluluk...


Bakın, bu emektir. Rüzgar nasıl esiyor, nasıl üşüdüler kim bilir...

Aslında Hayat Şarkısı ekibi bir düş kurmuş bizim için, bir sahne çekmişler aman aman. Mahinur Ergun’a, Cem Karcı’ya, Burcu Biricik’e, Birkan Sokullu’ya, Sibel Melek Arat’a, Taha Yusuf Tan’a ve emeği geçen, böyle bir sahneyi düşleyen herkese teker teker teşekkür etmek istiyorum. Muhteşem bir sahneydi. Ağlattınız, keyif verdiniz, mutlu ettiniz.

Geçmişle geleceği muazzam kurgusuyla bir araya getiren Hayat Şarkısı, geçmişle geleceği aynı sahneye sığdırırken birçok çıkarım yaptım ben. Çocuk masumiyetlerini gördüm, hırslarını gördüm, kalp kırıklıklarını gördüm, Hülya ve Kerim’in kalbini gördüm. Etkisinden kolay kolay çıkabileceğimi sanmıyorum, hoş çıkmak da istemiyorum.

Hülya ve Kerim’in aşk yolculuğunda her daim yanlarındayım. Sevsinler, sevilsinler, mutlu olsunlar. Hatalar affedilir, yanlışlar düzeltilir. Artık onları ayrı düşünmek zor, alıştılar birbirlerine. Mehmet’le birlikte güzel bir aile oldular. O yüzden beraber iyileşsinler istiyorum, hatalarını beraber telafi etsinler.


Bakma sen böyle durduğuna, Hülya seni yiyecek Cem!

Hülya, Cem’le karşılaştığında bu güzel ailenin dağılmasından korktu. Haklıydı. Yılların yalnızlığını, sevgisizliğini unutuyor Cevher ailesinin kalabalığında. Bayram Bey, Süheyla Hanım onu el üstünde tutuyor. Cem, başına çok dert açacak olsa da Hülya başının çaresine bakar. Fakat azıcık silkinip kendine gelmesi gerek. Cem’i görünce bir anda yıkıldı, toparlayamadı. Ben bunu da Cem’den etkilenmek değil de Kerim’i kaybetmekten korkmak olarak yorumladım. Açıkçası Cem’e çok büyük bir aşk duyduğunu düşünmüyorum. İş görüşmesinde kıyafetleriyle ilgili duyduğumuz iç sesi, etkilenmekten daha çok bilerek yakınlaşmak istediğini düşündürttü. Bakalım, anlarız yakında.

Yalnız, Cem’i hiç sevmedim. Bir insan bu kadar kasıntı olabilir. Herkes çok iyi oynamasa bu kadar sırıtmazdı belki ama dublajıyla, kasıntı yürüyüşü, çapkın bakışlarıyla pat diye gelen Cem bir an evvel gitsin diye Bayram Bey gibi yerimde zor durdum. Bayram Bey’in Cem’i hiç sevmemesine ise elbette ki bayıldım. Canım Bayram Bey!

Cevher ailesini izlerken karnıma ağrılar giriyor. Bayram Bey’in ablasıyla uğraşması, ablanın ortalığı karıştırdıktan sonra apar topar köyüne dönmesi, tabak muhabbeti, kapı kırma sahnesi hangi birini saysam bilemedim. Süheyla’nın Zeynep’ten çok tabaklarını düşünmesi, Bayram Bey’in kriz anlarında bile espriyi elden bırakmaması ve dahası. İnanılmaz güzel bir dinamik içerisinde enfes anlar izledik yine. Kırık tabakları toplarken sarf edilen, “Sokak hayvanlarının ulaşamacağı bir yere koyun, ağızları kesilmesin.” repliği ise güzel yürekli olmanın yansımasıdır. Teşekkürler Mahinur Ergun. 

Yazı devam ediyor... 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER