Karlı olduğunu tahmin ettiğim bir Minnesota gününde kocaman
gökdelenlerin olduğu bir şehirdeydik. Karda donan adamımız ofiste sıradan bir günde kendi bölmesinde çalışıyordu. Asansör sesini duyup, koridorun diğer ucunda Lester’e gaz veren adamı (Lorne
Malvo) görünce günü de kötü bir şekilde hareketlenmiş oldu. Tabi onun Morpheus gibi telefonla arayıp
yol gösteren bir rehberi yoktu.
Malvo adamın kravatından tuttuğu gibi yerde sürükleye
sürükleye otoparka kadar indirdi. Burada böylesi güzel bir yapımda olmaması
gereken bir hata gördüm. Hadi diyelim tüm yol temizdi, otopark da mı temizdi?
Adamımızın sırtında hiçbir kir yoktu. Kaldı ki o kadar sürüklenmeye üstü başı
hayli düzgün kalktı. Neyse bu kadarına da nazar diyelim bari. Adamı boxer ve
siyah çoraplarıyla bagaja tıkıp kaza yapacağı o malum geceye doğru yola
çıktılar.
Sizin de işiniz çok ağır tabi...
Bugüne geri döndüğümüzde Molly’i yine iş üstündeydi.
Çoktan malum iş yerini bulmuş ve soruşturmaya başlamıştı. Pek bir şey çıkmamıştı ama kamera kayıtları yeni bir ümit olabilirdi. Aslında Malvo’nun yüzü kameraya
yakalanmıştı ama çözünürlük o kadar kötüydü ki yıllar önce Friends’i izlediğim
yabancı sitede dahi görüntü kalitesi daha iyiydi. Yüzü tam anlaşılmıyordu ve
görünen o ki bu konuda yapabilecekleri hiçbir şey yoktu. Sözde medeniyetin
beşiğinde üç cinayetin zanlısı bir adamın görüntüsü yakalanıyor ama netleştirme
yapılamıyordu. Tüm CSI serisi o an çökmüş oldu. Gerçek hayatta bulanık olan
bulanık kalıyordu.
Malvo, gym hocasının
mekanına gitmişti. Önce hocaya yakalandığını gösterdi sonra son derece dar bir
odada konuşmaya başladılar. Hoca gerçekten de tam bir geri zekalı çıktı. İt’s
Always Sunny in Philadelphia’dan sevmesem hakkında daha da ağır konuşurdum.
Neyseki olaya Malvo el koydu da doğru düzgün bir şantaj olayı izleyebileceğiz.
Koca dizide Malvo ve Molly’den başka ne yaptığını bilen bir kişi yok.
Bu mevsimde Bemidji nasıl olur acaba?..
Hani Bemidji’den ayrıldığı gece Malvo’yu durduran tırsak
polis vardı ya... İşte o adam olmaya karar verdi nihayet. Önce durduğu aracın
plakasını soruşturdu. Lester üzerine çıkınca üç kişinin katili sanılan adamı
serbest bıraktığını anladı. Başına bir şey gelmesin diye tekrar tırsakları
oynar sandım ama her suçun ağırlığını taşıyamayan saf insan gibi amirine olan
biteni anlattı. Hoş, olayları biraz değiştirerek anlattı ama olsun. İyi
çocukmuş aslında.
Amiri tabi ki tutuştu ve “Sioux Falls yine tekrarlanıyor”
diye söylendi. Nedir bu Sioux Falls inşallah gelecek bölümlerde anlarız. Lester
için işler tekrar karışmaya başlıyor... Araba için çalıntı ihbarında
bulunmamışken eczane önünde Molly onu sorularıyla taciz ederken arabasının
tamirde olduğunu söylemişti. Adam sürekli onu aşağılayan karısını öldürdü yine
de bi oh diyemedi.
Lester’i özledik değil mi? Evinde boş boş oturup tüm
olanları düşünürken yakaladık onu. Bir an önce normal düzenine dönmek için
çalışmaya gitti. Patronu da sigorta işlemleri için doğruca onu Sam Hess’in
evine yolladı. Kapıyı Gina Hess açtı. Lester’in sigortadan geldiğini öğrenince
ve eşinin öldürüldüğünü hatırlayınca konuşmanın tüm seyri değişti tabi.
Benim bedenim, sigortacının kararı.
Muhteşem bir Kate Walsh performansı izledik. Özellikle
Lester’le cilveleştiği sahnelerde ikisi de mükemmeldi. Tüm cilveleşmenin içine
Sam Hess’in iki aptal çocuğundan daha aptalı kardeşini okla vurarak etti. Ama
bu burda kalmaz aga! Tabi okla vurulmaya bakarken ağaçların arasından Fargo’nun
yolladığı iki adamı görmek Lester için işleri daha da karıştıracak.
Malvo işe koyulmuştu bile. Önce arabasının arkasında yasa
dışı şeyler satan bir adamdan kuvvetli bir uyku açıcı aldı. Aynı adam ona bir
zombi avlama seti de satmak istedi. Olur ya dünya her an bir kurtlar sofrasına
dönüşebilir. Malvo hayli realist bir adam. Eminim araba sürdüğü uzun gecelerde
hiçbir şey hayal etmeden öylece sürüyordur. Şahsen benim gibi her boş anını hayalle
dolduran biri için oldukça garip birisi. Ona göre dünya zaten bir kurtlar
sofrasıydı ve bir avuç zombi gelse de pek zararı olmazdı. Geldiklerinde Malvo
ile bu konuyu tekrar konuşmak isterim.
Etkili mesajda kalitenin adresi...
Nihayet Stavros’un kocaman evini gördük. Gerçekten çoğu
insanın hayallerindeki evin tarifi gibiydi. Malvo eve köpek girişinden girdi ve
satıcıdan aldığı ilaçları adamın ilaç kutusuna boşalttı. Tam bir hayalet
gibiydi. Evden çıktıktan sonra gördük ki ne kadar ciddi olduğunu göstermek için
yeni şantaj mektubunun yanına adamın köpeğinin ölüsünü bırakmış. Hayvan severler
seni asla affetmeyecek Malvo!
Ayrıca konu buraya geldikten sonra abes kaçacak ama sormasam
çatlarım. Dışarıda eksi bilmemkaç derece havada o köpek girişi hiç soğuk almaz
mı? O ev nasıl ısınıyor? Hem bu ne rahatlık kardeşim kapıyı olduğu gibi
boncuklu sineklik yapsaydın bari.
Lester iş yerine dönmüştü bile. Lavabo’da bir türlü
iyileşmeyen ve iltihap toplayan elindeki yarasıyla uğraşıyordu. Yara şuan
Lester’in bildiği kadarıyla tüm yaşananlardan geriye kalan tek izdi. Bir türlü
iyileşmemesi geçmişin peşini kolay kolay bırakmayacağını gösteriyordu.
Sadece konuşacağız bak otur bi...
Lavabo’dan çıkar çıkmaz karşısında Fargo’dan gelen iki adamı
gördü. İlk karşılaşmalarıydı. Tam da o sırada telefon çaldı ve Malvo’nun
götürdüğü arabanın Duluth’da olduğu haberi geldi. Adamlar tam Lester’i Sam Hess
konusunda sıkıştırmaya başlamıştı ki Molly uğradı. Lester kesinlikle şerbetli.
Adamlar çaktırmadan gittiler ama Molly’nin onları Lester’le beraber görmesinin
de elbet bir faturası olacak.
Molly babasına bir sigorta yapma isteğiyle geldi ama anladık
ki niyeti başkaydı. Konuşma sırasında elindeki dosyaları yere düşürdü ve
Malvo’ya ait kamera görüntüsünün çıktısını Lester’in görmesini sağladı. Lester
tabii ki renk verdi. Böylece Molly, Malvo ve Lester’in birbirini tanıdığını
kendine göre ispatladı. Saldıran adamı görmediğini iddia etmişti Lester ama
fotoyu görünce fena tökezledi. Biri bu kızı FBI’a almalı. Doğuştan polis!
Doğal olarak hemen dosyayı toparladı ve doğruca yeni şefin
karşısına çıktı. Her şey iyi güzel giderken Lester’in fotoğrafı gördüğünde
verdiği tepkiye gelince yine kayaya tosladı. İyi bir polis ama iletişimde
sorunlar yaşıyor. Karşısındakinin otoritesini sarstığını ve bu nedenle sürekli
ret yediğini bir türlü anlayamıyor. Yine geri çevrildi.
Home office'm şekil, önümden çekil.
Köpeği öldürülünce Stavros doğal olarak hemen Malvo’ya
ulaştı. Böylece Stavros’un evdeki ofisini de görmüş olduk. Kocaman bir Aziz
Lawrence görseli vardı ve ilahi tarzı bir şeyler çalıyordu. Adam tam bir dindar.
Tam masasının karşısındaki duvarda kocaman yağlı boya bir resminin olması da
aynı zamanda ne kadar narşist bir kişiliğe sahip olduğunu da gösteriyordu.
Malvo ilginç bir şekilde o evde kalmak istedi. Stavros ise yeni haplarını birer
birer almaya başlamıştı bile.
Tırsak polisimiz en son bu olayı kendi üstüne alıp Bemidji polisine açıklamakla görevlendirilmişti. Aramayı düşündü ama kızından aldığı tavsiyeyle
yüz yüze konuşmanın daha iyi olacağına karar verdiler. Lester Nygaard adını
girişte duyunca Molly hemen atladı tabii... Lester için hiç de iyi bir görüşme
olmadı. Hem arabasının çalıntı olmasını rapor etmediği ortaya çıktı hem de
tırsak polis güvenlik kamerası çıktısından Malvo’yu teşhis etti. O kadar yol
gelmişler yemek yemeden dönmek olmazdı ve hep beraber Lou’nun yerine hamburger
yemeye gittiler. Bu sefer de Lou Sioux Falls’dan bahsetti. Böylece ikinci kez
duymuş olduk. Beş kere söylendiğinde aynadan odaya giren bir kötü ruh değildir
inşallah. Sioux Falls, Sioux Falls, Sioux Falls, Sioux Falls...
Molly ve tırsak polisin bu kadar rahat diyalog kurabilmesi
dizideki aşk eksiğini dolduracak gibi gözüküyor. Bu arada Lou milkshake’leri
servis ederken masada bir çocuk olmasına rağmen “birinin içine burbon kattım
bulana ödül var” demesi aslında Molly’nin çocukluğunu ve yetiştiriliş tarzını
bize uzun uzun anlatıyordu. Yazı üç sayfaya dayanmasa ben de
burada anlatırdım ama artık siz anlayın.
Her vampirin hayali...
Stavros zor bir günün ardından sıcak bir duş alıp dinlenmeye
çekilmek istiyordu ve birden İncil’den Hz. Musa’nın hikayesinin bir bölümünü
dinlemeye başladık. Aynı anda duş başlığından kan akmaya başladı. Malvo müthiş
zeki bir adamdı. Adamın iki zayıf noktasını buldu ve oradan vurmaya başladı.
Din ve narşizm. Stavros, Tanrı’nın onunla bu kadar direkt şekilde uğraşacağını
düşünecek kadar narşist biriydi. Bunun bedelini de çok pahalı ödeyecekti...