Yaşasın! Yepyeni bir kötümüz daha var! Umarım şu V for Vendetta’ya benzeyip de iki bölümde Mustafa’nın paketleyeceği kötüden değildir. Bu seferki bizden biri. Paşaların kuracağı istihbaratın başına geçti ama Yüceler Meclisi’ne çalışıyor. Al sana paşaların beceriksizliğine bir örnek daha… Bizim istihbarat üç adam değiştirdi üçü de adam gibi adamdı. Zaten daha ilk operasyonunda baltayı taşa vurdu. Böylelikle Dadı üç haftada üçüncü kez silahla karşı karşıya geldi. Artık korkmaktan ziyade alışmıştır. Yakında Mustafa’dan bi altı patlar isterse hiç şaşırmam. Ayrıca adamın o göz tikine Ali’nin vereceği cevabı şimdiden çok merak ediyorum.
Yüceler Meclisi’nin hala çalışan tek tarafı acımasızlığı olsa gerek. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Zamanında Boris de yanlış bir hamle yapmış ve bunu hayatıyla ödemişti. Şimdi de Yüce Efendi yanlış olmasa da başarısız bir hamle yaptı ve bedeli ağır oldu. Açıkçası bu kadar kolay olacağını beklemiyordum. Yüce Efendi’den çok daha görkemli bir veda beklediğim için bunu geçici bir durum olarak görüyorum ama geçici de olsa bu kadar kolay devrilmesi gerçekten şaşırttı. Son ana kadar Cemil’den bir hamle bekledim ama o da fos çıktı. Enteresandır, Boris'i yemekten başka hiçbir başarısı olamayan Efendi Cemil yine kolayca kariyer basamaklarını çıktı. Yalnız dikkat edin kolay çıkan kolay iner. Memleket ta o zamanlardan başarısızları ödüllendirmeye başlamış. Hayırlısı olsun.
Fethi Paşa meğer tam bir romantik serseriymiş. Kadın ruhundan anlıyor. Ben daha Mustafa’nın birine çiçek verdiğini görmedim. Her sahnesi inanılmaz eğlenceliydi. Özellikle elini duvara koyduğu an zirve yaptı diyebilirim. Farah’ın bir ceza keseceğini bekliyordum ama göze anahtar sokmasını da tabii ki beklemiyordum. Herhalde orada "kalbinin anahtarı gözünüzden geçiyor, çok şekilcisiniz Fethi Paşa” falan demek istedi. Gitti bir göööz, kaldı bir göz. Bakalım o kime nasip olacak.
Kadın, kadının düşmanıdır.
Fakat Farah’ın da psikolojisi bozulmuş. Leyla’nın kadınlık gururu gereği ölse dahi ötmeyeceğini bilmesi lazımdı. Bu yüzden kafaya silah dayaması anlamsızdı. Yine de bu durum Mustafa’nın aşk konularında nasıl berbat bir adam olduğunu tekrar hatırlamamızı sağladı. Silahı çektin de elin ciddi ciddi tetiğe nasıl gider yahu? Tabii ki kızın ağırına gidecek, Leyla da mest olacak.
Leyla, Farah’a karşı gönül işlerinde kazandığı ender zaferin üstüne savaş meydanında dans etmeden durur mu? Soluğu Farah’ın evinde aldı. Mustafa’ya sanki alternatifi varmış gibi “senden çocuğum olsun istiyorum” derken güldürmüştü ama bu sefer üzdü. Bakın hiçbir erkek bu kadar acımasız olamaz. Leyla dilini bıçak gibi kullandı. Farah’ı deşti durdu.
Bana bir sürü laf soktu ve ben hiçbir şey diyemedim anne :( :( :(
İlk darbe “bana bir şey yaparsan Mustafa seni öldürür”dü, ikinci darbe ise “hamileyim” ile geldi. Şimdi Leyla’ya yalanlarından dolayı deli kızabilirim ama aşk ya, Akbar’a kızamıyorsam Leyla’ya da kızmamam gerekir. Fakat Farah kolay pes edecek bir hatun değil. Yüce Efendi’ye gitmesi Leyla’nın oyununu başka türlü deşifre edemeyecek olmasından kaynaklanıyor. Bu, doğal olarak aynı zamanda çok çok tehlikeli bir oyun. Kalbi kırık bir Mustafa yaralı bir aslana dönüşebilir.
Nihayet tershane konferansı olayları başladı ve Abdülhamit bir kez daha zekasını konuşturdu. Bence olayları “ben olsaydım ne yapardım?” sorusu üzerinden değerlendiriyor. Padişah olmasaymış muazzam bir Yüce Efendi olurmuş. Tıpkı iyi polislerin aynı zamanda iyi suçlular olabileceği gibi bir durum. Akbar’ın planlarını Akbar’dan daha iyi açıkladı. Rus sefir ölecek diye sevinmedim desem yalan olur zira henüz taze olan büyük küstahlıkları ve kendi devletine dahil ihanetleri var. Akbar’ın kendi adamlarını öldürme girişimi Sansarı biile rahatsız etti ki bu ilk işarettir. Cemil başa geçmişken Akbar’ı daha fazla çekmek istemeyebilir. Bunu fava atıp bekleyelim.
Biz Rus elçisine kanalize olmuşken Sir Henry’nin hedef alınması heyecanlandırmaktan ziyade üzdü. Zira Uğur Taşdemir yüzünü o kadar iyi kullanan bir oyuncu ki her hafta minimum iki caps çıkıyor. Biz de çorbamızı düşünmek zorundayız bir yerde kimse kusura bakmasın yani… Arnavutlar yetişmese de öldürülse çok üzülürdüm. Ayrıca düşman olabilir ama en azından kendi tarafına sadık bir düşman.
Valla ben lafımı ortaya korum alan alııır...
Sefirlere suikasti engelledik de Rusya’daki bombalamaları doğal olarak engelleyemedik. Abdülhamid’in attığı telgraf ne kadar ciddiye alınacak bilmiyorum. Zira bu savaşın engellenemeyeceği bir gerçek. Filinta olayı bu duruma nasıl getirecek gerçekten merak ediyorum. Bir merakım da Sir Henry’nin bundan sonra yapacağı şeyler. İngilizler canlarına son derece kıymet verirler. Sir Henry kendisine namlu çevrilmesini kolay kolay affetmez ve kendi çapında mutlaka bir karşılık verecektir.
Bütün bunlar olurken Bekrime ve Arnavutuma diz çöktürdüler ya la… Aslında bu konuda son derece rahat bir şekilde "görmeden inanmam" derdim ama hafta içinde Süleyman Mert Özdemir, paylaştığı bir fotoğrafın altına “bu silah birinin başında patlar” yazmıştı. İşte o silahı Arnavutlara çekilen silaha çok benzettim. İlk sezonu izlemediğim için Bekri ağa sevgisi bende tam hasıl olmadı ama Arnavut’u gerçekten sevdim. Çıkarsa üzülürüm. Umarım bu da diziden sonra yapım ekibinin Twitter’de bizlere yaptıkları şakanın uzantılarıdır. Zira Çerkes’in onları öylece bırakacağına inanmak istemiyorum.
Sonra işte geldi Ethem efendi yok elini ayağını öpeyim, yok Avrupa'da teksin, değişilmezsin, Ethem Efendi sen bizim her şeyimizsin falan dedi..
Ya Ethem efendi sen nerelerdeydin? Kaç bölümdür perişan oldu bu çocuk niye gelip "bakın böyle böyle oldu" demiyorsun? Bak ipin ucunu bi tuttular, çektiler takımları düştüler Akbar’ın peşine… Sadece Akbar demek artık biraz haksızlık olur. Tazı Akbar mı desek? O yaşında iki tane dalyan gibi delikanlıdan nasıl da kaçıyor maşallah. Nefesi de kesilmiyor. Sıkışmasa sabaha kadar kaçar ki tutabilene aşk olsun.
Son sahnede Bıçak Ali’ye attığı feyk muazzamdı ama izlerken de Bıçak Ali basit bir feykle ölecek adam değil diye düşünüyordum. Arkasında belirdiğinde aklıma Leon’un final sahnesi geldi. Hani Leon’un ya arkasına bakmasını ya da o eşikten geçip gitmesini isteriz de o pis polis ikisine de izin vermez ya… İlk kurşunda Ali için hissettiğim hisler tam olarak buydu. Bir Amerikan züppesi Bıçak Ali’yi indirmemeli ama burası Filinta! Ali dizlerinin üstüne çöktü, bir silah sesi daha geldi ama tazı Akbar’ın tabancasının topunda ne bir tepme ne bir top dönmesi vardı.
Bak bakim bi yüzüme sence ben şaka seviyor muyum?
Tüm bu sebeplerden içim rahat bir şekilde yazıya oturacaktım ki bir baktım, Twitter’de yapımcılar oyunculara veda ediyor, oyuncular teşekkür ediyor, yönetmenler güzelleme yapıyor. Filinta’da yaşadığım en zor anları yayında olmadıkları süre içerisinde yaşattılar sağ olsunlar. Sadece Cem Uçan’ı değil Hakan Yufkacıgil’i de yolladılar ki ona da ayrı üzüldüm. Her ne kadar bu beyfendi tarzını eski sarkastik tarzının yanında pek beğenmesem de Sansar’ı da seviyorum. Her şeyin şaka olduğunu açıkladılar ama çektiğimiz de yanımıza kaldı. Filinta benim kırmızı çizgim arkadaşlar. Üstüne daha fazla şaka istemiyorum rica ediyorum…
Fragman’dan gördüğüm kadarıyla ki ona da göz ucuyla bakabildim nihayet Filinta 52. Bölüm'e ziyafet var diyorum başka da bir şey demiyorum. Her bölüm sevdiklerimize bir şey olacak diye korkarak geçiriyoruz ama iyi ki varsın be Filinta! Bak 140 dakika sürmene dahi bir şey demiyorum. Oysa 140 dakika dizi mi olur? Oscar filmi mi bu? Neyse hadi haftaya görüşürüz...