Hani böyle kilometrelerce koşar nefes nefese kalırsınız,
yana yakıla bir bardak su ararsınız. Ama o bir bardak su, susuzluğunuzu
gidermek şöyle dursun, daha da susatmıştır sizi. Nefesim kesik, kalbim küt küt
atıyor, kana kana su içmek istiyorum şu an. Ama biliyorum, susuzluğuma çare
olmayacak içtiğim bir bardak su. Bir maratondan çıktım, çıktık.
Hayat Şarkısı, her zamanki temposuyla sürdürdüğü bölümde
efsane bir finale imza attı. Hayat Şarkısı bölümlerinin ortak özelliği finale
inanılmaz güzel yürümeleri olsa da, bu seferki bir başkaydı…
Kerim’in çocukluk fotoğrafına bakarken gözünden iki damla
yaş düşen Bayram’la başladık bölüme. Geçen hafta Bayram Bey’e çok söylendim,
hatta önceki haftalarda da. Bayram Bey’in babalığını sevmediğimi söyledim, o
kısacık sahne bana bir cevap oldu. Sen benim kusuruma bakma Bayram Bey, bir an
olsun ne yüce gönüllü olduğunu unutmuşum. Tabii ki yine Bayram’a söylenmeye de
devam edeceğim ama bundan sonra Bayram’ın babalığına laf ederken bir
değil iki düşüneceğim. Ama yine de Hüseyin'in hikayesi çok hüzünlü değil mi Bayram Bey'cim, neden öyle yaptın ki?
Bayram Bey’i hikayemizin nefesi, gülen yüzü olarak
nitelendirirken dakikalarca ağlatacağını nereden bilebilirdik? Ah be Bayram
Bey’cim ölmezsin değil mi? Ölme, ne olur!
Zeynep'i Bayram Bey'in sevimsiz ablasının yanına mı göndersek?
Ahmet Mümtaz Taylan! Kendimi bildim bileli canlandırdığı karakteri kusursuzca üzerine giyen bir oyuncu ama bizim o son sahnede izlediğimiz başka bir
şeydi. Oyunculuğa aşkla bağlı olmak, karakterine delicesine inanmak, işine
saygı duymak ve dahası. Emekleri ter oldu sırtından aktı, yüreğimize bir yumru gibi oturdu. Ahmet Mümtaz Taylan başımızdan eksik olmasın, var
olsun…
Peki Bayram Bey ölür mü? Herkes bu sorunun cevabını
bekliyor, değil mi? Sağ olsun fragman da kalbimizin üzerine
oturdu. Ama Bayram Bey ölmemeli, bence ölmeyecek. Öleceği varsa da ölmesin,
lütfen. Sezon finalinde olsak, belki ölmüştür derdim ama daha 6.bölümdeyiz
Çamoğlu’nun ruhu biraz ötelerde dolansın. Yine de duran ambulans sireni,
kalbimi acıttı. Ölmediyse (İnşallahh!) Bayram Bey’in göründüğü bir fragman
verilmez, Bayram Bey tamamen gizlenerek yürütülen bir tanıtımla 7. bölüm
yayınlanırsa sevinirim. Ben meraktan kıvranmaya razıyım, ki kıvranmalıyım da. Aksi büyük bir tanıtım hatası olur.
Son sahneye gelene kadar da öyle önemli basamaklardan
geçtik, şimdi teker teker onlara bakalım. Melek’i tanıyamıyorum, gerçekten.
Nerede ilk bölümde tanıdığımız o güçlü Melek, nerede ezilip büzülen Melek. Aşk
değiştirir, evli bir adamla beraber olmak suçlu hissettirir anladık ama bu
kadar da olmamalı sanki. Evden çıkıp gitmesi final sahnesi için olmazsa olmaz
olsa da genel olarak bir kabuğuna çekilme görüyorum. Aksi gibi Hüseyin de
açıldıkça açılıyor. Yalnız Hüseyin Cevher Bey’e birileri zatürre olmadan da
aşık olduğunu kanıtlayabileceğini söylemeli. Koskoca Cevher’lerin büyük oğlu
Hüseyin ayakkabı çorap ne varsa attı yahu. Önceki gece yağmur damlaları
arasında dans ederken kafasına büyük bir damla düştüyse demek.
Bayram Bey'in bakışı ^_^
Şaka bir yana, Melek-Hüseyin-Zeynep kırılmasını sevdim. Ama
burada biraz daha Melek’in baskın olmasını beklerdim. Bu noktada bana yetmeyen şeyler var. Ama Zeynep'in hareketleri çok komikti, hele tanıştırması. Boşanma işi bir süre
daha rafa kalkar, Hüseyin vicdan yapıp Melek’ten uzaklaşır mı göreceğiz.
Ağlattınız..
Melek ve Hülya’nın karşılaşmasına bayıldım! Hani görür
görmez sarılsalar, ağlaşsalar bu kadar etkilenmezdim. Boğazlarında bir yumru,
sanki uzaktan arkadaşmış gibi tokalaşıp başbaşa kalınca hüngür hüngür
ağlamaları öyle güzeldi ki. Ayrıca Burcu Biricik’in atan damarlarıyız, o nasıl
yutkunmak yahu!
Melek ve Hülya’nın ilk kırılma noktası bebek olacak diye
beklerken, Hüseyin’in ortaya çıkması bende bir ters köşe etkisi yarattı.
Herkesin ayaklı pot kırma makinesi olduğu Hayat Şarkısı dünyasında Bayram
Bey’in potuyla bebeğin adının anılması da güzel bir detaydı. Melek’in Mehmet’e
bakışları da abla kardeşin birbirini nasıl da tanıdığını gösterdi bir
nevi.
Yazı devam ediyor...