Bu kadar kışın peşine bir bahar gelmez mi?
Ölümün soğukluğu ile tanışanlar bilir; bilmeyen herkese bu bölümü ısrarla izlemelerini öneririm! Ölüm öyle hemen koymaz aslında insana. Bekler sinsi sinsi.. Herkes çekilir, kalırsınız kendinizle, işte o an ölümle tanıştığınız andır! Tam yüreğiniz size bitti geçti dediğinde bir anı çıkar paramparça olursunuz. Nasıl giriş yapayım bilemedim ben; biz günler öncesinden; hazırız en kötü iki damla yaş akıtırız olur, dedik latifeyle. Öyle olmadı; nefesim kesildi, kalp atışım değişti, katıla katıla yitenlere, kendi yitirdiklerimi de bahane edip ağlamak istedim. Yapamadım ama konumuz bu değil!

Bir nefes çekip bölümü yazıyorum zira hâlâ kendimi bulmuş sayılmam. Çok etkiliyici, bir o kadar acıklı ve bol gözyaşları olan bir bölüm oldu. Dertlerden dert beğenen bu aile artık gerçekten "Kara" Ailesi. Hem anne, hem torun ve aslan gibi bir Mahir kaybedildi. Artık acımayacak, aksine acıtacak bir Mahir! Belki kendini, belki sevdiğini, belki de en sevdiği babasını üzecek ama yolundan dönmeyecek! Aslında ne kadar çaresiz olduğunu ettiği duadan anladık; bile isteye işleyeceği günahlar için af diler mi bir insan çaresizce? Ya Feride; elinde yüzüğü, son defa çıkmış gibi o evden, öyle bir acılı bakış... Hangi acı daha derin bilmiyorum artık ama yüreğimi deldi geçti bu acılar...

Koskoca Kara Ailesi'nden geriye kocaman bir acı kaldı. 

Acıyı iliklerimize kadar hissettik bu bölüm, tüyler ürperdi, gözler yaşardı, belki biraz ağlandı! Bir annenin küçücük çocuğunun ölümünü nasıl karşılayacağını düşündüm hep; düşünmesi bile çok zordu! Ama bu akşam şahane bir oyunculuk vardı ekranda! Bu hikâyeyi yazan ellere ve oynayan herkese kocaman bir teşekkür edilmeli. Rolünü yaşamak belki de budur dediğim andı İlknur'u izlemenin adı. Bülent, bu dizide hiç sevmediğim biri; gene şahsına uygun işler yaptı! Ama ona bile bir şey diyemiyorum çünkü evladını yitirenlerin bir adı yok ama acıları mevcut.

Bu mutluluk zor biliyoruz ama yine de bizi bundan etmeyin lütfen!

İki sezondur bu diziyi izliyorum çok etkilendiğim sahneler olmuştur ama bu bölüm acının dozunun zirve yaptığı bir bölüm oldu. Nasıl ki acıları ilmek ilmek dokuyorsanız, bu incelikle yazılmış mutlulukları izlemek istiyorum bu sezonda da. Bu kadar kışın peşine bir "bahar" gelmez mi?



Gemileri yakmış bir Mahir, iz peşinde bir Feride, adalet peşinde koşan sözde insanlar ve kocaman bir Kabadayı Ailesi bize "Hoş Geldiniz!" dedi, bu bölümde. Gelenler yeni ve çok iddialı karakterler olmuş. Belgin'i merak etmekten ölmüştük; belalı ve bir o kadar albenili biri olacak, belli. Fatih Al'ın oynadığı karaktere bayıldım. Bütün oyuncular için zor bir bölüm olmuştur ama değdi üç ay beklediğimize. En zoru ilk bölümdü ve Karadayı artık yeni başlıyor. O muhteşem değişimi göreceğiz her hafta; kıyafette, konuşmada, duygularda, belki de vicdanında! Mahir'in vicdanı özeldi benim gözümde, umarım daha sonra vicdanını rahatsız edecek şeyler yapmaz. Gönül istiyor ki Kabadayı değil de neden Karadayı olduğunu anlamış olalım böylece.

Karadayı sayesinde tanıştığım muhteşem insanlardan biri; "İnsan zaten baştan aşağı umuttur" dedi çünkü umut hiç bitmez hep yeşerir! Dilerim ki böyle büyük bir acıdan "Biz zaten yandık" diyen Mahir'in, ölmek isteyen İlknur'un, hayalleri yarım kalan  Feride'nin umutlarının yeşereceği zamanları izleriz. Bu kadar büyük bir acıdan sonra su katılmamış bir mutluluk düşlemek için umut etmek gerekiyor ve inadına umutlu yarınlar düşlüyorum tüm yaralılara!



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER