Filinta: Akıl oyunları..

Filinta’dan gol haberi var. 4-0 olmuş arkadaşlar. Geçen bölüm resmen dörde bölünmüş bir şekilde bırakmıştık. Öncelikle Mustafa’m sana korkmak hiç mi hiç yakışmıyor. Ha, ama taktik güzeldi onu kabul ediyorum. Böylelikle bir kumpastan daha kolayca kurtuldu. Helal olsun. Mustafa’ya alıştık da, Galip beni gerçekten şaşırttı. Tamam bu Padre iyi bir padre değil ama bu adamlar yine de en seçkin suikast timlerinin üyeleri. Galip gibi bir adamın o şekilde hem mücadele edebilmesi hem görevini tamamlayabilmesi gerçekten muazzamdı. Farah’ı zaten Allah korudu.

Bundan sonra Ali’ye bıçak demeyelim, Bin-Jip Ali diyelim. Bilen bilir çok ilginç bir Kore filmidir. Anlatmak istedikleri çok farklı olsa da orada da bomboş bir odada adam yok oluyordu. Hadi artık alıştık dışarılarda aniden adamların dibinde bitmene de hücrede de mi be karşim? Hafta içinde Süleyman Mert Özdemir instagram hesabından hücrede yaşananların son sahnesini paylaşmıştı. Bence sağlam korku filmi senaryosu olanlar eqlesin. Bu ekip muazzam iş çıkartır. 

Biz Amerikalılar ortamda büyük varken de yayılarak oturabiliriz.

Miloş-Akbar çatışmasından epey keyif alacağa benziyoruz. Hani Akbar geçen bölüm “seni öldürmeme izin yok” diye mırıldanmasa gerçekten korkabilirdik de ama o tren kalktı. Miloş öyle bir çözümledi ki Akbar’ı, adamın aklı gitti vallahi. Tabii bu sırada Akbar ile ilgili bir sürü şey öğrendik. Amerikan meclisindenmiş ki dizide daha önce Amerika adı geçti mi bilmiyorum. Bizim resmi tarihte Amerika telafuzu Demokrat Parti dönemiyle başlar ama aslında çok daha öncesinde Osmanlı döneminde dahi bu topraklarda çok etkin olduklarını artık biliyoruz. Filinta bu tarafı deşer mi emin değilim ama Akbar yeni adamlardan bahsettiğine göre bir köprü kurulabilir. 

Geçen bölüm kontrolsüz ve egoist bulduğum Akbar, bu bölüm şehzade Murat planıyla beni gerçekten etkiledi. Post-modern bir Cem Sultan olayı yaşatmak istiyor. Zaten zayıflamış Osmanlı’yı parçalama yolunda çarkları daha da hızlandırmak için gerçekten muazzam bir adım. Öyle ki plan Yüce Efendi’yi dahi etkiledi. Zaten o bir adamdan etkilenmişse bize söz söylemek düşmez. Akbar’ı 100 puanla yerine uğurluyoruz. 

Arkdşm çk ktü srkli ksyr 3 gnlük rpr alblir myiz???

Zozan hakikaten demir bir leblebi, yut yutabilirsen. Ona karşı empati yapmamak ve bunun sonucunda içinin yanmaması imkansız. Yine de iyi direniyor. Belki doğru bir tedaviyle kurtarılabilirdi ama Leyla’nın eline düştü. Adama kader bir kere küsmesin bir türlü gülmüyor işte. Farah'ın bugüne kadar Leyla’dan hoşlanmasa da ona düşmanlık besleyecek bir motivesi yoktu. Zozan bu motiveyi sağlamak üzere… Gerçe Filinta evreninde hiçbir şey belli olmaz. Bir bakarsın yarın ayaklanır ama fark etmez. Farah buradan alacağını aldı. 

Masonları, Yüce Meclis’den ayrı gördüklerini zaten önceki bölümlerde dile getirmişlerdi. Bir de konuyu bu ayrım üzerine çekmek nefis oldu. Şehzade Murat operasyonu için onlar kullanılmaya çalışıldı. İki meclis arasında net bir görkem farkı var fakat esas şaşırtıcı olan “müslüman - ortodoks bir devlet” fikriydi. Tarihi temeli var mıdır bilmem ama gerçekten hayli ilginç olabilirdi. Kısa vadede etkili bir planmış gibi görünüyor ama uzun vadede “dağılıcam ben yhaaa” diye bas bas bağıran bir devletten başka bir şey değil.

Canım bu ara çok sakatat çekiyor ama Rüştü Paşa'nın sakatatlarını...

Rüştü Paşa sen ne pis bir adammışsın yaa.. Her konuda mı sinsilik olur? Meşrutiyet’e gelince “bize güven sultanım”, Sırp savaşına gelince “ezer geçeriz Sultan’ım…" Abdülhamit Han’ın sorduğu tek soru onu susturmaya yetmeliydi ama arsızlığı ele almış bir kere, bölüm boyunca durmadı. Sultan, “Peki ya sonra?” dediğinde paşaların bir fikrinin olmaması gerçekten çok hazindi. Hiç birinde devlet aklının çeyreği dahi yok. Hayır, kötülük yapacaksın bari dersine çalış da gel. Neyse ki Abdülhamit Han var...

Tamam biz kim iyi, kim kötü biliyoruz ama bir başka açıdan da Rüştü Paşa, Kadı Sadullah, Lütfü Paşa planları falan resmen terörist eylem. Vallahi adamı asarlar. Durum en azından benim tahmin ettiğimden çok daha ciddi. Öyle “biz Padişah’ın en gözde teşkilatıyız" çalımlarını kimse yemez. Bu da berbat bir durum be karşim. Halkın her şeyi çok iyi anlayacağına güveniyorlar ama halk düzenini ve rahatını kimin bozduğuna bakar. “İntikam” sayısal olarak çok ufak kesimlerin işidir. Yani demek istiyorum ki ayaklarını bastıkları zemini ne kadar sağlam kabul ediyorlar bilmem ama o zemin sandıkları kadar sağlam değil. En azından şimdilik bu böyle…


Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER