Yorulduğu zaman biri olmalı yanında. Yarın yine güneşin
doğacağını herkes bilir, ama bunu birinin fısıldaması başka. Aslında kimsenin
kimseye ihtiyacı yok. Yine de biri olmalı yanında. Duvardan bile geçip gidecek
kadar hızlı koştuğun zaman durdurulabilmen için. İçinde bir yer paramparça
olduğunda ve ağlayamadığında, senin yerine ağlayabilmesi için. Bir aile, bir
arkadaş ya da bir sevgili... Kanının tonu değil, ruhunun sesi eşit olmalı
seninle. Dünyanın ucunda da olsa senin acını göğüs kafesinde hissedebilecek
biri.
Karagül daha ilk günden aile çemberini öyle bir çizdi ki,
bizi de o çemberin içine aldı. Ne demişti Kadriye Hanım? ''Aile kale
gibidir...'' Aile kaledir ama kaleyi içten fetheden her zaman haklı değildir.
Kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Kendal, altını çize çize yinelediği
günahlarını eve getireceği ekmekle amorti edebileceğini sanıyor. Ama bizde her
zaman böyledir. Baba avlanır, eve avı getirir ve bu onu 'baba' yapan şeydir.
Fakat avından eline bulaşan kandan kimse bahsetmez.
Bu hafta bölümün beni tam olarak sarmalamadığını söylemem
gerek. Sanki bir şeyler hep kopuk ve olması gerekenin uzağında kalmıştı.
Kadriye ölümle düelloya tutuşurken ailenin ellerini kenetlemesi metafor olarak
çok şıktı. Fakat sonrasında hep bir Ebru-Baran yakınlaşması aradım. Rüzgar
annesinin günlüğünü gizlice almıştı mesela. Sonra düşürmüştü ama Baran onu
bulabildi mi? Besbelli dram arsızı oldum ben, beni alalım buradan...
Baran'ın evine çöken Nazlı koluna iki burma bilezik takıp
şıngırdatsa tam evin hanımı olacak. İnsanların çevresinde bin şeytan cirit
atarken, senin çay çorba ile cici kız pozlarına girmen? Bakın gerçek hayatta da
en sevmediğim şey, olmadığı gibi davranan insanlardır. Sırf üçüncü sınıf
Yeşilçam klişeleri yaratmak için yaşayan Nazlı kızımızın iyilik anlayışına
uymuyorum, saygı da duymuyorum. Bu açıdan baktığımız zaman Kendal'ın bile
Nazlı'dan daha dürüst olduğunu söylemek mümkün. Hiç değilse kararmışlığına
aldanmadan kalbini çıkarıp masaya koyuyor.
Bölüm boyunca dram ve kaos eksikliğinden vefat etmek
üzereydim. Ama en çok içime batan da Kadriye'nin sesine ve konağın avlusuna
hasret kalmak oldu. Bu kadar mı alışmışız? O konak ne çok hayat değiştirdi.
Belki de en ilginç olanı Özlem'in dedikodu kraliçeliğinden gözyaşı
prensesliğine evrilmesiydi. Fakat Özlem'in hamileliğini gizleme nedenini
çözebilen beri gelsin. Kendal'dan korkuyordur demiştim ama Kasım'la kaçmaya da
yanaşmadı. Hiç değilse Emine ya da Ebru'ya söylememesinin gerekçesi ne? Bebek
kız çıkarsa Kendal siyah çöp poşetine koyup çöpe atacak değil ya... (Bu son
söylediğime hiç inanmadım)
Konak yandı, Kenan gitti, takke düştü, kel göründü. Kendal'ın
sırrı tam da tahmin ettiğimiz gibi üvey babasının katili olmasıymış. Peki
Kendal tozu dumana katan kişi mi olacak yoksa tozu dumanı mı yutacak? Mehdi, Murat,
Recep, Fırat, Melek... Tebrikler! Kendal Şamverdi, Anadolu'nun bağrına düşen
ilk seri katil tanesi oldu.
Narin Baran'ın peşinde savrulurken Oğuz çoktan istemediği
bir hayata doğru ilerliyor. Gerçi o buna çoktan alışkın. Sevmediği bir kadınla
evlenip yaşadığı hayatın cezasını, yine sevmediği bir kadınla evlenerek
çekiyor. Narin'e de elindeki son dala tutunmak kalıyor. Benden duymuş olma ama
Narin, o dal çoktan kırıldı. İyisi mi sen hayatında yeni bir fidan yeşert,
kuruyan dalların niyetine...
Ejder yumruğu!
Ve bölümde beğendiğim iki şey... Baran ve Ada'nın o
yanakları sıkılası halleri ve Şamverdi kadınlarının amazon gücü! Kadını sadece
ezilirken ya da cadde prensesi olarak gösteren diziler vardır. Bir de
ezilmesine rağmen onların ayağa kalkıp son bir yumruk atabileceğini gösteren
Karagül... Ada'nın uçuşuna kaç puan? Benden helalinden bi' 100 çalışır! Fragman
yine gümbür gümbür akıyor. Sibel ölecek mi? Ayşe'yi yalnızlığıyla izlemek çok
daha keyifli olacak. Çünkü Sevda Erginci içinden hep yeni sürprizler çıkarabilen
bir yetenek.
Diyorum ya işte, biri olmalı yanınızda. Elinden fırlayan yumruğu
sizin için inmeli, aynı ellerin şefkati ise saçlarınızın arasında gezinmeli.
Sahi, biri var mı yanınızda?
Güzel günler.