Ateşte günahkarlar yanar, günahlar değil!
Ateş hiç yalan söyler mi? Ateşe güvenmelisin, belki de en çok ona güvenmelisin. Çünkü karanlıkta kime sarıldığını göremezsin. Bir el dokunur, sarmalar seni, başını okşar. Karanlığın sırrı, o yabancı elden daha korkutucu gelir. İnsansın işte, sarılırsın. Sarıldığın an, sırtından bıçaklanırsın. Kim öldürdü şimdi seni? Karanlığın elinde miydi o paslı bıçak? Yoksa sarıldığın mı deşti içini? Yüzünü görebildin mi? Karanlıkta ne mümkün... Oysa ki ateş gerçektir. Ateş kavurur, ateş kor düşürür. Ama alevler yalan söylemez. Çünkü karanlığın sinsiliğine rağmen, yangınlar aydınlıktır. Yine de alevler pek güçsüz. Öyle ya, neyin ne kadar yanacağına rüzgar karar verirmiş. Bazen de su... Ama ateş değil. 

Bu bölüm daha ziyade yangının ardında kalan küllerin uçuşmasını seyrettik. Karagül ekibi yangın sahneleri konusunda uzmanlığı da aştı, çıtayı Everest'e çaktı. Bir şeyler bir şeyler olur, bir yerler yıkılır, birileri ölür. Ama felaketin enkazından başını çıkaranlar da illa ki olur. Konak halkı enkaz kalıntılarını üstünden atarken, biz gözümü hastaneye kilitledik. Sıkılmadım dersem yalan olur. Bizi nefessiz kalmaya siz alıştırdınız, hiç kusura bakmayın. Bitti mi konağın öyküsü? Artık avluya kurulan sofra olmayacak mı? Ortadaki fıskiye, telaşla koşturulan daracık merdivenler ve binbir sırrın sandığı odalar olmayacak mı? Peki o zaman Ada hangi avluda sofraları dağıtacak?

Ayşe nihayet Kasım'a dolaylı da olsa "baba" dedi. Kafama takılan asıl detay ise, Baran'ın Kasım'ı tanımamasıydı. Yumruklarını şimşek gibi yağdırırken ağzından hiç amcasının adamı olmasıyla ilgili bir şey çıkmadığına göre... İyi de nasıl? Ondan daha da tuhaf olan şey fabrikada çıkan kavgaydı. Gözüne kan yürümüş adamlar fabrikayı basmaya boş mu gelmişler? Kasım'ın doğrulttuğu minik çakı hepsini korkutmaya yetti. Fakat Baran'ın gökten inen yumruğu (ki bunun boksta filan bir adı vardır kesin) her şeyi unutturdu. Biri Karagül'ü durdursun, yoksa aksiyon dalında da yükselmeleri an meselesi!


Ölenle ölünmüyor, kalan sağlar nedensiz...

İnsanları birbirlerine bağlayan en güçlü şey her zaman bir felakettir. Karagül dramanın da yaşamın da özünü iyice kavramış ki, bunun örneğini defalarca gördük. Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin Kadriye. Yuvanı, kendini ve maziye gömdüğün aşkının ciğerini aynı anda yaktın. Özlem'in okuduğu mektup ne güzeldi öyle. Eskiden Instagram mı varmış, stalk diye bir şeyin adı mı duyulmuş? Eski aşklar böylesine mendil kanatırmış işte...  

Hâlâ "oğluuum" diye ortalarda dolanan Narin'e, soğukkanlılıkla açıklama yapan Ebru kalp ben. Narin'i anlamak için çok uzun zaman direndik ama bu kadarı alenen çıldırmışlık! Oğuz'a olan sevgisine Baran'a olduğu kadar sıkı yapışsaydı, bugün çocuklarının veli toplantısına katılıyor olurdu. Yanlış ata oynuyorsun Narin, benden söylemesi...

Anlamadığım tek şey Şamverdi Konağı'nın nasıl o kadar güzel bir küle dönüştüğü! Sanki hırsız girmiş de sonra yakılmışçasına göründü gözüme en başta. Sonra gördüm ki her detayında emek var. Hele tüm o sesler Baran'ın kapattığı kapı ile tak diye kesildi ya... Sanat ekibinin ellerine, Karagül'de emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.

Kadriye Hanım, gördün mü şimdi olanları? Sen yandın, ben yandım, biz yandık. Ama çıkmadı karanlıklar aydınlığa...

Güzel günler.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER