Hangi Safhadayız?
Aşk Yeniden'in hikayesi, birkaç aydır son sürat bir şekilde arabayı duvara doğru sürüyor bence. Lâkin frenler hala sağlam sayılır, çünkü mal kaliteli. ama inceden bi' koku gelmiyor da değil.. Bu koku balatalardan mı geliyor, yoksa kapıları zorlayan reyting canavarından mı kestirmek güç.. Neden bu düşünceye sahip olduğumu tahmin ediyorsunuzdur, sonuçta burada her hafta görüşlerimi paylaşıyorum. Yine de biraz açmakta fayda var..
Aşk Yeniden'in doğal hikayesi neydi? Fatih ve Zeynep'in aralarındaki "sır". Peki, ikinci sezon nasıl başlamıştı? Fatih ile Zeynep bilerek ve isteyerek bu sırrı herkese açıklamış ve artık hayatlarına yalan olmadan devam etmeye karar vermişlerdi. Normal şartlarda bu verilen karar çoğu senaristin cesaret edemeyeceği bir şeydir, ancak hikayenin "tekrara" düşmemesi adına yapılmış ve gelecekteki tüm akışı ortadan kıran son derece yerinde bir gelişmeydi bence. Bu sayede tamamen yepyeni bir hikaye izleyebilecektik ikinci sezonda.. Kısacası, bu aksiyonun niyeti son derece iyi ve yerindeydi..
İyi, ama ya sonra? İşte sorun da orada zaten.. Sonra ne oldu bilinmez, tekrardan hikayeye "tepeden inme" bir "sır" eklenmeye çalışıldı. O neydi? Ayrılık oyunu.. Bu ekleme beklenen sonucu verdi mi? Tabii ki hayır, zaten bir süre sonra bu sırdan da vazgeçildi tekrardan. Gel gör ki; "Hah, tamam şimdi orijinal hikayeye dönüyorlar" derken, asıl anlayamadığım şeyler de o günden itibaren hayatımıza tam ortadan daldı. Resmen akış "deneme" tahtasına döndü.. Son haftalarda ne izliyoruz? Koskoca bölüm geçiyor, fakat biz o bölüm içerisinde ana hikayeyi ilerletecek olayları toplamda 10 dakika izleyemiyoruz.. Havada kalmış, Ertan, Vahit, Şevket ve Meryem, Ertan dolayısıyla da haliyle Fatih ile Zeynep hikayeleri varken mesela, haftalardır bunlar yerine doldurma sahneler izliyoruz. Misal; eve hırsız giriyor ve 15-20 dakika sürüyor bu durum hem de iki defa veya bitmek tükenmek bilmeyen "hayaller" izliyoruz.. Ya da dün gece olduğu gibi hiçbir konuya hizmet etmeyen bir "dağ evi" sekansı izliyoruz yaklaşık yarım saati dolduran.. Daha önce de "ayı" sahnesi izlemiştik, doğru. Ama o sahne takribi bir-iki dakika sürmüştü ve inanılmaz komikti. Çünkü, bakın "burada" güleceksiniz diye bağırmıyordu, doğaldı. Neyse, konuyu dağıtmayayım.. Sözün özü, ikinci sezona başlangıç hikayesi Aşk Yeniden'i olduğundan daha iyi bir yere getirmek için verilmiş son derece iyi niyetli bir hareketti, ancak daha sonra hikayenin kendi dinamiğine olmaması gereken bir müdahalede bulunuldu, yani dizinin DNA'sı ile oynandı. Ve bu oynamanın da getirisi "beklenenin" aksine iyi değil, daha da kötü oldu. Bu kötü denemenin üstüne, başarılı olan geçmiş "mantığa" dönmek yerine de yepyeni bir tarza büründürüldü hikaye. O neydi? Hikayenin odağını ana konulardan ve Fatih ile Zeynep'den uzaklaştırmak. Bunun etkileri ise önceki tüm müdahaleleri bile aratıyor..
Sonuç? Bence henüz kendini odaya kilitleyen profesörün durumunda değiliz. Zira hâlâ Aşk Yeniden'in buzdolabına kaldırdığı için kullanmadığı çok önemli cevaplanmamış sorular elinde duruyor. Yani Aşk Yeniden'in cephanesi dolu aslında, tıkanmış bir hikaye yok elimizde. O konular; zaten normal şartlarda olması gerektiği gibi izleyiciye sunulmaya başlarsa, insanlar yine sevdikleri bu işe geri döneceklerdir.. Son olarak şunu da belirtmek isterim; son derece temelsiz olan bir görüş hakim Aşk Yeniden ile ilgili, "dram" reyting kaybettiriyor. Bu algı nasıl oluştu, kim çıkardı bilmiyorum. Hayır, reytinglere bakınca sonuç o da değil.. İlk sezonda Fatih ile Zeynep'in ayrıldığı ve ilk sezonun en fazla "dram" içeren bölümleri, hemen öncesindeki tamamen "komedi" içeren bölümlerden fazla reyting almıştı.. Keza bu sene Zeynep'in hastane odasında ölümle pençeleştiği bölüm hariç, diğer bölümlerde de herhangi bir düşüş yok. Ki o bölüm tamamen kategori dışı aslında, çünkü o bölüm ayrı bir pencerede değerlendirilmeli. Sonuçta, o bölümde en ufak bir komedi ögesi yoktu, tamamen dram üstüne kuruluydu. Normalde Aşk Yeniden hikayesi dram içerirken bile belli bir komedi unsuru bulundurur. Asıl ilginç olan ise, o çok eleştirilen bölümün reytingleri dahi son birkaç haftadaki "yüksek final-epizodik bölüm" temelinin reytinglerinden daha yüksekti..
Bitirirken..
Bu hafta genel akışa dair çok az şey olduğu için haliyle o konulara fazlaca eğilemedim. Fatih'in, Ertan'a yönelik çıkışı, zaten geçen haftadan dile getirdiğim bir durumdu. Ayrıca yakın zamanda ondan daha sık olarak görmeye başlayacağız bence bu hareketleri..
Haftalardır birkaç dakikadan fazla göremediğimiz Meryem, sonunda dışarı çıkacak belli ki.. Ancak ben avukatın "Panzehiri getiren çocuğu da tanık olarak çağırmayı düşünüyorum." demesinden bi' kıllanmadım değil.. Ertan bu sonuçta, her an her şeyi yapabilir, Vahit ile ortaklar malum. Gerçi Zeynep'e yaranmak için ikili de oynayabilir, ama tam emin olamadım.. Şevket'in hapishaneden kaçma "şekli" ise tam bir epic fail, yorum yapmak istemiyorum..
Mukaddes'e gelirsek.. Zamanında Mukaddes'in gerçekten deli mi, yoksa bilerek mi bu şekilde davrandığı konusunda ikilemlerim olduğunu söylemiştim. Çünkü bilerek deli gibi davranan biriyseniz, insanların sizi nasılsa yargılamayacağını bilir ve ona göre daha rahat bir hayat sürersiniz.. -Ancak bu tehlikeli bir yoldur, farkında olmadan çizginin diğer tarafına tamamen geçebilirsiniz.- Zeynep'i değil kendini vurması da Mukaddes'in aslında en azından "şimdilik" deli olmadığının bir göstergesi. Mukaddes'in, Zeynep nefretinin motivasyonu ne? Çocuklarını ve tüm sevdiklerini ondan çaldığını düşünmesi. Bu düşünce her ne kadar mantıksız olsa da kadının çıkış noktası bu. Peki, Mukaddes neden kendini vurdu? Çünkü Zeynep'i vurması hiçbir şeyi değiştirmezdi. İnsanlar ondan daha çok nefret eder ve Zeynep ölse de kalsa da Zeynep'i daha da çok severdi. Fakat Mukaddes kendini vurursa, bi' ihtimal de olsa insanların Zeynep "yüzünden" oldu düşüncesine kapılma ihtimali var. Yani, en azından Mukaddes'in umudu buydu.. Mukaddes'in namluyu koluna doğru dayadığını gördüğüm için zaten ciddi bir şekilde yaralanmayacağına emindim, ama yine de ona ne olduğunu fragmanda görmesek daha iyiydi..
* Hikaye şahsıma aittir..
Valandil..