Ne zaman çıkacak diye merak ediyordum. Nasıl çıkacak, hangi kurguyla? Nihayet bu bölümde, hem de çok iyi bir bölümde endam-ı teşrif ettiler Meleki bücürümüz. Bücür deyip de geçmemek icap eder çünkü bu cadaloz tam bir oyunbozan. Şimdi çıkıp, “Ne güzel de oyunu evirip çevirdi, Kösem’e de intikamını aldırttı.” demeyin. Zira bu bücür gün gelecek, Kösem’in boğdurularak öldürülmesine sebep olacak olan bir hıyanet elçisi. Kösem’in en yakında yer alıp, Gölge’den bile sadık olan, Kösem’in on yıllarca her derdine çare bulup eli ayağa olan bu bücür, aynı zamanda Kösem’in planlarını gelini Turhan Sultan’a ifşalayıp validelerin validesinin boğdurularak öldürülmesine birincil şahıs olarak sebep olmuştur.
Bu nedenle çok güzel bir hikaye izleyeceğiz Meleki’de. Meleki’nin Kösem’le tanışması, Kösem’in tarihte de olduğu gibi hasta kadınlara şifa dağıtması ve ardından Meleki bücürünün Fahriye Hanım(!)’a kapıyı sertçe kapatması harika bir kurguyla verildi. Son sahneyi ve öncesini ayrıca yazacağım. Ama önce bölümü baştan yorumlamak icap eder çünkü ilk dakikadan itibaren olayların eksik olmadığı ve “entrika yapmak için entrika yapıyoruz” durumundan tamamen uzak, karakterlerin dertlerini çok güzel bir şekilde aktarıp sonuçlandırıldığı bir bölüm izledik.
Kösem Sultan’ın yandaş ekibinin kalabalık üyelerden oluşması ve muhtemelen, yıllarca kalıcı olacak olan Meleki’nin de çok yakın bir zamanda entrika takımına katılacak olması nedeniyle, büyük ihtimalle kadroyu “az ama öz” bir düzene sokmak amacıyla Gölge feda edildi. Güzel bir karakterdi, orijinaldi. Ölümü beklenmedik oldu, izleyicide şok etkisi yarattı ve sevilen bir karakter olduğu için de ölümü iddialı oldu. Bu duruma Türk dizilerinde pek aşina olmadığımız için Gölge’nin ölümü diziye ve dizide bırakılan etki adına olumlu bir gelişmeydi. Bölümün daha ilk sahnelerinde heyecanı ayakta tutan ve olayların şekillenmesini sağlayan bir fedaydı, eee ne demişler, kaz gelen yerden tavuk esirgenmez…
Safiye Sultan'ın her işte parmağı var demek bu olsa gerek.
Gelelim benim için bölümün en güzel detaylarından birine. Geçen bölüm Safiye Sultan’ın saraya izinsizce girmesi ve bir şehzadeyi habersizce alması çok tepki çekmiş, “olur mu öyle şey, saraya nasıl habersiz girer de koskoca şehzadeyi kimse duymadan kaçırır” gibi cümlelerin dökülmesine sebep olmuştu bu durum. Neyse ki bu bölümde, sadece bu cümlenin neden olduğu hikâye bile çok güzel işlendi. Safiye Sultan’ın saraya ağalar ve kalfalara verdiği rüşvetlerle girdiğini ve şehzadeyi de aynı şekilde aldığını öğrendik. Rüşvet ve adam kayırma durumunun artması, haremin nizamsızlığını zaten önceki yorumlarsa söylemiştim.
Dönemin duraklayışı itibari ile harem de nizamını kaybetmişti ve bu bölümde, yine birçok karakter tarafından bu durum dillendirildi. Zülfikar Ağa, artık nizamın ve düzenin sağlanacağından ve işlerin bu şekilde yürümesinden hayli rahatsız olduğundan saraydaki böcekler hızla temizlendi. Hatunlara ibret olsun diye casusun cesedi gösterildi. Kısaca, güçlü bir valide sultanın yokluğu sebebiyle dengesi bozulan terazinin düzeni yeniden kurulmaya çalışıldı. Bu detayların verilmesi hem izleyiciye geçtiğimiz bölüm bütün kurallara ters düşecek bir şekilde edilen Safiye Sultan’ın tehdidine açıklık getirdi, hem haremin düzensizliği tekrar vurgulandı, hem de ağaların ve kalfaların nizamı tekrar sağlama çabaları gösterildi.
Neredeyse zindana atılmalarından beri her bölümde birkaç dakika gösterilen Şahin-Mehmed Giray ikilisinin de ilk kez bir amaç uğruna bir şeyler yaptıklarını gördük. Özellikle Mehmed Giray’ın Kösem’in planına dahil olup Fahriye’nin yakalanmasını sağlaması ve izleyicinin asla kabullenmediği Fahriye-Mehmed aşkının resmen sona ermesi akan hikaye için yine önemli bir gelişme oldu. Her ne kadar Şahin Giray’ın dövüş sahnesi tam bir fiyasko olsa da Mehmed’in ana karakterin planına dahil olup Fahriye’nin mumunu söndürecek parmağı bastırması da güzel detaylardan biriydi.
Yazı devam ediyor..