Seher’in arkadaşı esaslı kadınmış. Önce Seher’in
yalanına ortak oldu, sonra benim gibi düşünüyor olmalı ki Meral’e gerçeği
anlattı. Seher açısından şimdilik kötü görünüyor olabilir ama uzun vadede
yapılması gereken buydu bence.
Feride'nin içinde bir Sherlock Holmes yatıyormuş.
Kadının dosyasından güya çalıştığı evi buldu, sonra orada çalışmadığını anlayınca
resmen kadını takip etti. Tabii kızların akıl almaz aileleri ile uğraşa uğraşa
alıştı kadın dava çözmeye. Pavyonda ağlayan birini televizyonda ilk kez
izliyorum. Ağlamak için meyhane, gülmek için pavyon değil miydi? Seher söyledi,
Feride ağladı. Feride Seher'e söz verdi vermesine ya, Meral yine de öğrendi
olanları.
Bu işin sonunu çok merak ediyorum. Gerçekten bu kadın
Abbas denen adamdan nasıl kurtulacak? Şu sürekli hatırlatılan ama hikayesi bir
türlü anlatılmayan Ayfer gibi olmasın sonları? Anladığım kadının başına ne
geldiyse herkes susmaya başlamış, gözleri iyice korkmuş. Galiba biz hastane
sahnelerine hazırlansak iyi olacak. Bir kerede bölümü kütüphanede çekmiyorlar
ki kardeşim.
Meral’in sesi de annesi gibi çok güzel. "Ölürüm
Hasretinle" şarkısını ilk kez bir kadının sesinden dinledim sanırım ve çok
beğendim. Keşke tamamını söyleyebilseydi. Şarkı söylerken annesinin pavyondaki
halleri aklına gelen Meral bayıldı. Yine hastanede başlayacak yeni bölüm ama
tesellim şu ki uzun sürmeyecek.
Yedi Kocalı Hürmüz'ü yanlış anlatmışlar. Kadın yedi koca almıştı. Adam yedi kadın almadı!
Kemal denen aşağılık herif Nazan’dan koparacağı (ki
henüz almadan başladı) para ile hava atmaya başladı bile. Görmemişin oğlu olmuş! Neyse anladınız siz onu... Para banyosu yaptı adam resmen. Bir "bas bas paraları
Leyla’ya" demedi, onu da dese tam olacaktı. Bir de o kılık kıyafet neydi öyle
ya? Gerçekten bak, sinir oluyorum bu adama. Ne yapsa batıyor. Hayır,
anlamamak için bu ısrar niye? Hala Eylül’ün onu parası olmadığı için ya da
güzel giyinmediği için istemediğini sanacak kadar da fütursuz. Be adam, seninle o
kızın yaşı bir mi? Ayrıca bir olsa ne fark eder? "Kadın hayır deyince evet demek
istiyordur" safsatasına mı inanıyor nedir yani? Bak tutturdu gene benim feminist
damarımı. Aynı yaşta olsalar da kadın kabul etmek zorunda mı erkeği?
Peki, Mesude nasıl anlamıyor bunları? Anlayıp
çocukları için görmezden gelse bir yere kadar anlarım belki. Ama resmen ne
döndüğünü anlamıyor kadın. İş adamın izlediği filmleri görmek olunca parmak
ucunda yürümeyi, bir erkeğin karısından gizli neler izleyebileceğini filan
gayet iyi anlıyor. Hatta buzdolabı Nazan'a bile bu konuda sorular sorup
şüphelerini gidermeye çalışıyor. Şimdi bu kadın saf mı, yoksa kurnaz mı? Çünkü
Kemal’in sapıklığını görmemesi dışında maşallah pek açıkgöz… Edebiyatta bir
sanat vardı hani Tecahül-ü Arif diye biz öğrenciler arasında ona salağa yatmak
derdik. Mesude bu sanatın Allah'ını yapıyor. Ben bu kadar saydırıyorum filan
ama oyuncuların performansları çok güçlü olduğu için bunları hissediyorum. Yoksa
oyuncuların şahsı ile bir sorunum yok. Sert yorum yapınca bunu çok soruyorlar
da şimdiden belirteyim dedim. :)
D: Pierceng de taktıracağım!
N: Şimdiki gençlik çok asi.
Nazan iyice gemi azıya aldı. Sanki sütten çıkma ak
kaşık da Cemre evini bastı, ona haksızlık yaptı. Bu kız neler yaşadı biliyor.
Yaşadıklarını hafifletmek bir yana ağırlaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Mirasını çaldı. Gökhan’ın ölümüne sebep oldu. Bu dünyada adalet varsa eğer
buradan sesleniyorum: Tecelli et artık! Nazan'ın tüm bu yaptıkları yanına kar
kalıyorken Cemre'nin bileklerine o kelepçelerin takılmasının adaletle uzaktan
yakından alakası yok çünkü. Ayrıca Cemre daha çocuk ve ciddi bir suç da
işlemedi. Katil değil, hırsız değil. Konut dokunulmazlığını ihlal suçu için katil gibi götürülmek orantısız sanki. Üstelik bir yerlerde "Çocuk
Koruma Kanunu" adında bir kanunda bulunmalı. Daha önce dediğim gibi avukatın
danışma ücretini ödememek adına yanlış şeyler yapılmasa keşke.
Defne'nin kendini ortaya atıp Cemre’yi kurtarması,
Nazan Hanım'ı delirtmek için yaptıkları beklemediğim şeylerdi. Babası öldüğünde
annesinin yaptığını baya kolay hazmetmişti halbuki. Bir de Nazan Hanım İngilizce
bilmiyor mu? Benim gibi dil bilmeyen biri bile “I Will Always Love You” cümlesinin anlamını (Seni daima
seveceğim.) biliyor. Yabancı ülkelere gide gele bir şeyler öğrenmesi
gerekirdi sanki. Bir garip geldi. Dizilerde zenginler genelde yabancı dil
konusunda iyi olduklarından da garip gelmiş olabilir bilmiyorum. Nazan Hanım
yazıyı okuyacak kadar gördü sanıyorum.
Cemre'nin elinde silah Nazan Hanım'ın evine dalması en
çok Eylül ve Serkan'ı etkiledi. Yine küstüler. Sanırım çok söylendik. Bir bölüm
barışık, bir bölüm küs devam ediyorlar çünkü. O kadar şey yaşayıp küsmediler ama
şimdi incir çekirdeğini doldurmayan bir sebepten birbirlerine girdiler. Hani
Serkan bu bölüm neye kızdı onu da anlamadım. Eylül Cemre masum demedi zaten.
“Vurmazdı, şikayeti geri alsın” dedi. Yani bir insan kardeşini kurtarmak için
ne yapacaksa onu yaptı Eylül. Serkan cevabını da verdi. Ben okul sahnesine
kadar küstüklerini bile anlamadım hatta. Biri anladıysa lütfen bana da
anlatsın. Okyanusu geçip denizde nasıl boğuldular?
Son olarak Necmi’ye değinmek istiyorum. Cenazede
nerede merak etmiştim. Allah'ın sopası yok işte. Felç geçirmiş. Yine Emine'nin eline kalmış. İyi ki Emine bakmadı da memleketine yolladı. Çünkü Emine'nin de
dediği gibi Gökhan’ın katillerinden biri de Necmi aslında. Sonunu bağladıkları
ve bizleri merakta bırakmadıkları için teşekkürler.
Yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar. Haftaya görüşmek
üzere :)
Sevgiler…