Filinta: Leyla galp Ben!
-: Yhaaaaa sen dışarıda da kızlara böyle mi bakıyosunnnn

Normal zamanlarda bölüm biter, en fazla bir saat içerisinde yazmaya başlarım. Şu an saat 01:36. Adrenalinim geçsin istedim. O heyecanla oturmayayım, her şeyi birbirine karıştırır saçmasapan bir çorba yaparım dedim ve bekledim. Fakat artık başlamam gerekiyor. Zira düzenlemeleriyle falan millet işe gitmeden önce bitsin bari. Bugüne kadar hatırı sayılır kadar çok dizi yorumlaması yaptım ama ilk defa bir bölüm bittikten sonra emeği geçen herkesin önünde saygıyla eğilmek istedim. Bunu sonuna kadar hak ettiler. Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeye yazı boyunca devam edeceğim ama bir yandan da artık bölüme başlasak iyi olacak.

Mustafa’ya güvenimiz tam olmasına rağmen Şeyh Bender’i canlandıran oyuncu geçen bölüm Twitter’de veda eder gibi konuşunca bir şekilde öleceğini sanmıştım. Bu sefer güzel güzel uğurlamak istemişler. Karakteri ta Kafkaslardan getirirler de bize Kafkas yiğitlerini göstermezler mi? Tabii ki gösterirler. Mustafa’nın çatışması bir yana yiğitlerin silaha karşı kılıçlarını çekip o şekilde gidişlerinden etkilenmemek mümkün değildi. Hem gurur duydum hem de üzüldüm. Silaha karşı kılıç elbette muazzam değerli bir iman ve meydan okuma ama Osmanlı’nın, sonrasında bizim ve hatta kardeş halkların bugün dahi neden bu halde olduğuna çok güzel bir örnekti. Önce kılıca karşı silahtı sonra silaha karşı daha iyi silah oldu ve bu üstünlük giderek her alana yayıldı. Yanlış anlaşılmasın insanın insana olan üstünlüğünden değil, donanımdan bahsediyorum. Sinema ve dolayısıyla ekran işleri işte bu yüzden çok değerli. Kısacık bir sahne insana neler neler anlatabiliyor. 

Şeyh Bender’i suikastten kurtardık ama Mustafa’yı Padişah fırçasından kurtaramadık. İlk anda çok şaşırdım hiç beklemiyordum. Hatta takdir bekliyordum. Geçen bölüm Yüce Efendi’yi elinde üzüm suyuyla bekleyen Cemil neler hissetmiş az da olsa anlamış olduk. Padişah tedbirsizliğe ve saray casuslarına kızıyor. Sonuna kadar haklı. Fakat bunları temizleyecek olan yine Filinta Mustafa. O zaman sınırsız yetkiyle iş başına…

-: Bakıyo mu? Bakmıyo di mi?..

Kıyamam! Vallahi kıyamam… Efendi Cemil’i o halde görmeyi bekliyordum. Onun kadar kibirli bir adam bu ezilmeyi tabii ki kaldıramazdı ama tahminimden de fazla koymuş. Önce Boris’in aşağılamalarını hatırladı, sonra da Yüce Efendi’nin yaptıklarını düşündü. Oysa Boris öldükten sonra ne kadar da kararlıydı... Bir daha kimse kendisine Boris’in davrandığı gibi davranmayacaktı. Bunu net olarak Şehzade’nin elini öpmediğinde görmüştük. Kılık kıyafet değişti, cepteki para değişti, makam değişti, güç değişti ama Sansar anladı ki hala aynı yerde. Aynı aşağılanan o adam. Can sıkıcı tabii… 

Bu arada hazır lafı açılmışken yerli televizyonun her zaman efsane kötü karakterleri arasında sayılacak Boris Zaharyas’a hayat veren Serhat Tutumluer yeni bir diziye başlıyormuş. Böylece dönmesi yolundaki umutlarımız tükenmiş oldu. Yerli dizilerin çekirdek gibi tüketildiği bir ortamda Boris’i bence bi 20 yıl sonra dahi hatırlar ve keyiflenirim. Serhat Tutumluer var olsun. Yeni dizisinde de umarım muazzam bir başarı yakalar. Ayağına taş değmesin.

Mustafa sınırsız yetkiyi alır da durur mu? Derhal herkesi sorguya çekti ki bu Yüce Efendi’nin öngördüğü bir şeydi ve önlemini çoktan almıştı. Bu sebeple bir ördek muhabbeti kesinlikle elzemdi ve büyük neşe kattı. Sen paşadaki iştaha bak yahu! Padişah’ın ördeğine oturmuş adam. Vallahi bende yok öyle iştah, takdir ettim. Fragman’da Mustafa’yı kapıya dayanmış bir halde Kenan Efendi’yi çağırırken görmüştük. Dolayısıyla sorgudan bir şey çıkmayınca şaşırmıştım doğrusu. Ben ne bileyim sonunu böyle bağlayacaklarını!? Bu konuya ileride geleceğiz.

-: Bakıyo di mi? Baksın baksın. Mezara girince pek bir manzarası olmayacak nasılsa..

Sorgu ve sonrasındaki mektup dizinin en büyük kırılmalarından birini yaşattı. Miloş Efendi ilk defa kendini sorguladı ve doğal olarak hatasını kabul etti. Bir hata yaptığını kabul ediyor ama her hatanın bedeli hayatta bu kadar ağır olmaz. İşler bir anda böyle ters dönünce biz müslümanlar biliriz ki o kudret devreye girmiştir. Zira Mevlam oyun bozanların en hayırlısıdır. Yüce Efendi’nin deyimiyle son derece ufak bir sebepten dolayı kurduğu adeta kocca gizli imparatorluk çökme noktasına geldi. Bu nasıl güzel bir senaryodur! Vallahi tebrik ederim. 

Peki onun için deri kayışı kim aşağı doğru salacak? Tabii ki kimse salmayacak. Sistem karşı tarafta bu açıdan oldukça çarpık. Yüceler Meclisinde kim hata yaparsa bedelini öder, Yüce Efendi yaparsa herkes öder. Halbuki bizde öyle değil. En azından Cihan Padişah’ı o kafada değil. Saray’da casuslar var. Birileri onları araştırmalı ama o birilerini de birileri araştırmalı. İşte güçlü devlet böyle olur arkadaşlar. Muazzam bir denetim mekanizması gerekir. Bu işi de tuttu Şehzade’ye verdi ki valla bölümün sonuna kadar nereye bağlayacağını hiç mi hiç anlamadım. Ha bu arada koskoca Cihan Padişah’ı sevdiceğinin karşısında nasıl oluyor gördünüz değil mi hemcinslerim. Biraz örnek alsak iyi olur.

Vallahi sekiz bölümlük olaylar silsilesini ardı ardına dizmeselerdi tam bir Bıçak Ali bölümüydü diyebilirdim. Öncelikle Şeyh Bender olayındaki Rus’u “şaplatması" muazzamdı. Büyük keyif aldım. Rus’un zıplarken dize çalıştığı özel hareketini Padre yemişti, Farah yemişti ama Ali yemedi. Bu da Ali’nin seviyesi açısından önemli bir göstergeydi. Bu yetmedi adamı bir de Bulgaristan’a yolladılar. Tek başına 12 kişiye karşı operasyon yapacak. James Bond da bu işi bizden öğrendi kaaarşiiiimmmm! 

-: Yok abi olmuyo böyle tek tek salla. Yeni senariste söylicem adımı Bazuka Ali yapsın, Roketatar Ali yapsın.

Yine muazzam bir teknik şova tanık olduk. Varna, sokaklar, operasyon, her şey nefisti. Bizim Bıçak Ali olmuş Ninja Ali. Pıtı pıtı yürümeyi de yapsa vallahi hiç farkı yok. Rusça da biliyormuş üstelik. Kadı Gıyaseddin’in tedrisatının sağlam olduğunu tahmin ederdik de bu kadarı da helal olsun yani… 12 kişiden geriye iki adam kaldığında şakağına dayanan silah vallahi korkuttu. Boris’i harcayan yapım Ali’yi de mi harcayacak diye korktum. Neyse ki Seyfettin çavuş coşturdu gönlümüzü, verdirdi mehterin gözüne! Bitti mi? Bitmedi. 

Garbis’e niyet Ninja Ali’ye kısmet. Nereden, nasıl bulduğuna hiiiç girmeyeceğim ama mayasında polisiye olan bir dizi için son derece keyifli anlardı. Ali depoda adamın dibinde bitince biraz ürkmedim değil. Ne olursa olsun bir insan, bir insana öyle sessizce yanaşmamalı. Yine bir Ali resitali izledik. Adamı İzlemelere de doyulmuyor ki! Garbis - Ali kavgasını merak ettiğimi söylemiştim ama belli ki Ali fena silkeler Garbis’i aman diyeyim. Bıçak Ali son zamanlarda dizide bir tık arkada kalıyordu. Yeni gelen senaryo ekibi Ali’nin bu hakkını fazlasıyla vermiş. 

Yüce Efendi’nin hatasının bedelini herkes ödeyecek diye eleştirdik ama sinekten yağ çıkarma ustası Efendi Miloş "ben batarsam seni de yanımda götürürüm" diyor. Devlet içindeki adamlarını ifşa edecek ve hem bir çözülmenin önünü kendi alacak hem de müthiş bir güvensizlik yayacak. Vallahi şahane plan. Fakat o planı eşsiz kılan şey tabii ki isimleri sızdırma şekliydi. Tek tek şifreli bir şekilde sızdır ve şifreyi çözüp, Mustafalar isme ulaşmadan adamı öldür. Faili meçhuller her daim iktidarları hırpalamıştır. Yüce Efendi kendine görkemli bir veda ve ardından çok daha gizli bir yeniden doğum hazırlıyor. 

Sızdırılan defter tam zamanında Farah’a yemlendi. Yoksa güzel bir yemekten sonra tatlı bir müzikle Mustafa’nın evinde kim bilir neler olurdu. Farah yetişti de Mustafa’yı kurtardı. Leyla’nın gecesinin bozulmasından dolayı mutsuz olması doğal ama “tek bir lafıyla gitti?” ne demek yahu? Görev bu deyip deyip her saatte evden çıkıp giden ben miydim Leyla hanım? Hasta beklemez de devlet bekler mi? Hadi devlet bekler de düşman bekler mi? Leyla bu sezon en yersiz tribini attı. 

-: Meeeh kızdaki saça başa bak. Benim kızım olsa böyle mi olurdu..

Farah ve Mustafa gitti deftere oturdu. Plan da işlemeye başladı. Ardı ardına ölümler, gazete manşetleri, galeyana gelen halk... Aklıma çocukluğumun 90’ları geldi. Yine de hiç kimse Cemil kadar tedirgin değildi. Üst üste gelen başarısızlıklar ve ortada bir ölüm listesi varken listenin ondan saklanması… Haliyle kim olsa tırsar. Neyse ki defteri çabuk buldu da çarkları hızlıca işletti. Yüce Efendi’nin ikinci hatası Cemil’in bu durumu kabulleneceğini düşünmesiydi. Dikkat et Yüce Efendi çekirge hikayesine dönmesin bu iş.

Defterden çıkmasını beklediğim çok isim vardı ama Feriha Nur ismi gerçekten şok etkisi yarattı. Feriha Nur’un onlardan olmadığını biliyoruz. Yüce Efendi bir liste verdi. İçlerinde artık işe yaramayacak bir kaç isim vardı. Geri kalanlar ise tamamen çıkarlar doğrultusunda dolduruldu. Bunu birileri her daim yapar zaten ama konumuz o değil. Konumuz, Farah’ın annesine kavuşması. O ne sekanstı öyle! Nefesimi tutarak izledim. Sürekli “yok artık bunu da yapmazlar” deyip durdum. Kızçe önce babasını bulduğu anda kaybetti, şimdi de annesinin cesedini görmek için mi böyle koşuyor yani? Öyle olsaydı yüreğime öküz otururdu... 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER