Bu hafta yüzümüzü güldüreceğini düşündüğüm bir şarkı
ile başlamak istedim. Umarım becerebilmişimdir. Zira hafta içi, fragmana
izleyip izleyip “Bu hafta n’olacak? Can için, sabah olup uyandığında her şey yine
aynı kalsa.” dedim. Serbest çağrışım bu olsa gerek.
Bölümümüzü ve videomuzu izlediğimize göre İlişki Durumu: Karışık dizisinin yirmi
yedinci bölüm yorumuna başlayabiliriz.
Kısaca hatırlayacak olursak, iki hafta önce Ayşegül’ün
hafızası gerilerde bir yerlerde; Can’ı ise elinde Elif’in mektubu ile bırakmıştık.
Mediha Hanım Teyze, Can’ın elinden mektubu alır mı, yoksa Can gerçekleri Elif’in
mektubundan öğrenir mi derken Mediha Hanım Teyze Oscar’lık performansıyla Can’ın
mektubu okumasını engelledi. İlk başta “Zaten dizilerde hep öyle olur
kiiiiğğğğ!” seslerini duysam da Elif’in hamileliğinin bu şekilde ortaya çıkması
yerine daha alevli, yanarlı dönerli şekilde çıkması daha çok hoşumuza gider
diye düşünüyorum. Meraklı Gülendam ve “İki kişinin bildiği sır değildir.”
klişesine inat bu tezgah Elif, Naci ve Mediha Hanım Teyze arasında sır olma özelliğini
koruyor.
Bu durum dışında bu haftaya özel olarak yoruma çift-çift devam edeyim diyorum...
Ayşegül
ve Can
Bu hafta, keşke Can ve Ayşegül için #zamandursa dedik.
Zaman dursa da hep böyle mutlu kalsalar, sabah olup uyanınca her şeyleri aynı kalsa, değil mi? Ne tuhaf… Odalara kapanıp
ağlayan, sürekli “Ben tek başıma ayakta durcağım!” deyip sonunda bir dala
sarılan Ayşegül’e; sonrasında bir Ayşegül’ü bir Elif’i öpen Can’a nasıl kuruluyoruz, nasıl kızıyoruz! Ama
Ayşegül ve Can yan yana geldiğinde “Ayyy olmuş bunlar, olmuş!” diyerek,
paketleyip gönderiyoruz. Daha ikinci bölümdeki balayı sahnelerini hatırlamıyor
musunuz? Ayşegül ve Can aşkının ekrandan taşan güzel bir enerjisi var. Sanırım onları
mutlu seviyoruz.
Zamanı durdurmak için nereye basıyoruz?
Can, İsmail Dede ile yaptığı konuşmaya rağmen
(genelde) kalbinin sesini dinledi. Fırsat bu fırsat dedi, herhalde. İsmail
Dede, “Ayşegül’ün kafasını karıştırma, umutlandırma!” demesine rağmen Can yine
koşa koşa Ayşegül’e gitti. İyi de etti.
Mutluluk, sevdiceğine kahvaltı yaparken, ona gözlerini kocaman açarak bakmak demek.
Bu aralar Can’a pek bir üzülüyorum. Eskiden bir sunta
ile Can’ı birbirinden ayırt edemezdim ama devir değişti. E tabi Can da değişti.
Can'ın bu halini seviyorum.
Elif
ve Can
Elif’in durumunu nasıl anlatsam… Teşbihte hata olmaz.
Elif, biraz İso’ya benziyor. İstediğini alana kadar ağlıyor, ortalığı ayağa
kaldırıyor. Amacına ulaşınca susuyor. İki haftalık arada Elif üzerine de uzun
uzun düşünme fırsatı buldum. Aslında bir-iki bölümdür Elif’e haksızlık
yapıldığını da yazmıştım. Sanırım artık cidden hak vermeye de başladım. Düşüncelerim, eyleme dönmeye başladı. Elif,
yaşadıklarını hak ediyor, o ayrı. Ama hiçbir insanda, ağır psikolojik sorunları
yoksa, “Ay dur ben buna bir kötülük yapayım!” demez. Elif’in durumu "birisini
elde edememe hırsına" veriyorum. Tam olacak derken terk edilmesi, Can’ın yarı
yolda bırakması… Kız çıkıp, “BENİ SİZ DELİRTTİNİZZZZ!” dese haklı yani.
Elif, turuncuyla Ranini.Tv selamı mı çakıyor? :)
Can da Elif’in her telefonunda koşuyor, ne yapsın
çocuk. Ama Elif’in suyu ısınıyor. Yavaş yavaş açık vermeye başladı. Bakalım Mediha
Hanım Teyze ile kalkıştığı bu sahte planı cümle âlem nasıl duyacak? Sonuçta hala,
Ayşegül’ün hastanede neyi duyup, neyi duymadığını bilmiyoruz. Ama kilo konusu
mühim. Ya pilatese yönelecek ya da cevizli baklava ve lahmacuna. ^.^ Peki, zaman geldiğinde ne doğuracak? Su şişesi mi? Gerçekler elbet ortaya çıkacak da nasıl? Dur bakalım!
Bir sonraki sayfadan devam ediyorum...