Hani böyle dengesini bulmaya çalışan tahterevalliler vardır,
heh işte ben bütün bölüm onun üstündeydim. Sürekli bir dengede kalma çabası
yaşadım. Aslına bakarsam keyfim yerindeydi hatta birkaç yerde baya yüksek sesle
kahkaha atmıştım ama eksik bir şeyler de vardı. Neyse ki tek tesellim yollarını
gözlediğimiz Adil Topal ile bu hafta kavuştuk.
Bakalım beklediğimize değecek mi yoksa yine bize hüsranlar mı düştü?
Matruşka gibiydi her şey bütün Adil Topallar iç içe. Döndüğümüz
her köşede bir Topal. Ama o da ne? Bir tonton dedecik! Yıllar Bahri babama “adil”
davrandığı gibi Adil Topal’a nazik olamamış. Çünkü bana yaş olarak fazla büyük
geldi. Bu adam ki Bahri Umman başta olmak üzere, bütün yeraltı dünyasını
parmağında oynatıyor. Gel gör ki kendisi kapalı kapılar ardında adeta bir
derbeder gibi yaşıyor. Yani bilmem kaç bölümdür peşinde koştuğumuz için doğal olarak bizim de beklentimiz azıcık arşa
değmişti. Maalesef ki ilk izlenimim o kadar iyi olmadı. Macit Koper, hoş geldi
sefa geldi. Ancak kendisi benim için hala bir Zebercet, hala bir Lala Mustafa Paşa.
Diliyorum ki Adil olduğuna inanabileyim. Zaten artık bu işte yalan dolansa,
"Poyraz’ın babası benim" diye atıvereceğim kendimi ortalara. Çünkü bu aşamadan sonra kimlik avcısı olmak istemiyorum. Artık karakterler yerine oturmalı ve kartlar
açık oynanmalı.
“Macit Koper’li Adil’i sevmek istiyorum, o nedenle şans
vermeyi de deneyeceğim” dedim ancak takdir edersiniz ki benim de bir tahammül
kapasitem var. İşte tam da bu noktada Azra Akın’lı Çiğdem’e sanırım tolerans gösteremeyeceğim.
Zülfikar’ı çok sevmemden midir, Celil Nalçakan’ın dev oyunculuğundan mıdır
bilemiyorum ama “cıks”. Olmuyor, kainat
güzeli de olsa bana Zülfikar’ın aşık olacağı bir kadın etkisi yaratamıyor.
Kısacası bir Zülfikar-Meltem değil, sorry not sorry. Mümkünse sesimi duyan birisi
oyuncu Çiğdem’i Oscar’a falan göndersin
o bile daha inandırıcı gelir, emin olun. Hem Zülfikar’ın elinde çiçek yoktu,
kapıdan bakıp gidecekti belki. Çiğdem niye çıktı oradan? İşlerin değişmesi
Meltem’in tek cümlesine bakarken, yapma dedeciğim, Meltemi harcatma.
Sinan’ı sadece bölüm başında görsek de bünyem onu mıncırmak
için gerekli enerjiyi topladı. Fakat Sinancığım, “Senin annen bir melek değil
yavrum”. Sen ne kadar iyi yüreklisin desen de (Tamam akıllı bıdık dedik ama on
yaşındaki çocuk iyi yüreklisin demez, kalp sözcüğünü seçer.) annen tescilli ruh
hastası bir şeytan yavrum. Ah be Begüm, senin güzelim mimikli Ayşegül ile
derdin ne? Bırak artık peşlerini. Bu
oyunun da foyası meydana çıktığında artık senin için çanlar çalacak Begümcüğüm
ve bu kez kıvırmak o kadar kolay olmaz gibi geliyor. Ayşegül için "Keep calm and trust biber gazı” demek
istiyorum. Aksi halde Poyraz’ın “Biber gazın yanında mı?” diye sorması,
gözümüze sokulmazdı bence. Umuyorum ki öyle olur yoksa ben karıncayı bile
incitmemiş Ilgaz Usta, Ayşegül’e zarar gelirse yakar geçerim!
Tam bir gıybet team..
Gelelim Umman
Kralına...Bahri Babam sen parklarda oynayan evlatlarının şen kahkahalarını
izlerken, üstüne üstlük Despina ile flörtleşirken bizim bu yealtı dünyasında
işler yine karışıyor. 893242. kez Adil Topal olduğunu umduğumuz biri çıktı.
Kutlama yemeğine pat diye gelerek tam bir işlevsiz içgüveysi damat rolü çizen
Poyraz ise yine bir işler peşinde. Ve bütün bunlar yaşanırken iki günlük Despina
Hanım gelmiş, sana beladan uzak diyor. Kime? Yeraltı dünyasının en cool
adamına! Olacak iş mi yahu, ne yapsın bu adam? Birlikte sudoku çözüp, domates
yetiştirmek istiyorsanız yanlış adrestesiniz Despina Hanım! Neyse sen arkanı
kolla, meydanı boş bırakma demek istedim, saygılar, babişko.
Beni hayal kırıklarına uğratan sahneye gelecek olursak,
Selin’in babasını gardan elinden kaçıran Poyraz. Yahu daha mantıklı bir neden
bulsaydınız. Adamı bulmak hayat memat meselesi ama Poyraz hala kendini haşlayan
abiyi dinliyor. Bir de ufak süpürge darbeleri yiyerek sahne bitiyor. İtiraf
edeyim ben de bittim o an, gözünüz aydın. Kanalı değiştirmemek için zor tuttum
kendimi. Yapmayın, etmeyin abilerim ablalarım bu diziyi dolma saran kadın
dikkati ile değil, baya ciddiyetle izliyoruz biz. (Ethem Hoca, saygılar ) Diğer
fiyasko ise tam evlere şenlik. Yerli Sherlock edası ile kitaplara şifreler yaz,
o şifreleri çiçeklerle gönder ama kızını kendi telefonundan ara! Yıl oldu 2016
bazı şeyler hiç değişmiyor, maalesef.
Poyraz Karayel olmak yan gelip yatmak demek değildir...
Peki ya Sado’mun deli fişekliliğinin, tilki kurnazlılığının,
zeka fışkırtması? Yani Türkçe meali, bizim Sadrettin de az değil, mevzuyu
anladı. Diliyorum ki Songül, bu kez her şeyi eline yüzüne bulaştırır ve İpek
gerçekleri anlatır. Songül cephesinde ise işler yine alengirli. Her cephede bel
altı savaşan yorgun savaşçım benim, senin hakkından da Ümran Hanım gelecek
galiba, hadi hayırlısı!
Ve klasik bir Türk dizisi izleyicisi olarak, paranoyaklaşabiliyorum.
Despina’nın bahsettiği, Ayşegül’ün de dahil olacağı şu kan verme durumu nedir?
İçinde bir bit yeniği var mı, en kısa zamanda aydınlatılmayı bekliyoring.
Konuların ilerleyişi ile ilgili kafamda deli sorular var.
Sanki olaylar her an değişecek gibi. E senaryo bu tabii ki değişecek demeyin,
benim derdim başka. Tutarsızlıklar daha doğrusu temeli sağlam olmayan hal ve
gidişat var. Lakin bunlara rağmen niye izliyorsun derseniz bu bölüm için ufak
bir liste yaptım. Buyurunuz;
● İsmail Karayel. Adil
Topal olmadığına göre Özkan Uğur’u harcayacaklar matmazel diye üzülüyordum. Ne
mutlu ki yanılmışım. Estetik sahnelerine efsane güldüm. Özkan Uğur, diziye
sonradan dahil olmasına rağmen beni kendine bağlayan bir isim oldu.
● Taş Kafa senin hayvan sevgin kalp ben. Zaten kuzucuktan
haber yok kırılıyorum ama kedilere falan yemek vermeyi düşünmen beni mutlu
ediyor.
● Poyraz-Ayşegül aşkı diyeceğim sandınız ama yanıldınız.
Aşklarının ultra romantikliğinden sıkılmıştım. (Kıskanmadım, o nereden çıktı?!)
Poyraz’ı ezip geçen Ayşegül’ü seviyorum, devam!
● Sema-Sefer aşkının kördüğümü çözüldü sonunda. Sema’nın Sefer’i
hatırlamaması elbette insanı buruyor bir
parça. Ancak benim içime öküz gibi oturan cümle Dafne’den geldi. “Çok eskiden
rastlaşacaktık”
● Sadrettin yerli yersiz şakaları ve Songül’e sektirmeleri ile
beni hep tebessüm ettirmiştir, ancak bu bölümdeki “Sema iyi kız, benim gibi ejderha ile evli
değilsin” cümlesine gereksiz bir kahkaha attım.
"Oh be dedirten sahne"
İşte bu bölüm beni mutlu eden detaylar bunlar. Ha diyeceksiniz
ki zorla mı izletiyorlar. Hayır zorla değil. Ayıptır söylemesi Poyraz Karayel
bana göre şu an piyasadaki en kaliteli iş. Hal böyle olunca bu kadar hatayı
bünyem kabul etmiyor, biraz daha özen görmek istiyor. Aksi takdirde klişeler
denizinde boğulacağız ki bu hiç istemediğim bir durum. Neyse 40. Bölümü de
ardımızda bıraktık. 41 kere maşallah diyeceğim ben de. Diliyorum ki Adil Topal
beni heyecanlandırsın ve haftaya artık “özenilmiş” aksiyon dolu sahnelere geri
dönelim. Bir de madem Kanal D her bölüm de üç reklam koyup aynı sahneyi
izletiyorsun bari hayrına fragmanı da ver de beklemeyelim!
Not: Adil Topal’ın ortaya çıkış sahnesinde gözlerim ve
yüreğim Tuncel Kurtiz’i aradı. Yalnız değilmişim, çok sevindim. Işıklar içinde
uyu Tuncel Kurtiz!