"Acaba ölümden sonra hayat var mı diyecektim!"Eskiden Mukaddes'in hareketleri inanılmaz gözüme batıyordu biliyorsunuz, ama ya benim gözüm alıştı ya da gerçekten hikaye kendi içinde Mukaddes'i kabul edilebilir bir çizgiye çekti. Çünkü bildiğiniz eğleniyorum özellikle Mukadder ile yaptıkları atışmaları izlerken, zaten hiç durmadan çığlık çığlığa bağıran çağıran haline göre bu hali çok daha iyi.. Lale Başar'a da özel bir parantez açmak gerek doğrusu bu konuda. Sinirlenmek, korkmak, üzülmek ve hatta ağlamak ciddi manada başarı gerektirmeyen oyunculuk özellikleri, ama hiç durmadan kahkaha atmak, nefes bile almadan aralıksız gülmek bildiğiniz ayrı bir yetenek işi. Ne demeye çalıştığımı tam olarak anlamak istiyorsanız, ayna karşısında şu duyguları sırasıyla canlandırmayı denemenizi öneririm. Özellikle gülerken ne kadar yapay bir görüntüyle karşılaşacağınıza inanamayacaksınız..
"Ben üstüne basılıp, geçilecek karı mıyım?"
Nur yüzlü babamızın hikayesi tam da beklediğimiz gibi geliştiği için farklı olarak söyleyecek pek bir şeyim yok, zati daha önce her şeyi söyledim bu konuda. İleride hiç beklemediğimiz bir durum gerçekleşirse üstüne konuşuruz, ama sanmıyorum.. Ancak asıl önemlisi, vatana millete hayırlı uğurlu olsun “babanın” adını öğrendik sonunda, Mustafa!
"Sen düşmanını uzaklarda değil, en yakınında ara!"
Şevket'in, Rize seyahati yüzünden Birol'dan şüphelenmesi tabii ki önemli değil.. Sonuçta Şevket'i oraya Meryem'in bilerek gönderdiğini hepimiz biliyoruz. Ancak, bu gibi detaylar boş yere laf arasında geçmiyor.. Daha önce de defalarca dile getirdiğim gibi; bence Birol, Cahit hakkındaki tüm gerçeği anlayabilmek adına, şimdilik "ikili" oynuyor. Meryem de 4-5 hafta sonra Birol'a kamera kayıtlarını sormayı akıl etti. Sonuç? Tabii ki beklediğimiz gibi hiçbir şey bulunamadı.. Keza geçen hafta Vahit, Birol'a milletin yanında nerede kaldın gibisinden laf söylerken ve inceden inceye laf sokarken, aralarındaki ilişkiyi de ima etti gibi.. Bakalım tahminlerim beni yanıltacak mı..
"Bizim hikayemiz tıkandı.."
Selin sağ olsun hislerime tercüman oldu.. Ne demiştik? "Orhan ve Selin için fazla bir şey diyemiyorum, çünkü uzunca bir süredir sadece "aşk böceği" olarak geziyorlar. Hikayelerinde herhangi bir dalgalanma yokken de üzerlerine yorum yapılacak bir olaya sebep olmuyorlar.."
"Bu iş burada bitmedi!"
Bence de.. Vahit gibi "yüksek" bir şekilde hikayeye dahil edilen bir adamın, sürekli olarak kaybeden ve tufaya düşen çizgisinde olmasını ciddi şekilde anlayamıyorum. Evet, dizi komedi ağırlıklı doğru. Fakat o zaman da şu soru geliyor akla.. Böyle bir dizide Vahit kadar ağır bir karakterin işi ne? Eğer Vahit karakteri şimdiki gibi değil de ilk günden itibaren tıpkı Darbeli Haydar gibi absürt komediye yönelik bir adam olarak bize tanıtılsaydı, tek bir eleştiri sunmazdım şu anki durumla ilgili. Çünkü o adamdan beklentimiz başka olurdu. Ama Vahit öyle biri değil.. Kısacası, Vahit gibi son derece "kaliteli" bir kötüden çok daha akıllıca hamleler bekliyorum. Şu anki haliyle, böylesine ilgi çekici özelliklere ve muhteşem bir oyunculuğa sahip karaktere resmen yazık ediliyor diye düşünüyorum. Ayrıca bugüne kadar Aşk Yeniden'i en fazla övdüğüm değerlerden biri olan "karakter tutarlılığı" belki de ilk kez darbe alıyor..
"Biz ayrılmadık, her şey bir oyundu.."
Bu konuda söyleyecek daha fazla bir şeyim yok. Daha önce bu duruma binaen yeteri kadar şey söylediğimi düşünüyorum.. Ancak baştan sona bu "ayrılık oyunu" işinin en güzel yanı neydi? Şu son sahne.. Niye? Çünkü yine ve yeniden Buğra Gülsoy ile duygusal kırılmalar der susarım..
Valandil..