Sonunda! Resmen Kiralıkçılara ayrılan vuslatın sonuna
gelindi. Bu iki haftalık arada diziye nasıl alıştığımı fark ettim. Geçtiğimiz cuma
adeta bir boynu bükük edası ile oturdum televizyon karşısına. "Ay dizi bitince
ne yapacağım ben acaba" diye düşündüm de, düşündüm. Yolu çook açık olsun, çook
uzun olsun, reytingi bol olsun.
İki haftalık
beklemelerin sonucu ne peki? BOMBE BOMBE BOMBE!
Not: Aşırı dozda özlem ve bundan kaynaklı
uzunluk içerir.
Herhalde Sude
karakterinden nefret etmemiz için getirdiler
diziye. Su kuşuna gıcık olan zaten 94838 kişi varken, buna bir o kadar
daha eklediniz, tebrikler! "Oh biten sahneden başlıyorlar, yaşasın!" diye
sevindirik olmuşken damdan düşen gibi gelen Sude seni de unutmayacağız!
Dikkat, dikkat! Hanımlar, aradığınız mucizeci ayağınıza
geldi! Defne ile Ömer’e, Eymen ile de Sude’ye itina ile oyun oynanır, daha
sonra oyun gerçek aşka dönüşür! Son mucize bükücü Nerö, yine bir bankta oturmuş avı ile iletişime geçti.
Evet, her şey ilk seferinde olduğu gibi ilerliyordu. Ama o da ne? Bizim bu
Eymen pek bir çetin ceviz çıktı. "Bir istekler, bir rest çekmeler baya yürek
yemiş bu arkadaş" derken sevdim ben bu Eymen’i dedim, kendi kendime. Daha sonra
oyunu açıkladığı an “We are the champions”
şarkısı arkadan yükselmeye başladı. Oh be demelere doyamadım, bakın işte
istenilse çat diye söylenebiliyormuş. Ah benim bahtsız Defom. Var anneem, var benim Türkiye’nin Zac Efron (Yoo yoo bir tek
ben benzetmiş olamam) şubesi ikinci
kiralık aşk mağdurum Eymen’im, senin ile aynı durumda olan biri daha var. Hatta
onların işler bir fena karışık ki sorma. Sen iyi kurtardın paçayı. Ve
arkadaşlar, Sude diziye geldiğinden beri ilk kez bu bölümde Sude’yi sevdim.
Artık fazla özlemden mi, gözüme sevimli göründü yoksa Eymen’nin mi etkisi var
bilemeyeceğim. Sude ve Eymen’e yol verdim ben, yürüsünler bundan sonra. Sude
birazcık normalleşsin, Sinan’a yaşadığı şeyin aşk olmadığını anlasın. Haydi
sonra Eymen ile ver elini Los Angeles!
Yasemin şu sıralarda çok yoğun ve stresli dönemlerde. Tramba’nın tarif edilemez iticiliği ile baş
ediyor, iki nazlı tasarımcısından iş yapmalarını bekliyor, şirketi düzene
sokmaya çalışıyor falan filan. Yasemin’e İsmail’e yaptıkları için kızamıyorum
arkadaşlar, yalan yok. İnsan bir anlık öfke ile karşısındakini paramparça edebilir, ağzından çıkanı bilemeyebilir. Evet, çok acı verici ve can yakan
sonuçları olabilir ama bu onu kötü biri yapmaz. Yasemin de kendiyle
çok savaştı. Hatta dizide kendini geliştiren, iyiliğe doğru yol alan bence tek
karakter. İso bir insanın başına gelebilecek en güvenilir, en sadık, en sığınılacak
liman adamlardan. Kıyamam, nasıl da kırıldı böyle çatal çatal sesi ile konuştu
ona üzgünüm ben de. Ancak Sinan’dan sonra kendisi de aşk konusunda bir bahtsız
bedevi olduğu için çok da şaşkın değil bence. İsmail, Defne ile yaptığı konuşma
sonrasında ben “dönülmez ayrılığın ufkunda” olduğumuz sinyalini aldım,
hayırlısı.. Ama İso’yu da harcamayalım matmazel, zira doğada az rastlanan cinsten kendileri
de.
Ta ta tam! Karşınızda Türk Televizyon tarihin en ayran gönüllü adamı
Ben: Sinan, adının anlamı ne?
Sinan: Yeryüzüne düşen en ayran gönüllü, en şıp sevdi insan
parçası.
Başıma bir şey gelmeyecekse en baştan açıklıyorum: Olası Yasemin-Sinan aşkının bir numaralı destekçisiyim. Durum tam olarak böyle arkadaşlar. Dikkat ettiyseniz Sinan bir daire çizdi ve şu
an onu ilk tanıdığımız yerde. Yasemin, Defne, Sude diye sıralanan gönül
kaptırmaca mesaimizde şu an ibre Yasemin’i gösteriyor. Peki, bu üç kadına olan
hislerinde en ufak bir yapmacıklık sezdiniz mi? En ufak bir kalp kırma? Ben cevap vereyim sizin yerinize de, kocaman bir HAYIR! Yani Sinan asla kötü
niyetli, maymun iştahlı bir arkadaşımız değil. Bu konuda anlaşalım. Sinancım üzgünüm
ama sen hiçbir zaman adi bir çapkın olamadın bence. Yasemin ile İso
ayrılığından sonrası pat diye olmasa mı diye bir düşündüm ama en olası ihtimal
bu, Meriç Acemi’nin kalemine sağlık. Çünkü Yasemin ve Sinan yıllardır arkadaş,
Sinan’ın kayık olduğunu da biliyor herkes ancak böyle pat diye bir galeyan
anında olabilirdi, çok da güzel oldu. “ Hiç ama olur mu yea” diye ağlanmayalım
bence, ben olası bir Yasemin-Sinan
aşkına en önden destekçiyim.
Nihan’ı izlerken bir insan bu kadar mı dünyalar tatlısı
olabilir diye durup düşünüp, sahneyi kaçırıyorum. Senin "Allahuekber Dağları"
diyerek verdiğin subliminali sevsinler. Gerçek bir aşk nasıl yaşanılır konusunu
dizide bize yaşatabilen tek çift Nihan ve Serdar. Yumurtaya can, bizlere de
eleştirilerimizi dikkate alan ekip veren yüce Allah’ıma şükür! Gudu Hala tatile
gitmiş. Gitsin, gitsin ve mümkünse ebediyete kadar gelmesin. Defne ve Nihan’ın
görümce tripleri, sonra klasik bir best friend kuralı olarak yersiz gelen
vıcıklıkları kalp ben. Gerçekten izlerken en ufak bir şüphe duymuyorum, bu
kadar samimi bir şekilde yan-sı-tı-la-maz. Nokta. İyi ki varlar hem Sanem Yales
hem de Elçin Sangu.
Bombe bir dedikodu duyunca ben! (HİÇ TEMSİLİ DEĞİL)
Neriman ve Harikalar Diyarı. Ah Neröm ah, sen o hayalleri
kurdun ama o Yasemin ve Sinan’ın kısmeti olacak gibi hissediyorum. Yine over
doz özlemden mi bilmem, Neriman’dan da rahatsız olmadım. Her şey tam kıvamında
gibi geldi. Peki ya sen Ranini turuncusu giyerek evlerimize enerji
salan Koriş? Sen, Necmi , Ömer ve Sinan ile dertleşip, bütün gece birlikte mi
olacaksınız sandın? Kıyamam, daha neler? Cansın Koray Sargın, öyle böyle değil.
Sana iltimas bitmez ben de diyorum ve çok teşakkür ediyorum.
Peki bu bölüm Ömer’imin tatlışlığının, sempatikliğinin tam
bir şapşal aşık olması? Bu bölüm eski
Ömer İplikçi’nin yerinde yeller esiyordu. Birazcık dikkatli bakarsak Defne
Ömerleşmeye, Ömer ise Defneleşmeye başladı. Çok güzel, ince ince de işlendi
zaten.
“Kalp kendini sevenin huyuna çekermiş” Duyduğum an ne kadar doğru bir
tespit olduğunu düşündüğüm bu cümle, bizim Defne ve Ömer’e tam uyuyyordu.
Buzlar prensi Ömer, ne kadar samimi ve eğlenceli bir hale geldi farkında mıyız?
Küçük küçük oyunlar, imalar başladı. Sonunda o burun Kaf Dağ’ından
indi, geldi. Ömer gerçekten seviyor ve baya bir güzel seviyor. Defne’nin
telefon ile konuştuğu an onu izlemesi, ne yediğini bilmesi, çayını karıştırması
çok çok güzel detaylar. Canım siz bunlara tasarım yapsınlar diye çalıştırma
operasyonu yapalım demişsiniz ama bu bildiğiniz barıştırma seansı olmuş. OLSUN!
Size barışmalar yaraşır.
Defne ise
olgunluğu ve birazcık ortaya çıkan egosu ile Ömerleşme evresinde. İsmail’e akıl
verirken “Aşk için bazen eğilip büküleceksin” diyen Defne, ne kadar yol kat
etti dikkat edelim. Ayrıca abartılmasını hiç istemesem de ortaya bir ego çıktı.
Eskiden telefon bile bağlayamayan Defne şimdi her konuda dimdik ben yaparım
deyip, karşısındakine kafa tutuyor. En basitinden golf oynarken bile. İşte Ömer
ve Defne birbirlerinin aynası olmaya başladı, tam olarak biz oluyorlar. Hobaley, tey-tey-tey, hayat sevince güzel!

Şu sahnede Tiger Woods'u ağlattınız be...
Her şeye sıfırdan başlama oyununu sevdim. Birbirlerine
asla söylemedikleri şeyleri söylemeye başladılar. Yoksa niye Defne "aşık oldum" dediğinde Ömer öyle yüzüne
far tutulmuş gibi kaldı. İşte tam da bu bölümde, ilk defa gerçek bir çift
gibi davranan Defne ve Ömer’i gördüm. Nero’mun deyişi ile “Tarihte ilk defa
DefÖm”. Ancak çok ricalar ediciim, şu
sahnelerini çat diye kesivermeyin. O
sıcak çikolata sahnesinden hoop cumburlop çarşaf altı sahnesine geçtik. Çorba
yaptılar, en son "limon" dedi; biz hoop birden mahalleye geliverdik. Hevesin kursakta kalması sendromundan
bayılacağım. Peki ya o çok bayıldığımız rüya sahnesi? Baştan spoiler vereyim,
dizideki rüyalar gerçeğe dönüyor, atın fav'a bekleyin. Ama daha beş fırın ekmek
yemeleri lazım. Defne, hayallerinde bile
edepli, Ömer’i soymuş soğana çevirmiş. Ege’ye, Yunan Adaları’na belki de İtalya’ya
giderlermiş.. Bak bak, siz daha ofis-asansör-ev üçgeninden yeni çıktınız,
uçmayın. “ Belki üçümüz” diyor bir de Defne. Siz önce bir aranızdaki sorunları
çözüp konuşamıyorsunuz, siz barışın yeter, çocuk falan da beklemiyorum.
Son sahne dünyalar tatlısı idi. Ömer yine, tam bir sorun
çözücü. Böyle iş arkadaşı olmayalım, sevgili olalım diyor, anlat bana sorunu
çözelim diyor. Bakın yazarken bile daral geldi. Anlat, çözelim diyor. İçim
şişti şu kiralık mevzusundan, kızım yıl oldu 2016 sen hala kiralık aşkım diye
geziyorsun, anlat da bitsin şu ızdırap da, acı da. Ama Defne MUŞ! Ağlıyor,
kıyamam ne içten ağladı o öyle, Ömer gözyaşlarını silip, yine anlat diyor.
Korkarım ki Defne yine beni şaşırtmayacak ve yine kaçacak. Umarım böyle bir şey
olmaz arkadan gelen bir araba düt düt eder de bu an öyle bozulur. Yoksa Defne’nin
bir kaçışını daha izleyemeyeceğim.
Çok özlemişim, durduramadım kendimi yazdım da yazdım. Hemen
toparlıyorum. İki haftalık aranın ardından bence çok çok iyi bir bölümdü.
İşler, iyice karıştı. Herkesin kafası karışık ama mutlu bitti. Bu bölümde
çekimler, karakterler öyle enerji doluydu ki izlerken bir saatlik uyku ile
duran ben bile pür dikkat izledim. Bütün karakterlere enerji ve mutluluk gelmiş
gibi hissettim, Eymen’in kayak sahnesi gibi hızlı sahnelerde enerjiyi tavan
yaptı. Fragmandan anladığım kadarı ile barışma yok, küçük oyunlara devam.
Gelsin bakalım ikinci fragmanımız da bekleyelim. Bu bombeler bombesi kavuşma
bölümünün ardından yazanın da, çekenin de, oynayanın da canına sağlık. Senin de
gözün aydın kiralıkçı, vuslat vakti geldi: darısı Defne ve Ömer’in başına,
hepinizi öpüyoring!