Yılın son çarşambasında 2015’in son Poyraz Karayel’ini
izlettik. Bu yıl ekranlarda devam eden en sağlam işlerden birini izliyoruz o
nedenle çok mesudum efeniim. Özellikle geçtiğimiz haftanın etkisini hala
atlatamadım. Poyraz Devri’nde bu gözlerin gördüğü en güzel bölümdü, benim için.
E dizi bizi uzaya fırlatıp, vay arkadaş ne bölümdü dedirtince azcık frenlemek
uygun görüldü herhalde. Yani bu hafta için sakin ol şampiyon, mod: ON!
E, bu kadar kolaycacık bitecek miydi eve saldırı olayı? Bir
önceki final sahnesi o kadar güzel bitince beklentiler de yüksekti haliyle.
Sefer ve Zülfikar bütün adamları tarayacaktı madem, niye o kadar cam çerçeve
yıktırdınız? Bende bütün bir hafta bunlar nasıl kurtulacak, ay bu ne büyük acı diye düşündüm. Sefer ve Zülfikar çat diye çözdüler yine mevzuyu. Neyse sağ salim kurtuldular diyeyim de ağzımızın tadı kaçmasın.

Kontrol bende, güven bakışı (TEMSİLİ DEĞİL HEM DE HİÇ!)
Türk dizileri resmen ölüme olan bakış açımı sorgulatıyor
arkadaşlar. Ölenlerin gömüldüklerini
gözümle görmesem inanmayacağım artık. Kabul, ilk başlarda ben de “Enee Adil
Topal öldü, e neyin olayını yaşayacağız, acaba yeni bir fitnemiz mi olacak, tüh
ya ben Özkan Uğurlu Adil Topal’a alışmıştım” demiş, kendi kendime gelin güvey olmuştum. Sonra
yok be kamil Ilgaz, vardır bu işin içinde bir bit yeniği dedim kendime geldim.
El kısaca, şaşırmadım. Hatta beklediğimden
kısa bir sürede açığa çıktı olay. Yani ben tam olayların kızıştığı bir anda “Adil
topal is back” olur diye düşünüyordum. Sonuçta öldürmeyen Ethem Hoca,
öldürmüyor! Umarım gelecek bölümde bu Ali Cengiz oyununu en ince ayrıntısına
kadar öğreniriz. Show must go on Adil Topal, hodri meydan!
Selin Karaca! Ay o ne değişik bir hatun öyle. Hani bazı
tipler vardır ilk gördüğünüz andan itibaren itici gelir size. Aslında itici
değildir de bildiğiniz dışa taşan havalı bir özgüvendir o. Biz
hasetimizden "itici" deriz. Hah, işte böyle bir kadın o da. İlk gördüğüm andan
itibaren "Selin Poyraz’a mı yazılacak" diye geçirdim aklımdan. Ancak sonra bir
baktım Poyraz da bir garip. N'oluyo bu Poyraz'a, hayırdır hafif bir elektriklenme
mi var, diye tırnaklarımı yiyordum ki.. Yok artık Lebron James! Poyrazcım sen iyice
aklını çıldırdın herhalde, Selin’in evine kameraları yerleştirmek niye? Yine ne işler karıştırıyor, henüz idrak
edemedim. Her ne kadar Elf gözlerim Selin’i pek tutmasa da Poyraz’ın hayatına Ayşegül dışında bir kadının
olabileceğini aklımın ucuna bile getirmiyorum. Lakin, pop star Selin’in Adil
Topal ile bir bağı çıkacağına eminim yani sanırım. Değinmeden geçemeyeceğim ki
Selincim maalesef yüzünün güzelliği
sesine asla yansımamış keşke o güzelim şarkı aklımda hep Mori’nin sesinden
kalsaymış. Tüm bunlara rağmen hoş geldin, bol bol sefa ve entrikalar getirdin,
hissediyorum.
Allah'ım sen Songül'ü de Mete'nin yanına gönder,sıkılmasın by Sadrettin
Ben Sado’yu alıp uzak diyarlara götürmek istiyorum. Vay
arkadaş bir adama kader hiç mi gülmez? Hep bir yalan, dolan hep bir
güvensizlik. Aslında içten içe abinin o kadar da abi olmadığını düşünüyordum
ama oyun kurucu Songül, faka basmaz diye düşünüyordum. Ancak yumurtaya can,
Zülfikar’a bıyık veren yüce Rabbim, Songül’ü de yanıltabiliyormuş. Benim
bildiğim Songül bu topu da çevirir, yine gole yürür. Ben de canım Sado’mu alıp harikalar diyarına gitmek
istiyorum. Biraz mutlu olsun zira oyun ortaya çıkınca taş üstünde taş
kalmayacak belli.
EYY DAFNE! Helal olsun be yürekli kadın! Sema “Bana
silah verin”, diye haykırınca “Hey gidi koca Sema yüzde 99’un yürek herhalde” demiştim
lakin Dafne’nin yüzde yüzü yürekmiş.
Haftalardır tıkanan konuyu cart diye söyledin ya ARO! Bence Dafne kızımız
buradan yürür. Yani yazdı hanesine artı puanları. Ee kadeeer, n'apacan be
Sema’m? Zaten hafızayı resetleyip
gideceksin sen, olan benim gariban Sefer’ime olacak. O da azcık mutlu olsun,
sevilmenin tadını çıkarsın. Dafne de mutlu olsun. Bari onlar mutlu olsun be!
Çok içten gelen bir ricam var sizden. Ümran’ın masasında
ekmek bıçağı ya da vazo olan bir sahne yazıp klişeler çukuruna düşmeyin. Çünkü
koca şiddeti karşısında klasik tepkiler veren Türk kadını itemi kokuları
geliyor burnuma, yakışmaz. Arkanda yeraltı dünyasının “baba”sı var sen hala
tırsıyorsun be Ümran! Zaten anlamadığım bizimkiler tüm dünyaya racon kesiyor da
de bir şu kocaya mı ayar çekemediler. Başımızı çok ağrıtacak gibi geliyor, hayırlısı.
Ayşegül’ü üzmeyin bir de kıskançlık krizlerine sokmayın şu
güzel kadını. "Ay bu bölüm ne giymiş ya" derken son sahnedeki güzelliği ile yine
büyüledi zaten beni, kıyamam. Ancak anladığım kadarıyla gelecek hafta Poyraz’ın
çekeceği var. Yürü Ayşegül, hakkındır çünkü yine Poyraz bir işler karıştırıyor.
Fonda "Yavrum kaldır kolları Teslim ol etrafın sarılı" çalıyor.
Son söz sana babişko. Yaş kemale erdi diye hafiften bir vicdan mahkemesi düzenlemişsin.. Sanırsam yaptıkların, hataların, pişmanlıkların film şeridi olmuş sana özel gösterim yapıyor. Ancak ne olursa olsun korkma babişko, gerçekten senin kalbindeki sevgi tüm gezegene yetecek kadar. Evet, günahsız değilsin ancak bu kadar da yüklenme kendine. Bazı babalar vardır, her şeyi hallederler, her zorluğun
üstesinden gelebilecek güçleri vardır. Kısacası evlatlarına tahsis edilen
kişisel süperman olurlar. Bahri Baba da o tür babalardan işte. Lakin ne de olsa
insan. Dağ gibi adam da bir yerde volkan gibi patlıyor. Hatta “Sen ağlama
dayanamam ağlama göz bebeğim sana
kıyamam” çalıyor fonda şu an. Benim azcık kırıldığım nokta biricik kızı Ayşegül
bu işin peşini bıraksın diye kıvranırken, Despina’nın sözleri ağrına gitti. Anca o zaman kendini
sorgulamaya başladı. Geç olsun güç olmasın, sen Bahri Umman’sın aptallık etme diyor,
saygılarımı gönderiyorum.
Of Poyrazcım Karayelcim biliyorum hayat gibisin. Yani her
zaman istediklerimi veremezsin. Hep heyecan hep adrenalin dolu bir bölüm olmaz,
ona da eyvallah. Ama ne bileyim son bölümden sonra yakışmadı bu bölüm sana.
Sinmedi pek içime. Son sahnelerdeki geri sayımı da sevemedim onu da diyeyim de
içimde kalmasın. 37 bölüm boyunca çıta stratosfere dayandığı için arada bir
soluklanmak lazım onun da farkındayım. Bölüm sonunda iç sesim “Yahu bölümün kırk dakika olduğunu düşünsene, çıldırırsın” diye
fısıldadı usulca. Neyse çok keyif almadığım bu bölüm için nazar boncuğu diyelim, önümüzdeki maçlara
bakalım ha bir de fragmanı bekleyelim!
NOT: Kaplumbağa
gördük biz yine. Yine mi keder, ama artık yeter! Sanki çanlar Taş Kafa için
çalıyor gibi bir his var içimde. Umuyorum ki yalnızca içimde kalır, Taş Kafa’yı
kaybetmeyiz. Ancak bu dayakçı koca mevzusu daha kapanmayacak gibi belli.
NOT 2: Unuttum sandın değil mi? Haşa unutur muyum dedem?
Kapitalizm diye eleştirip Noel Emmi’ye muhtaç kalmanı sevsinler. Biri bana yeni
yıl hediyesi almak isterse direktoman Zülfikar’ı paketleyip getirsin. 2016’dan
tek beklentim o. Hepinize mutlu yıllar!