Kaçabilirsin ama saklanamazsın!
En büyük kabusunuz nedir? Her zaman hayal istifleyecek değiliz ya, bugün de en azılısından bir kabus kuralım. Bir yangın çıksa ve içerde bir canlı yoksa ilk neyi kurtarırdınız? Yüklü cüzdanınızı mı, yoksa en sevdiğiniz elbisenizi mi? Belki de en sağlıklı içgüdüyle sadece canınızı. Ben fotoğraflarımı kurtarırdım. İçinde gülümseyen insanların yarısı mezarda, yarısı ise uzakta olan fotoğraflarımı. İnsanlar ölür, çiçekler solar ve geriye sadece anılar kalır. Anılardan kaçabilirsin. Ama sen kaçtın diye de saklanmış sayılmazsın.


Yıkılsın mı artık bu konak?

Narin'in Baran'ı içine aldığı hatıralar çemberine güveni boşuna değildi. Hangi çocuk elinin tersiyle itebilir kırmızı bisikletini? Baran dumanı üstünde tutan acısıyla yakıverdi her şeyi. Ama içi yanan Ebru ve Narin oldu. Çünkü bir yanda o anıları yeşerten anne, diğer yanda ise o anıları tanımak isteyen başka bir anne vardı. Mert Yazıcıoğlu'nun attığı tirat beton gibiydi. Avuçlar kızarana kadar alkışlanacak türden. Bu konuda sayfalarca konuşabilirim, hiçbiri yeterli kalmaz.

Kasım'ın maçoluktan babalığa geçişi güzeldi. Babalıktan magandalığa geçişi ise pek tatsızdı. Kızın yaşında bir genç çocuğu tek hareketiyle infaz etmek nedir? Yakasına yapışmak ve hatta saçını kesmek? Bu 'kıskanç baba' imajından öte eli beline hızla giden serseri tiplere bir örnek oldu. Ayşe'nin bu tip 'feodal' gösterilerden hoşlanacağını hiç sanmam. Thank you Kasım but princess böyle mi kurtarılır Allah aşkına?

Bir iğne olsa da kumaşın içinde süzüldüğü gibi yaralarımızı da dikiverse. İdris Baba öyle bir iğne icat ederse şaşırmayın. Ama şimdilik tedaviyi gönül gücüyle başarıyor. Hem de ne güzel laf sokuyor. Paçalar ve alınan boy ölçüleri hani... Düşünmek istemem fakat Kendal, İdris'in oğlu olabilir mi? Bir gerçek ana/baba sırrına daha takatim kalmadı dostlar, alalım beni buradan.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER