Filinta: Bin manipülasyonun şafağında....
Herkes bir tarafa bakıyor, Süreyya, Ali'ye bakıyor. Aşk böyle bir şey arkadaşlar.

Bizim planlar suya düştü. Filinta Mustafa hak ettiği dayağı yiyemedi. Hatta adamı da çok temiz dövdü. Bu adam nasıl bu kadar iyi dövüşçü oldu, hâlâ ve hâlâ aklım almıyor. Kendi hocalarını zorla hallederlerken, Padre resmen dalga geçmişti. Şimdi onları yetiştiren adamla Mustafa dalga geçti. Valla Yüce Efendi’nin kas gücü olarak en çok güvendiği adam buysa şimdiden sütümüzü alıp gidelim. Geçmiş olsun diyelim. Demedi demeyin bu Mustafa, Padre’yi ılık bir yaz gecesinde gazozun yanındaki çekirdek niyetine çitler.

Kadınların hedefindeki sen değilsen onların pasif agresif tavırlarını izlemek inanılmaz keyifli oluyor. Mustafa’nın evi tahminimden de gerilimliydi. Meğer Leyla o kadar saf değilmiş. Sadece asaletinden bir şey çaktırmıyormuş. Yatak odasında “biz nişanlandık” diyerek ilk darbeyi vurdu ki o esnada yüzünde zafer kazanmış bir komutan edası vardı. Farah’ın ise sanki bir anda yüreğini söküp aldılar. Aslında bir kazanan ve üzülen vardı ama kaybeden sadece Mustafa oldu. Zira hırslarını ondan alacaklar.

Davut Paşa'yı da mı çağırmamışlar????????

Şok! Şok! Şok! Nikaha Davut Paşa’yı çağırmamışlar! Paşa olgunlukla karşıladı ama ben hiç öyle karşılamadım. Adam sanki Konya’dan gelecek. Hem alınırdım, hem kırılırdım. Bir de üstüne Mustafa’nın "kendi evine niye götürmedin" sorusu kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Sana ne?! Kendi evine götürebilecek olsa götürürdü değil mi? Hani o kadar misafir sevmeyen adamım ben bile bu şekilde davranmıyorum. Paşa da garip adam ama... "O senin akranın" iyi bir açıklama değil. Bilen bilir hiiiç fesat bir adam değilimdir ama ben dahi arkadaşlıkları ispatlanmamış genç bir adamla bir kadının aynı evde bir süre kalması konusunda hafiften bi “hımmm…” olurum yani. Yıl 2015 ben böyle oluyorum ama yıl 1800’lerde Paşa benden rahat. Helal olsun vallahi... 

Yazıyoooor yazıyooooor Neslişah Sultan’ın kaçırılmasında zabitlerin rolünü yazıyoooooor! Hakkaten “yuh” yani… Davut Paşa en güzel tepkiyi hepimiz adına verdi. Yalnız o dönemin basın özgürlüğüne hayran kaldım doğrusu. Adam Padişah yahu. Niyetlerini biliyor ve istediğini yapabilir ama yapmıyor. Pertev gazetesi gelecek bölümlerde karşımıza sık sık çıkacaktır. Bakalım Padişah’ın doğuştan gelen demokratlığının sınırları nereye kadar varacak.

Boris efendiye bak sen hele… Yemek yeme adabını unutmuş. Dünyaları sığdırabileceğin bir miden olabilir ama ağzına atacağın lokmanın daima bir hududu vardır. Fazlasını alırsan çiğneyemezsin. Ya tükürmek zorunda kalırsın ya da yutmaya çalışırken boğulursun. Boris efendi sanıyor ki lokmayı yutacak gırtlak sadece onun gırtlağı değil. Arkasında Yüceler Meclisi de var. Halbuki Yüce Meclis ona sadece midede ortak. O mideyi Yüceler Meclisi’ni de tatmin edecek şekilde doldurmak zorunda ama sadece kendi gırtlağıyla…

Git, ağrı kesiciyi sana Farah versin! Hem başına da masaj yapar...

Filinta Mustafa’nın yerinde olsam iş yerinde yatar yine eve gitmezdim. Kim boş bulursa anında Mustafa’ya lafı sokuyor. Konu ne olursa olsun iki kadın arasında bir savaş başladıysa en temizi ortadan kaybolmaktır. Leyla’nın “misafirsin sen!” vurgusuna rağmen Farah’ın kahvaltı hazırlaması çok mu masum sizce? Kahvaltıya oturmamalarına canı zerre sıkılmadı zira Leyla mesajı aldı. “O kadar da kolay gidici değilim." Gece yatmaya giderlerken Leyla’nın Mustafa’yı çağırdığı anda kim Farah’ın yerinde olmak ister? Neyse ki kötü ses yalıtımı Farah’ın gecesini kurtardı, “ben yatıyorum iyi geceler Leyla…” 

Özellikle geçen bölüm ve önceki bölümlerde Mustafa’ya bu konuda kızarken ne kadar haklı olduğumu Mustafa bir kez daha ispat etti. Çocukları kurtarmaya gidiyorlar aceleyle ama o anda bile durup balık yemişler. Bakın balık özeldir arkadaşlar. Öyle herkesle balık yenmez. Onun bir manası vardır. “Sen, benim için değerlisin” demenin yoludur balık yemek. O yüzden insan kimle balık yiyeceğine özellikle dikkat eder. Pes vallahi Filinta Mustafa! Dört nala sadece at üstünde yürümüyormuşsun.

Sadrazam Zaharyas Paşa!

Boris Efendi’nin ihtilal planları bir çiftlik ediyormuş. Vallahi koca cihan devleti ucuza gidiyor. Buldukları şehzade de tam aradıkları tıynette biri. Biz daha Padişah’ın yanında haremden birini görmedik ama şehzade başa geçse haremden çıkmayacak gibi görünüyor. Zaten aksi düşünülemez. O kadar darbe yapıp da oraya hala kullanamayacakları bir adam getirmeyecekler herhalde. Zaten ihtilal başarılı olursa kullanmakta zorlanacakları bir adam başlarına peydah olmuş olacak. Padişah’ın dış güçlere gösterdiği müsemmanın aynısını Yüce Efendi, Boris’e gösteriyor. Gerçi sonradan Padişah’ın bu taktiği kimden öğrendiği de ortaya çıktı zaten.

Kimse kusura bakmasın ama Anita kadar beceriksiz bir kötüye daha önce hiç rastlamamıştım. İlk sezon çok iş yapmış ama bu sezon tam bir kaybeden. Merak ediyorum burada neyi başardı ki şimdi daha karışık olan Trablus’a yollanıyor? Gitmesine sevindim doğrusu. Sadece konuşuyordu. Bomba hamlesi de son derece gereksiz bir adımdı. O fünyelerin yanma süreleri uzun oluyor. Dolayısıyla göstere göstere başarısız olmak istemiş. Tut bir keskin nişancı gerilelim ama fünye yanacak da bizimkiler oturup bekleyecek de patlayacak. Oldu canım. Sen bekle, ben yazıya devam edeyim.

Dünya çapında bir istihbarat teşkilatı kurarsın da ordunun içindeki hareketlenmeden haberin olmaz mı? Olmasa ayıp olur. Gelen bilgiler o kadar sıklaştı ki onlar da malumatı artık Padişah’a iletmek durumunda kaldılar. Valla Mustafa...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER