ikinci sezonu öyle güzel özetledi ki kıskandım. Meğer tüm bu aksiyon aslında devleti oyalamak içinmiş. Adamlar içten oyuyorlarmış. Senaryo açısından gerçekten güzel bir bağlama oldu. Bu arada Filinta Mustafa benim işime de mi göz koydun? Ben Padre’ye benzemem yerim için sağlam kavga ederim bak…
Mustafa, benden güzel olmasın, güzel güzel anlatırken Padre’yi gördüğümüz anda gülmeden edemedim. Çift kimlikli kötüler hikayesi hep sevilmiştir ama bunu Padre’den beklemezdim. Bir de üstüne üstlük ikinci karakteri o kadar abartılı bir zorluk içerisine sokulmuş ki bu kadarına da gerek var mıydı diye düşündüm doğrusu. Fakat olaya bir de şu açıdan bakmak lazım. Mevlam öyle bir şey yapıyor ki adamı kendi isteğiyle şekilden şekile sokuyor. Tıpkı Boris’in ne kadar çabalarsa çabalasın bir yüzüğü öpmek zorunda kalması gibi…
Bak, kimse bilmez ama geceleri de çekiyorum derileri anahtarına motosiklet yarışlarına katılıyorum.
Şimdi Yüce Efendi’yi neden böyle gördük ki sorusunu sormamıza fırsat vermeden karakter soluğu Padişah’ın huzurunda aldı. Mustafa sokaklarda büyümüş, kaçın kurası yemedi tabii Yüce Efendi'nin halini tavrını. Fakat Padişah ne yazık ki Kenan Efendi'ye karşı adeta kör olmuş durumda. Kenan Efendi ile ilgili ardı ardına gelen bilgiler hem enfesti hem de Yüce Efendi’nin bu halini ileride daha sık göreceğimizin müjdesini veriyordu.
Bizim Efendi meğer İslam alimiymiş, üstelik şehzadeleri yetiştiriyormuş ve devlete çalışan bir matbaanın sahibiymiş. Anlayacağınız her kötü gibi o da devletin ekmeğini yiyor. Benim ve eminim ekran karşısında Filinta izleyen herkesin şaşırdığı ortak nokta Yüceler Meclisi’nin neler yapacağını aynen Padişah’a okumasıydı. O an şok olsam da jeton çok geç olmadan düştü. Şimdi Ranini bu yazıyı yazıyor olsaydı jetonla ilgili bir anısını anlatırdı. Kısmet değilmiş. Neyse konuya dönersek zaten manipülasyonun sırrı da bu değil mi? Dokuz doğru bilgi verirsin ama öyle bir yanlış bilgi verirsin ki o dokuz doğru bir yanlışı saklar ve o bir yanlış dokuz doğruyu işe yaramaz kılar.
Bende sana malzeme verecek göz var mı lan?! Ama bak Mustafa konusunda haklısın galiba..
Buradan bir kez daha diyorum, Bıçak Ali şanslı adam. Eğer o defteri bulamasaydı fena dilime düşecekti. Aradan aylar geçmiş sen Esat Paşa’nın makamına yeni mi gidiyorsun Ali? Vallahi çok pis dalga geçecektim hepsi içimde kaldı. Esasında kutlanmayı da haketti. Esat Paşa ve Mustafa’nın tepkisi bende de hayal kırıklığı yarattı. Aynı defteri Filinta Mustafa bulsa oooooooooovvv olurdu. Nifak is downloading %32…
Abdullah’ın sahneleri de olmasa ne yalan söyleyeyim bölüm biraz yavan kalacaktı. Adam durduk yere aspiratör icat etti yaa… Bakın ben size bu sahnenin hikayesini anlatayım. Senarist bölümün sonlarına doğru eğlenceli sahnelerin az olduğunun farkına vardı. Abdullah’a da bir süre veda etmesi gerekiyordu. Ne yapsam diye düşünürken karnının acıktığını fark etti ve dolaptaki yemeği ateşe koydu. Abdullah mucitti ve bir şey icat etmeliydi. O sırada eli yemeğin kokusunu alsın diye aspiratöre gitti ve bammmm! Evet, Abdullah aspiratör icat edecekti.
Venedik’e giden Abdullah’ın yeni gelen hocası da, kızı da daha ilk anda diziye renk kattılar. Hiçbir yadırgama yaşamadım. Ben yaşamadım ama Ali ve Mustafa epey ağırını yaşadı. Ali’nin verdiği tepkiler biraz karikatürize gibi görünse de aslında tam da olması gereken tepkilerdi. Abdullah’da sürprizler bitmiyor. Fakat defteri hiç sorun etmeden tanımadıkları bir adama teslim etmeleri biraz garip geldi. Tamam, Mustafa’nın insan sarraflığı 10 numara ama babamıza bile güvenmememiz gereken bir dönemden geçiyoruz ve defter hayati önem taşıyor. Sonuçta Abdullah ne kadar iyi bir mucit ve insansa bence bir o kadar da saf bir yapısı var.
Partide mercimekli köfte de olsun mutlaka. Ben bayılıyorum ona!
Boris efendinin keyfini kaçırıyorlar ya uyuz oluyorum. Adam zaten kırk yılda bir keyifleniyor onda da kursağında bırakıyorlar. Anita’nın suikasti bildiğini çaktırması tüm moralini alt-üst etti. E, tabii Alman sefirinin Yüceler Meclisi’ne çalıştığını hala bilmiyor. Ne demiştik manipülasyon için? Dokuz doğru bir yanlış… Sefiri de beslemek lazım ki yerinde kalsın. Zira Yüce Efendi ne demişti? Padişah’ın bilmesi ayrı şey, olacakları engelleme gücü ayrı şey. Bazen bilirsin ama engelleyemezsin. Padişah’dan saklanmayan şey Almanlar'dan neden saklansın?
Nihayet Boris’in partisi geldi çattı. Herkes en janti haliyle oradaydı. Mustafa Farah’ı getirdi ama bu hareket uzun vadede burnundan fitil fitil getirilecek o ayrı konu. İstihbarat çalışması dedikleri şey gizlice odalara dalmakmış. Ben onu bebeyken yapıyordum. Bir sekansta birisi gizli gizli bir odaya giriyorsa mutlaka yakalanmakla karşı karşıya kalır. Fakat Boris’den daha iyi bir performans beklerdim. Mustafa’yı göremediği ilk anda bir şeylerden huylanmalıydı. Bu halini erkenden başlayan zafer sarhoşluğuna veriyorum.
Aslında Mustafa'yla da çok yakışırlar... Allahım ben neler düşünüyorum!Baylar istihbarat toplarken hanımların konuşmasından iyi arkadaş olabilecekleri anlaşılıyordu aslında ama arada Leyla var işte ve doğal olarak Süreyya onu çiğnemeyecektir. Hem Süreyya, Mustafa’nın bu yönelimlerini asla tasvip edemez zira yarın Ali de ona uyabilir. Leyla’nın varlığına rağmen bu yakıştırmam samimi olmak gerekirse beni bile ürkütüyor. Zira mevcut şartlardan dolayı Farah’ı sevmemem gerektiğini düşünsem de kanıma girdiğini hissedebiliyorum. Özellikle “Leyla onlarla yaşamandan memnun mu” sorusuna verdiği yanıta ba-yıl-dım! Sevgili senaryo ekibi yapmayın etmeyin bizi bu işe karıştırmayın. Bu seçimi Mustafa yapmalı biz de o seçim ne olursa olsun Mustafa’ya kızmalıyız. Siz Farah’ı böyle güzel yazarak bizi Mustafa’nın durumuna ortak ediyorsunuz. Oysa ben bunu istemiyorum. Bu konforu elimizden almayın.
Nuh diyor, peygamber demiyor! Mustafa ve Leyla için tertip edilen düğüne gidecek. Üstelik uzun uzun yürüyerek gidecek. Ne diyelim? Padişahımız inşallah çok yaşar! Bekriler dahil bir sürü önlem alındı ama yakında bekleyen nerdeyse bir ordu asker var. Yine de ne yalan söyleyeyim Padişah bir an içeri girebilecek sandım. Amcanın durdurmasıyla tüm hayallerim suya düştü. Sansar beni şaşırttı. Tamam, acımasız bir katil olduğunu biliyorum ama Padişah’a sıkıyorsun yahu tarih değiştirecek bir kurşun atıyorsun. İnsan biraz heyecan yapar. Yok, paşam buzdolabı gibi. Çekti silahı ateşledi ve çarşı karıştı tabii...
Bakın bu da gelecek bölümden bir sahne^^
Şimdi Sansar’ın kimi vurduğunu bilmiyoruz. Davut Paşa da olabilir, yanlışlıkla sarılan amca da olabilir. Zira Padişah amcayı taşımakta zorlanıyordu. Mustafa ve Ali hala içeride. Elbet çatışmaya yetişirler ama dışarıdaki tonla askeri ne yapacağız? Yoksa onlar sarayı mı kuşatmak için bekliyorlar? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Filinta 38. Bölüm muazzam bilinmezliklerle dolu bir şekilde bitti. Bu adamlar bize hiç acımıyorlar. Şimdi fragman bekle, orda anlaşılmazsa cumayı bekle ki kimin veya kimlerin vurulduğunu öğrenesin. Yerli dizi izlemek çok zor çok... Ha, neredeyse unutuyordum. Ruhi Paşa yeşil sahalara tekrar döndü. Zaten bu haftanın tek güzel gelişmesi de bu oldu.
Haftaya görüşürüz.