Filinta'ya Gel!

Geçen bölümle ilgili yaptığım capslerden birinde “vay anam vay serhat neler dönmüş ya” demiştim. Bilmeden de olsa bu bölümün tek cümlelik özetini yapmışım. O kadar çok gelişme yaşandı ki dizi bittiğinde aptala döndüm desem yeridir. Filinta’da zaten gelişmeler hep ardı ardına yaşanır ama bu sefer ipin ucu galiba biraz kaçtı. Seyirci için iyi ama yorumlayan için kötü bir durum. Tabii beni düşünen yok. Samed kim ki?..

Celal’in kafasına silah dayayanın Farah olduğun zaten tahmin etmiştik ama bu durumun Celal’e bu kadar koyacağını tahmin etmemiştim. Demedi demeyin bu Celal geceleri içip içip Farah’ın kapısına da gider. Ona koyan Farah’ın kardeşliğe değil, aşkına olan ihanetiydi. Fakat bu öfkenin ömrü konusunda şüphelerim var. Zira kendisi de bir çift göze takılıp kaldı. Derinden gelen şüphenin ilk vuruşları duvarları sarsmaya başladı bile. Bundan sonrası sadece zamana kalmış bir süreç. Celal bunu ne unutabilir, ne de boşverebilir. 

Biz Maruf’a çok büyük haksızlık etmişiz. O hiç olmazsa Mustafa’ya birkaç yumruk atabilmişti. Destan tamamen havayı dövdü. Mustafa durduğu yerde mi yıllanıyor yoksa bu kardeşlerin mi kaliteleri düşüyor bilmem ama var bir şeyler. Destan’ı birileri kurtarır diye bekledim ama olmadı. Ölümü Maruf kadar etkileyici de değildi ama kesinlikle beklenmedikti. Bu gidişle Padre kime padrelik yapacak iyice merak etmeye başladım. Herhalde tarihin en kötü padresidir. 

Şimdi bir şey derdim de...

Çocuklu sahnelere genel itibariyle itiraz ediyorduk ve bitmesini istiyorduk. Nihayet Mustafa ve çocuklar birbirine sarıldılar ve bu hepimizi zorlayan hikaye son buldu. Bayrağı çekip alttan marşı da verdiler ki izleyip de gaza gelmemek imkansızdı. Farah’ı vurduklarında uzuuun bir hastane sahnesi geliyor diye üzülmüştüm ama hakikaten bu Kardeşler takımına acı pek dokunmuyor. Sırtından kurşun yemesine rağmen resmen ayakta tedavi ettiler. 

Çocukların mağduriyetlerine karşı inatla hüzünlenmek istememiştim ve haftalar boyu resmen direndim ama kavuşma anlarının duygusallığına direnmem mümkün değildi. Kocca Padişah devlet terbiyesi olmasa neredeyse mutluluktan ağlayacaktı. Küçük Mustafa ve Ali’nin annesinin ağlaması ise daha kolay kolay durmaz. Bütün sahnelerde vermek istedikleri duyguların seyirciye tamamen geçtiğini düşünüyorum.

Popülarite beni yoruyor...

Millet barmene veya sorumluya para verip konuşturur, bizim Bıçak Ali “gebertirim seni” tehditiyle konuşturuyor. Napsın adamcağızın maaşı az. Olanı da ona mı versin? Ali temiz kalpli bir adam. Öyle dolaşırken kısmeti karşısına çıkıveriyor. Rıza’yı kıstırdığı barakadaki dönen muhabbet gerçekten keyifliydi. Ceyhun Ergin'in final performansını çok beğendim. 

Hastane sahnesini çabuk geçtik demiştim ya, meğer Ali için saklıyorlarmış. Tarihin en “saf” yaralanmasını yaşadı. Valla kural şudur: Ortaya bir el bombası atılıyorsa herkes önce kendi canını kurtarır. Bu bakımdan Ali’nin yaralanma sebebini çok beğendiğimi söyleyemem. Çok daha klas bir yaralanma hikayesi bulunabilirdi. Ha korkuttu mu? Ne yalan söyleyeyim nefesimi tutarak izledim. Başka bir yapımda daha baştan ölmeyeceğini bilirdim ama Filinta’nın sağına soluna belli olmuyor ki...

Mustafa ince işler konusunda ya çok saf ya da hepimizden çok daha iyi biliyor. Yaralanmış potansiyel manitayı özellikle şimdiki manitaya tedavi ettirmek nasıl bir şey ben çözemedim. İki hatunu aynı odaya sokarsan birinden biri de sana lafı sokar. Bir kahve planları bilmem neler falan… Farah’ın dönen muhabbete bakışları muazzamdı. “Afiyet olsun” ile tribini de attı. Leyla hala anlamıyor ama Mustafa, Farah’ın ne demek istediğini gayet iyi anlıyor. Ayrıca ayıp. Hatun sizin için vuruldu. Ne olur karşınıza oturup bi kahve içse? Ama olmaz di mi? Sonra Leyla bir şeyleri çakabilir. Mustafa sen var ya sen…

Söylesene efendi Boris benim gözlüğüm nerede?

Yüce Efendi ve Boris’in çocuklar meselesini okuma şekillerine bayıldım desem yeridir. Özellikle Boris’in “ya kadıyı öldürmeyecektik ya çocukları kaçırmayacaktık” sözü onca bölümün tek cümlelik tespitiydi. Fakat çıkarttıkları reçete de hayli acıydı. Çocukları öldürmek ne yahu? Boris Efendi geçen sezon da böyle şeyler yapmış mıydı bilmem ama ona hiç yakıştıramadım. “Boris çocuk öldürmez!!!” demiyorum asla, lakin benim tanıdığım Boris çocuk öldürmeye ihtiyaç duyacak kadar küçülmez. 

Ali’nin durumu gerçekten kötüydü ki Süreyya’nın hamile olduğunu öğrendiğimizde bunu keyifle karşılayacağımıza payımıza hüzün düştü. Hastaneye gittikten sonra ölmeyeceğini biliyordum ama nasıl kurtulacağı muammaydı. Sansar ise öleceğinden çok emindi ve Zaharyas’ı bu kadar kısa süre içerisinde ikinci kez hayal kırıklığına uğrattı. Belki Ali’nin halen yaşadığı haberini başka bir yerde alsa bu kadar köpürmezdi ama

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER