Bıkmıyorum, bıkmayacağım ısrarla. Tabii ki körü körüne
güzelleme de yapmıyorum sizler de biliyorsunuz ki. Hani anneler evlatlarına
kızarlar ama başkaları bir şey dediğinde panter gibi onları korurlar ya bendeki
de o hesap. Neyse, e malum yazdığım için hafta boyunca takip ediyorum gelişmeleri hep ama içim telaşlı. Nasıl toplayacaklar, olaylar nasıl bağlanacak diye
endişelendim. Nitekim Defne ile Ömer’in karşılaşma anına kadar yandı gülüm
keten helva dedim. Elim gitmeyecek yazmaya galiba diye düşündüm önce. TA TA TA TAM! Kafama birden dank etti. Evet,
bu dizi beni deli gibi güldürürdü, na na na diye gezerdim ortalarda, son
zamanlarda iyice gerilmeye başladım. Yani yaz dizisi pembişkoluğunda başlayan
dizimin grileşmesinden korktum. Sonra ayrıntılar birden dikkatimi çekti. Daha
dün arkadaşımla konuştuğum bir konu, inanmayacaksınız ama birden karşıma çıktı.
(Hangi cümle olduğunu söylemeyeceğim, special life) E gri olmasından korktuğum
dizim bildiğiniz grinin elli tonu olmuş ya! Her ne kadar baĞzı soru işaretleri
de olsa bence bu resetleme işini kotardık gibi geliyor. Girişin kısası makbuldür ama ben yine
tutamadım kendimi. Tutmayın küçük Ilgaz’ı. Uzun lafın kısası yıkılma ayakta dur
ey seyirci! WE CAN DO İT!
Not; Ufak bir ricam var, dizinin yenilenen etiketini
duyduktan sonra açıp dinledim ben de. Bu haftaya cuk oldu gibi geldi naçizane.
Sezen Aksu “Farkındayım" şarkısını dinleyerek
okursanız bana selam etmiş olursunuz, hissederim ben.
Dizinin başındaki ruh halim, tuttuğu takım penaltı kaçıran
bir taraftarı gibiydi. DRAMA DRAMA DRAMA! Koray beni yanına al çünkü benim
naçiz bedenim bu büyük acıları taşıyamıyor. Dizi zaten yeterince uzun, siz niye
malzemeden çalıyorsunuz? Niye her şeyi hop oldu bittiye getiriyorsunuz? Ben
geçen hafta o şiiri boşuna mı yazdım? Neler oldu? Defne nasıl şirketten
ayrıldı, son konuşmaları ne oldu, Necmi-Nöro, Sinan bu ayrılığa nasıl tepki
verdiler? Niye bizi fonda Serdar Ortaç kafamda deli sorular ile bırakıp, terk
ettiniz? İşte bunları düşünerek yedim bitirdim kendimi. Defne ve Ömer’e kadar
da tatmin olmadım.
Bu nasıl rüya ya? Hadi uyanayım artık, saçmalıyorum by Ömer.
Kiralık Aşk’a sponsorluk için birkaç önerim var. Mesela
ayrılık acısı yaşayan Ömer’i izleyen mağdur izleyici için battaniye, polar
hatta şömineye ne dersiniz? Çünkü ben baya bildiğiniz dondum. Adam kardan
buzdan bilumum soğuk olan her şeyden daha soğuk. Nasıl bir duruştur o? Koyar mı
sandın bana acılar, bu adam için yazılmış bence. Ömer’imin fantastik rüyasından kaptık biz metaforu üzülmeyin, kılıçlar kuşanıldı!
Ömer’imin renkli bilinçaltı sağ olsun, her hafta bizleri yine şaşırtıyor. Adam
cool olunca rüyalarda böyle oluyor demek ben en fazla uçuruyorum rüyamda o da
arada sırada. Ve o sahne için yaş sınırı talep ediyorum. Çünkü canım Ömüş’ümün
yüzünü hayalet Casper beyazı yapmışsınız, ürkmedim değil. Ama o bile yakışmış
orası ayrı :) Gururu ise almış başını, Everest’te bayrak sallıyor. "Ya arkadaş, sen Ömer İplikçi'sin", demekten
bıktım ama valla sen Ömer İplikçi'sin. Anan seni cool ol, milleti fıtık et diye
mi doğurdu? Şiştim, nasıl şiştim size anlatamam. Zaten bir ara Yeşilçam’a
gittim. Vay efendim restaurantta karşılaşmalar, el ayak tutmaması sonucunda
çatalları yerlere saçmalar, telefonların duyulmaması. Ama en güzeli de fakir ama
gururlu bir o kadar da dünyalar prensesi Defne’nin tasarımcı olduğunu öğrenme
anıydı. Allah’tan dönen koltukta oturup, ağır çekimle dönmedi Defne. Bir de ağır çekim
demişken, bu çekimler benim ruhumu sıkıyor. Ömer elli saat uyandı, giyindi,
omlet yaptı falan sıkılıyorum. Ömercim sen fincanından akan kahve kadar gerçeksin,
ağır hareketlere gerek yok.
Eğer evde karşılaşmasalardı herhalde bu yazıyı size
hastaneden yazıyor olurdum. Bir an acaba görmeyecek mi diye düşünmedim değil.
İyi ki Defne yine bir yerlerde yatıp yuvarlandı da Ömer ilk yardım çantası ile
koşuverdi. Gören de açık kalp ameliyatına girdiler zannedecek. Nasıl metafor
döndü benim aklım yandı valla! Alt tarafı iki küçük kesikten adam ayrılık
acısını anlattı, bir de üstüne ayarını verdi. Hatta bununla da yetinmeyip Defne deyip, kalp
atışlarını tavan yapıp, “Cınım çizmelirini unıtma :)” dedi. Helal olsun,
BÜYÜKSÜN. Bu arada ayrılar diye hiiç üzülmeyin zira Ömer yine Defne’nin
gitmesine engel olarak, bölümlük temas kotasını doldurdu. Bu adam niye bu
kadar sakin, ay cağnım adam Koray’ın çenesi Defne’nin çilesi derken leylaya
dönmesin derken ohh patladı. Mübarek öyle böyle değil İçine ata ata ne hale
düştü be adam, çatlayacaksın en sonunda diye korkarken. Ömüş’üm sonunda
yılların sinir krizini geçirdi. (Barış Arduç’a
kocaman kocaman alkışlar gönderiyorum. Hani bazı roller vardır,
başkasını düşünemezsiniz bile. İşte sanki yeryüzüne Ömer İplikçi olmak için
gelmiş, çok beğendim, ekstra beğendim) Yalnız “Hocam Şükrü Abi ağlıyor, tuvalete gidebilir miyiz?” Bu şukela
adamın ne suçu vardı, bir Katya olmadığı kalmıştı. Olan yine bizim Şükrü Reis'e
oldu. Neyse o kin, öfke bir yerden çıktı sonunda, Ömer yapar Şükrü’ye bir
güzellik.

Ne Defnesi Şükrü? Haydi eller havaya! by Ömer
Ömer’i o kadar iyi anlıyorum ki aslında. Kafasını nereye
çevirse bir anısı var. Bazı insanlar bu şekilde davranırlar. Hayat devam ediyor,
ben güçlüyüm derler. Halbuki gerçekler ile yüzleşmek istemeyecek kadar
korkaklardır. İşte Ömer bu yüzden çıldırmış gibi işlerin peşinde. Ve Ömer’in
daha çok sevdiğini hatta bu ilişkide en çok seven taraf olduğunu
söyleyebilirim. İnsan ya da şöyle düzelteyim çok seven insan, belleğinde hep
güzel şeyleri hatırlıyor. Daha biraz önce esip gürleyen Ömer Efendi, Defne denilince
aklına mutlu olduğu anıları geliyor. Ömer yüreğini çoktan Defne’nin avcuna
teslim etti, korkmayın Defne de sıkı sıkı tutacak sadece el değiştiriyor.
Yemekten önce Ömer’in suyunu dolduran, aç karnına içme çarpar diyen Defne, "ben
gelemiyorum beni idare et" diyen Ömer hiç ayrı kalırlar mı birbirlerinden? Beni
asıl üzen nokta ise röportajda özel hayata sorusuna verdiği cevaptı. Tabii ki, “bakın
hanımefendi bizim Defne…” diye destanlar anlat demiyorum ama yakışmadı. Sana
hiç yakışmadı. Geçmişini sevmeyen, yokmuş gibi bir çırpıda üstünü kapatan Ömer
beni kırdı. İçinde hala özenle sakladığın, sevdiğin kadının hatırasına
saygısızlık ettin. Geçmişine saygı duymayan insanlara tahammülüm yok, olan biteni
bu kadar harcamanın gereği yoktu. Hani sordun ya Sadri Usta’ya “Ben mi
abartıyorum” diye, bu kez evet Ömer, üzdün. Bunun rövanşını bekliyorum senden.
Bir bilmecem var
Kiralıkçılar!
Haydi sor sor!
Yetişkin bir Ilgaz’ı Ömer İplikçiden soğutacak tek bir şey
var ,nedir o?
İZ! Sevgili Star Tv bir diğer sponsor önerim paronaya ve
sinir hapları. Bu dizi insanı paranoyak etme potansiyeline sahip arkadaşlar
kesin bilgi yayalım. İz mi geldi? İz mi gelecek? Ömer mi gidecek? Vallahi
şiştim, ödem ödem oldu her yerim. Kırk kere dedik andık adını, atladı geldi. Ya
Ömer vallahi bak kırılıyorum. “İz değil, lekedir o ehehhee” dedik. BEN DE
DEDİM! Evet cidden leke ama DOĞUM LEKESİ. Gitmiyor, kız yapıştı kaldı. Ömer
senin zaafın mı var, ne var bir şeyler oluyor? Bu kızı görünce mutlu olman beni
ayar ediyor. Kimseeeeciikler bana İz’i sevimli gösteremez. Böyle cool kadın havalarında ama içindeki kezbanı
görebiliyorum. Gençmiş, güzelmiş, kimselerin peşinden koşamazmış. Bak bak bak,
seni gidi küçük İz! Ömer’e dediklerinin tercümesini yapıyorum sizlere: “Ayy
Ömer yıl oldu 2015, sen İplikçisin, bir Kuru Kız için üzülmeye değmez. Bak ben
de geldim bırak şu Defne’yi.” Lakin hatun bunu lönk diye söylemediği için cool
görünüyor ayrı mesele. Neyse üzülmeyin
uçak bileti kullanılmadı, İz’e kısmet olur. (Oyunun ortaya çıkınca Ömer’in
gitme ihtimalini düşünemedi.) Asıl bomba Defne, İz’i gördüğü zaman patlayacak
zaten, merakla bekliyorum.

İz'i çağırmış demek, üstüne mi döksem şunları? by Defne
Herkes gider Mersin’e bizimki yine gitti tersine, millet büyüme
zamanı dedi bizim safoz gitti garson oldu diye saydırıyordum. NE SAFOZU? Sana
saf dersem Allah çarpar beni, bi daha yazı falan yazamam. Gel, Defne, gel!
Alnından öpeceğim ben senin. Orta çağda kızıllara
boşuna cadı denilmiyormuş diye durdum düşündüm seni izledikten sonra. Senin
içindeki kızıl cadıya sağlık! Aşk insana neler yaptırıyormuş deneyi gibisin. Hiçbir
şey değişmiyor aslında başlarda gizlice Ömer’in gömleğini koklayan Defne yine
aynı. Tek farkı aşkı daha büyük, kendi daha cesur. Gerçekten en az bir beş kilo
verdim, yok böyle bir iç yağları erimesi! Oraya oturman, Neriman’a 24 bölümün
acısını çıkartıp ağzının payını vermen, Necmi ile tehdit etmen ağzım açık
izledim. Aferin kız sen öğrendin bu işi! Dinsizin hakkından imansız gelirmiş
artık herkescikler korksun senden.
Artık haksız rekabet yok çok şükür. Kendine
güvenen, para mevzusu için ezilmeyen, Seda Sayan gibi disipline girmiş bir
kadın var! ASLANSIN SEN ASLAN! Defne en pasif bulduğum ama adeta bir gün
başaracağına inandığım bir karakterdi, çok şükür yüzümü kara çıkarmadı. Şu
zamana kadar Defne’yi o kadar kötü durumlarda gördük ki bence artık Defne’nin
baharı geldi. Sonunda kurtlar sofrasına geldi, payını aldı. Hiç korkmuyorum
saflığını, iyi niyetini kaybetmeyecek. Ömer gibi prensiplerine bağlı egolu ama
saygılı bir tasarımcı olacak. Ama o pısırık hallerinden kurtulacaksın, nasıl
mesudum anlatamam.
Yok, sevemiyorum, bu Sude benim için sevilmeyen sarı
leblebi gibi. Isınamıyorum bir türlü, olmuyor. Dünyalar iyisi de olsa,
kabullenemiyorum. Sinan’ı başka birilerine aşık etmek için hala vaktimiz var bence
bunu düşünelim. Ayrıca Neriman’a bir şans vermiştim ama cık o da olmuyor.
Acilen başka bir düşmana yönelmesi ve farklılaşması lazım. Ayrıca Mine nerede
yahu? Bu arada tüm zamanların en iyi best friend’i Nihan’ı anmadan
geçemeyeceğim. Gerçekten samimiyetinden öpüyorum. Bildiğiniz bütün yakın
arkadaşların yaşadığı durumları aynı sıcaklıkla izletiyorlar. Hep Defne
üzülmesin diye Ömer’e sektirmesi hem de dedikoduları duyunca Serdar’ı şutlaması
on numara beş yıldızdı.
Yasemin, izlerken saygımdan ayağa kalkıp, alkışlamak
istedim. Şahsen 21 yıllık hayatımda aşkın böyle iyileştirici bir gücü olduğunu
ne gördüm, ne duydum. Yasemin benim
içimdeki feminist canavarı ortaya çıkardı. Ayakkabı sat, alalım Yasemin! Öyle büyük bir
saygım var sana. Nasıl bir özgüven, nasıl bir hırs nasıl bir zeka? Yaşasın
kadın dayanışması, yaşasın kadın gücü. Hey gidi PİİİİS Yasemin, yengeliğe oradan
da patroniçeliğe yürüyorsun, helal olsun. Yasemin biraz daha büyük düşünsün, Koriş’i de arada fotoğraf çekimine
çağırsın, hatta utanmasın Defne’yi part time manken de yapsın. Ohh eğlencenin
dibine vuralım. Şaka bir yana Yasemin, Defne’nin önünü gerçekten açtı. Defne
farklılığının, gücünün, yeteneğinin farkına Yasemin sayesinde fark edecek. İş
hayatı dışında çok değil birkaç bölüm önce üstüne tepiklendiğin Yasemin ile
dertleşmelerini de göreceğiz Defnecim, sen demiştin "mucizelere inanın" diye, bizden
günah gitti! Kadın elinin değdiği her yer güzel olur, özel olur. Ve tam da
buraya yazıyorum bu kadınlardan korkun, daha çok şey başaracaklar. Gazaları
mübarek olsun!
Olayın Defne boyutu dışında Tramba’nın işin içine karışması
beni rahatsız etmiyor, hatta artık bence Defne’nin korkacağı hiçbir şey yok.
Artık haksız rekabet yok, şartlar eşit. Bence artık Ömer düşünsün. Zırt diye
başımıza İz’i çıkardı, ayağını denk alsın. Ay ben kızgınım galiba Ömer’e. Aslında burada aklımda küçük bir soru işareti
var, cevabı Ömer’e olan bakış açımı değiştirebilir, yardım edin. Şimdi Ömer, İz’i
gerçekten Yasemin’den daha iyi diye mi çağırdı, yoksa kendine iyi gelsin diye
azcık kıyak da geçti mi? Abilerim, ablalarım alıştıra alıştıra söyleyin bana
cevabı, lütfen. Ayrıca, Defne gerçekten elinden geleni hatta gelmeyeni bile
yaptı. Onu artık ayakları yere basan, güçlü bir karakter olarak görmek beni çok
heyecanlandırıyor.
Ay yazmışım yazmışım benim neşe kaynağım ile ilgili tek bir
cümle kurmamışım. Ayıp etmişim. Dizinin olmazsa olmazı olduğunu, her gergin anı
nasıl da sihirli dokunuşların ile değiştirdiğini hayranlıkla izliyorum Korişim.
Yalnız Nöro ile artık acilen arkadaşlığını sınırla, zorlama geliyor artık
gülmüyorum bile. Sakın İz ile de kanki olma, sen sürekli rakip komşularına git
ajanlık yap. Senin rol çalmalarına, life koçun koşarken elinde fincanla sokak
ortasında kahve içmene, aşırı tepkilerine sağlık. Olmazsan olmaz!
Korkmayın! Varsın Defne, Ömer’i hiç acı çekmiyor zannetsin.
Ömer Defne’ye kızsın. İz’in gelmesi de şahane oldu, Ömer’in ona
yakınlaşmasından da korkmayın. Deniz’den hiç korkmayın. Hatta mümkünse üstümüze
bir de Ömer’in kıskanabileceği karakter çıkarın. Gerekirse birbirlerinden
nefret etsinler, rakip olsunlar. Yeter ki şu mıy mıy sahneler bitsin. Elli saat
konuşamayan Defne ve Ömer izlemeyelim. Diziye hareket gelsin, gelsin ki
keyfimizi bulalım! Aşk için, baarış için, Defne ve Ömer için, daha iyi bir dünya için, birazcık sıkın dişinizi.
Dediğim gibi keyfim yerinde sevgili Kiralıkçılar. Dizinin
yeri bende çok ayrı, çok özel. Benim hayatıma gerçekten mucize gibi önemli
dokunuşlar yaptı, gönül bağım var yani. Kiralık Aşk devam ettikçe, RaniniTv
bana izin verdiği müddetçe, yüreğimden geldiğince yazacağım. Bu demek değil ki
diziye övgüler düzeceğim. Anne evlat misali bende ki durum. Elimden geldiğince
Ilgazca hicvetmeye çalışıyorum, hatam varsa affola. Sevgi ile kalın, öpüyoring!