Siz hiç anne oldunuz mu? Peki hiç anne gibi hissettiniz mi? Bunlardan
birini bile yaşadıysanız, dünyada bir şeyler değişti demektir. Bir çocuğa
dokundunuz ve o dünyayı değiştirdi. İyi ya da kötü. Çocukken anneliğin en zor
meslek olduğunu düşünürdüm. Aslında hâlâ böyle. Anne olmak, abur cuburlara ve
zararlı her şeye çelme takabilmek, derin dondurucuyu poşetlerce sebzeyle
doldurabilmek demektir. Annelik, eline bulaşan kakaya ve yakana sinen kusmuk
kokusuna çekilen eyvallahtır. Minicik bir mucizeye ortak olmaktır. Ha bir de...
O mucizeyi sevebilmektir. Hiçbir kitabın yazmadığı uzunlukta ve hiçbir gözün alamayacağı
derinlikte sevmek.
Bir sırrı dört koca sezon sürdürebilmek her yiğidin harcı
değil, bunu not edelim. Karagül ilk günden bu zamana ya zirvede olarak ya da
zirveyi zorlayarak geldi. Şaşırdık, ağladık, isyan ettik. Ama Karagül'ü hep
kendimizden bildik. En çok da her evin Karagül'ü olan kadınlar bu güzel diziyi
bağırlarına bastı. Veda konuşması gibi mi oldu? Eh izlediğimiz bölüm de vedadan
farksız sayılmazdı. Göz pınarlarını dolduran, kalbimizi avcuna alıp sıkan eşsiz
bir bölüm oldu. Herkesin emeğine, heyecanına sağlık.
Acı bin katmanlıdır...
Bu bölüm bütün gemilerin kıyıya ulaştığı bir liman gibiydi
benim için. Sorular yanıtlarını buldu ve herkes kendi cehennemiyle tanıştı.
Melek'in öyküsü yine ölümle, fakat bu kez ciddi bir kırılma yaratacak şekilde
gelişti. Bu defa yıkılan değil yıkan taraf olacağını hissettik. Dilerim ki öyle
olsun. Kaderi çiğnenen her kadını omuzlarından sarsıp ''Sen bedeninde bir dünya
taşıyorsun, kendine gel ne olur!'' demek istiyorum çünkü.
Sibel ve Özlem'in kesişimi bize Narin'i anlatmak için
yazılmıştı. Bir çocuğu sevmenin, ondan kopamamanın ne demek olduğunu gördük.
Fakat Özlem, Narin'den daha cesur davranıp kucağındaki evladı anasına
kavuşturdu. Gerçek sevginin sevilenin mutluluğunu düşünmek olduğunu bilen
herkesle bir gün bir yerlerde buluşacağız.
Ebru sonuna adım adım yürürken paralelinde çocuklarının
neşesine şahit olduk. Söz konusu Karagül ise yüzümüzde çiçek açan vakitlerin
kıymetini bilelim. Zira gözyaşını yakamızdan eksik etmeyecek kadar başarılı bir
senaryosu var. Diyaloglar mı? Tek kelimeyle enfesti. Öyle tadında işlenmişti ki
her şey, bir an için o sahnelerin içine girip Ebru'ya sarılmak istedim. Ada ve
Maya'yı teselli edebilmek istedim. Bu inandırıcılık çok özel, çok kıymetli.