Şikayetçiyim Albayım! Dizide ağlattıkları yetmiyormuş gibi,
bir de ödül alırken ağlattılar. Neyse bölümü izlemenin ardından gelen gazla
hemen özetliyorum. O konuya ayrıca değineceğim.
Bitmiyor, acılar bitmiyor! Vallahi Aslı’nın da dediği gibi
şu adamın başına gelmeyen olay kalmadı. Yani artık bünyelerde alıştı acaba
şimdi ne gelecek başlarına diye düşünüyoruz. Ama olsun yine bu bölüm öyle aman
aman hop oturup hop kaldırtmadı beni . Güzel ve ince detaylarla yetindim bu hafta.
Gün geçmiyor ki Sefer- Sema ilişkisi yürekleri dağlamasın.
Ama gerçekten Sema artık sıkmaya, Sefer ise şaşırtmaya başladı. Bir kere Sema
bırak şu vicdan muhasebesinde kazanan olma takıntını. “Kimseye yük olmak
istemiyormuş, kimseyi böyle bir şeye mecbur bırakamazmış”. Sen zaten bu adama
dertlerin en yüklüsünü bıraktın kaçtın daha ne olsun? Evet, gün gelecek Sefer’in
S’si bile olmayacak zihninde, ama o her ayrıntını, her anınızı hatırlayacak.
Kabul, bunların hepsi kabul. Ama geçen hafta da dediğim gibi senin madem
sınırlı vaktin var, her anınızın kıymetini bilsene. İyilikte kötülükte,
hastalıkta, sağlıkta yanında olsana. Mete kırk yılda bir haklı, adam sana
tapıyor, yanında olmak istemesi çok doğal.
Peki ya sana ne demeli Sefer? Evet,
hayatını mahvetti diye düşünüyorsun, evet belki de hayatının en büyük kazığını
yedin ama bu tavırlar ne? Geçen hafta havaya kalkan o el indi, bu hafta o
parmak belki de tetiği çekecekti? Bu
arada olayları yatıştıracağım diyen Bahri Baba sanki biraz ekstra large geldi. Sema
herhalde renklilerle beyazları yan yana yıkadı. Biz de ondan kızgınız herhalde.
Yoksa Bahri Baba’nın yaptı bir hata bize affetmek düşer demesinin, başka
açıklaması olamaz. Ya Bahri Baba ne diyorsun sen? Tamam Sefer abartıyor "ya benimsin ya kara
toprağın" modunda onu da istemiyoruz ama
rica ediciim ciddiyetini anla olayın.
Ayrıca Sefer umarım durur, “Benim
fotoğrafım niye orada? Aa bir de niye üstünde aşk yazıyor? Yoksa Sema….” diye düşünürsün. Peki ya sana ne demeli Sefer?
Ulan böyle sevgi olmaz olsun demek istiyor insan sayın seyirciler. Evet,
gururunla oynadı, evet rezil oldun. Peki Sefer yakışıyor mu sana Sema’ya el
kaldırmalar, silah çekmeler falan. Sen önce rezilliğine mi daha çok canın
acıyor, Sema’nın seni sevmiyorum demesine mi karar ver, sonra konuşalım. Böyle aşk da
olmasın ızdırabın da!

Aferin annecim, ne güzel ağladın sen öyle ödül alırken! by çıldırmış Begüm
Begüm gitti gidiyor, delirecek, caanım kadın diyorduk.
Hayaldi, gerçek oldu. Bıcırık Sinan’ı da aldı yine kaçtı. Dünyalar saçmalaması
otele giriş sahnesini yazmıyorum bile. Mübarek hayırevi galiba önüne geçeni
aldılar. Asla bir güvenlik prosedürü falan yok herhalde. İnandırıcıktan
gözlerim kanadı bir an. Bir de üstüne üstlük Begüm ve Sinan’ı saklamaya
çalıştı, iyilik meleği otel görevlisi. Neyse ki akıllı bıdık babasını aramayı
akıl etti, çıldırmış anası da zebani
gibi engel olmaya çalıştı ama mutlu sonla bitti yine olaylar.
Songül ben ne diyeyim bilemiyorum. Entrika, fesatlık ne
ararsan sen de, artık kelimelerim bitiyor. Rakipsizsin ki bence şu dizideki en
tehlikeli ikinci insansın. Yani her hafta düşünüyorum acaba ne yapacak, ay
artık ne yapsın diyorum yine yine yeniden şaşırtıyorsun beni. Ama Sema’ya “Ooo kaçak gelin” demene itiraf
ediyorum ki istemsizce güldüm. Sen, İpek
kocanı ayartsın diye bin bir dolap çevir, adamı altın tepside millete sun, ama
hala kolye benim diye onu da cukkala. Songül respect diyorum, vallahi kelimem
bitti. DURUN! O da ne? Yoksa karanlıklar
kraliçesinin planı bu kez patlayacak mı? Yani umuyorum ki İpek kızımız yaralı
deli fişek Sado’ya gönlünü kaptıracak, sonra da gelsin yerin dibindeki Songül. İşte
o zaman kendin ettin kendin buldun
diyeceğim Songül. Zaten Songül’ün sonu beni çok korkutuyor, bu kadının sonu
hayra alamet değil gibi ama bakalım.
Sado kendi başına işler çevirip, ortalığı
darmaduman ediyorsun diye kızıyorum evet ama alıyorsun be benim gönlümü. Yeri
ayrı ben de Sadrettin’in. Ben onun bu kendini bilmeyen efil sefil hareketlerine
alıştım artık. Küçücük, sevgiye aç bir çocuk var, Sado’nun içinde. Diliyorum ki
o çocukta mutlu olacak sonunda. Neyse Sadocum sen şu yaralanma- Poyraz işlerini
hallet, gerisi de gelecek, evellalah!
Taş Kafacığım senin navigasyonculuğuna sağlık. Kuzunun başını
okşaya okşaya ciğerci, etçi, çorbacı tarifin beni gülümsetti. Ve hala o kuzunun
nereden geldiğini meraklar içinde bekliyorum. Sonunda da o kuzu ile arandaki
duygusal bağ seni etkilemiştir diye umuyorum. Yoksa Allah o kuzucuğu korusun!
Zülfikar sen nasıl bir adamsın? Ya söyleyin bana, hangi karanlık işlerin adamı “Ben aslında sulu gözüm deyip” sevdiği birinin ağladığını görünce ağlar? Sen nasıl naif, nasıl minnoş bir adamsın dedem ya. Ağlama derken bile üstüne gitmeden, kırmadan diyorsun. Doktor sahnesinde beni yine güldürdün Doktor Bilal! Pascal ve Takoz Recep’in gelmesi de yüzleri gülümsetti, sizin Beşiktaşlılığınıza, duyarlılığınıza sağlık. Bu arada Sefercim düdükle birlikte söylediğini duymamış olayım, azıcık fairplay! Meltem meselesine gelirsek, bence artık cuk uydular. Başlar da çok tereddütlerim vardı ama birden pat diye oluverdiler, iyi ki de oldular. Sanırım benim favori çiftim Meltem ve Zülfikar!
Ve işte karşınızda aşıkların yalancı dostu, Bahri Umman'ın düşmanı İsmail Karayel!
İsmail Karayel denilince böyle bir ürperme falan gelmeye
başladı iyice bana? Adam krizi fırsata dönüştürdü. Ama her taşın altından da
çıkar mı bir adam ya? Nerede bir pislik var orada bu adam? Bir de pişkin, bir
de yüzsüz. Ve arkadaşlar aklımda bir soru var: Bahri babişko, yıllardır kan
davalısı olduğu bu adamla defalarca karşı karşıya geldi. Hiç mi anımsamadı, hiç
mi gözü bir yerlerden ısırmadı yahu? Bahri Baba bir de sen çıkıp Alzehimer
olmadıysan başımıza, bu konuda birisi gelip beni aydınlatsın çok rica ediciim.
Poyrazcığım sayesinde erkekler nelerden nefret edermiş,
öğreniyoruz. Kadınların haklı olmasından nefret ediyormuş Poyraz Beyimiz. Ama bu sefer hem Poyraz, hem Ayşegül haklı
beyler! Ne diyeyim bilemedim. Poyraz’ın dört bir tarafı dertlerle çevrili.
Begüm’ü, Bahrisi, Sinan’ı, Ayşegül’ü herkes farklı bir tarafa çekiştiriyor
adamı. Ayşegül desen nefret ettiği adam daha ne kadar burnunun dibine
girebilir, bilemiyorum. Yine de en
sevdiğim şey başlarında bunca dert varken bir de kendilerine acı
çektirmiyorlar, anlayışlı oldular. Poyraz’ın cooluğundan sipariş etmek istiyorum,
mümkün müdür acaba? Adam peşinde milyonlarca hayranı olan popçu tribine girdi
ya! Sorgu sahnelerinde gerçekten sesli güldüm. Ayşegül de Poyraz da bana kahkaha
attırdı bu gece. Ayrıca teşekkür ediyoring Poyrazcığım, 23 kiloluk kadınları
değil de hafif balık etlileri tercih ettiğin için!
Bahri Babaaaa! Despina ile olan sahnelerinde artık fonda “Sen
aşıksın arkadaş” çalıyor. Yalnız bana mı öyle geliyor, yoksa bu adam gerçekten
aşıkken daha mı karizmatik oldu? Bahri Baba kadar cool baba gör-me-dim. Bir
adam aşıkken, romantik prensken bile cool. Diliyorum ki dizideki kavuşamayan
aşıklar kategorisine geçmezler, zira kontejan doldu artık canımslar! Ayşegül ve
İsmail Karayel konuşması sırasında “Benim kızımın da dokunulmazlığı var”
diyerek, beni havalara uçurdu, ayarın ayarını yine verdi. Bence bu bölümün repliği
; Haddini bilmeyene haddini bildirmek, kırk yetime kaftan giydirmek gibidir”
ile Bahri Umman’a aitti. YÜRÜ BE BABA! Bahri Baba’nın askerleriyiz!
Had bildirmek bizim işimiz by Bahri Umman
Bir gün ya yalnızca bir gün, olaysız geçsin parolası ile
yola çıktığımız ancak bunu bir türlü başaramadığımız bir Poyraz Karayel
bölümünün de sonuna geldik. Bana çok ekstra heyecanlı bir bölüm gibi gelmedi.
Sanki biraz olayların alt yapısının oturması lazım. Yani Adil Topal’ın
kötülükleri dışında şeyler de görmek istiyorum. Bahri Baba ile olan geçmişi
gibi mesela.
Poyrazcım Karayelcim bunların altından nasıl kalkacak, Ayşegül ve
Bahri Baba nasıl tepki verecek, Sefer gerçekleri anlayacak mı? Merakla
bekliyoruz yine. Ancak bitirirken birkaç şey söylemek istiyorum. Geçtiğimiz
hafta gerçekleşen Pantene Altın Kelebek ödüllerinde bana göre geceye damga vuran tek
bir isim vardı. Ata Berk Mutlu ve ardındaki Poyraz Karayel Ekibi. Akıllı
bıcırık sahneye çıkarken zaten benim gözeneklerim patlama aşamasındaydı. Ama o
da ne, Ata Berk ağlıyor. Ben de en az Zülfikar kadar sulu gözlü bir insan
olduğum için hüngür şakırt ağlamaya başladım. Ama ne ağlamak, durdurabilene aşk
olsun. Ata Berk senin de, seninle birlikte ağlayan ve hunharca alkışlayan
ekibinin de, ödül alması ile beni çok mutlu edip, barış vurgusu yaparak
mutluluğumu kat kat arttıran Çağrı Hoca'nın da canına sağlık.
Ekip olmanın
nelere kadir olduğunu, gerçekten bizlere nasıl yansıdığını bir kez daha
anladık. İyi ki varsınız!