Kısmetse Olur: Gerçek aşk her zaman kazanır!

Kısmetse Olur: Gerçek aşk her zaman kazanır!
Offf! Bugün yazıma nasıl başlayacağımı bilemiyorum inanın çünkü biraz gerginim. Neyse geleceğiz sinirlendiğim konulara. Eser eve bomba gibi bir giriş yaptı. Zaten kendisi gelmeden mektubu gelmişti ve bu mektup az çok niyetini belli ediyordu. Eser eve girer girmez Erdem’i aldı karşısına ve bir konuşma yaptı, yani işi doğrudan muhatabıyla halletmeyi tercih etti. "Ben bu eve Cansel için geldim, zaten bu eve ilk girdiğim andan beri içimde kıpırtı yaratan tek kişi oydu, başka birine de hiç o gözle bakmadım, şimdi de aşkımı yaşamaya ve aşk yaşatmaya geldim, buna kimsenin engel olmasına izin vermeyeceğim" dedi. Vay vay vay!!! dedim bende tabii, çünkü o evde henüz Emre de dahil bu kadar net konuşan bir damat adayı göremedim. Eser bu konuda kendini çok iyi ifade etti, net oldu. Erdem’le bir probleminin olmadığını, onunla bir sorun yaşamak istemediğini ve bundan önce Cansel’le Erdem arasında yaşananların onu çok da ilgilendirmediğini söyledi. Anlayacağınız ben burdayım, Cansel için burdayım, seninle işim yok, beni Cansel’in ne söyleyeceği ilgilendirir, hodri meydan dedi Erdem’e. Eser,belki yabancı bir ülkenin kültürüyle yetiştiğinden, belki de ailesinin ona verdiği eğitimden ya da tamamen kendi kendini yetiştiren bir insan olmasından kaynaklı olarak özgüvenli bir adam ve bunu takdir ediyorum.

Erdem’in iddiası; Eser gelmeden Cansel’le bir ilişkisi varmış Eser gelmiş ve her şeyi bozmuş, bu kardeşliklerine yakışmıyormuş! vs vs. Bu bir evlilik programı ve bu kardeşlik mevzularını anlayamıyorum affedin beni. Ne yani, hoşlandığın bir kız var arkadaşın da ondan hoşlanıyor diye niye geri adım atasın? Üstelik duygularından çok eminken! Erdem’in iddialarına karşılık ben de Erdem’e şu soruları sorarım o zaman; birincisi, bir hafta birbirini tanımaya çalışan iki insan bir ilişki yaşıyor sayılır mı? İkincisi: daha bir hafta öncesine kadar bir başkasına çok değer verdiğini söylerken (Melis’e) onun zekiliğinden, hoşluğundan, fiziksel güzelliğinden, onu özlediğinden bahsederken, onun için gözyaşı dökerken, bir hafta sonra Cansel’e kara sevdalıymışsın gibi davranman ne kadar samimi? Bu durumda şimdi Cansel Eser’i tanımaya çalıştı diye onu eleştirebilecek konumda mısın? Eğer ortada bir ilişki (!) varsa ve karşındaki kadının bir başkasına gönlünün kaymayacağından eminsen, kendine güveniyorsan neden Cansel’e Eser’in hediyelerini almamasını söyleyip (bence doğru bir şey değil), konuşmalarını engellemeye çalışıyorsun? Madem Cansel’e bu kadar kıymet veriyorsun, neden sen de Eser gibi, kiminle mutlu olacaksan onu seç, sen nasıl mutlu olacaksan seçimini o yönde yap, en önemli olan sensin demiyorsun da, kıza baskı yapıyorsun? Cansel’in aklında gerçekten netleşen isim sen olsaydın kızın kafası içeriye yeni biri girdi diye karışır mıydı? Daha çok sorum var ama neyse…

Benim düşüncem şu, Eser eve girdiğinde ortada bir ilişki yoktu zaten bir evlilik programı malum, orda herkesin yaptığı gibi birbirini tanımaya çalışan iki insan vardı. Eser eve geldi ve o da şu an Cansel’i tanıma hakkını kullanıyor, o kadar. Ama kızlar evindekiler de erkekler evindekiler de sanki Cansel Erdem’le bir hafta da nikahlanmış muamelesi yapıyorlar. Bence Cansel Melis’le arasının iyi olmamasından kaynaklı, biraz da nispet için, inat için Erdem’i tanımak istedi. Ama Eser eve öyle bir giriş yaptı ki, Cansel’e olan duygularını öyle güzel, öyle naif ifade etti ki, Cansel’e kendini öyle kıymetli hissettirdi ki Cansel’in aklı çok normal olarak karıştı. Hele de karşısında Melis'le dans ettiği için bir özür dilemekten, bir gönül almaktan bile kaçınan Erdem varken, kafasının karışması hiç de zor olmadı.

Zaten Eser evde yokken bile Cansel eve Eser’in gelmesini en çok isteyen kişiydi tam yakınlaşmaya başladıkları bir zamanda Eser elenmişti ne yazık ki. Bu ikinci fırsatları ve bence bu durumu değerlendirip, birbirlerine şans vermeleri kadar doğal bir şey olamaz. Cansel henüz net olmadığını söylüyor, Eser’e karşı sadece “insan olarak” bir şeyler hissettiğini, onu kırmak istemediğini söylüyor ama programı izleyen herkes görüyor ki Cansel’in kalbi Eser diyor. Erdem’e bir anda hayır diyemiyor, tepkilerden çok çekiniyor ve maalesef başkaları ne der diye içinde kura kura şu an en çok kendini üzüyor, haberi yok. Eser’le konuşurken başka bakıyor, başka gülüyor, başka işte… Erdem'le birlikteyken sanki onunla vakit geçirmek bir görevmiş gibi davranıyor, öyle hissediyorum.

Gelelim kızgın olduğum konuya. Erdem’e çok kızgınım hiç Cansel’i istiyormuş gibi bir hali yok üzgünüm. Karşında gayet centilmence aşkı için jestler yapan, savaşan, uğraş veren bir adam var. Karşındaki kadın sana gönlünü almasını beklediğini söylüyor, sen kılını kıpırdatmıyorsun sonra Eser’e "geldin ilişkimi bozuyorsun" diyorsun. Cansel'e dönüp onu baskı altına almaya çalışıyorsun, saygısızlaşıyorsun (tükürmek, o pankeki sana yediririm gibi laflar söylemek) ama yine de Cansel’i mutlu edecek bir tek şey yapmıyorsun! Eser, Cansel’in laf arasında pankek sevdiğini söylediğini bile unutmuyor bir kenara yazıyor, elendiğinde bile aklından onu atamayıp tüm içtenliğiyle bir mektup yazıp veriyor ve Cansel’e jest yapıyor, ona kendini değerli, özel hissettiriyor işte. Erdem sen bu arada ne yapıyorsun? Bu gün o pankeki eve götürdükten sonra Eser erkekler evine dönerken Cansel’le birbirlerine bir sarılmaları vardı ki, resmen Eser Cansel’in kokusunu içine çekip, doldurup öyle gitti. Cansel de buna karşı bir tepki göstermedi ve sen bu görüntüyü izledin. Erdem o evde senin dışındaki herkes Cansel’in de gönlünün Eser’de olduğunu anlarken sen nasıl anlamıyorsun? Bazı şeyler sözcüklere dökülmeden de kendi kendini anlatır ve sen bunu anlıyorsun, bile isteye hala Cansel’in üzerine gidiyorsun, yanlış yapıyorsun. Amacın yine mağdur erkek olmak mı? Eser ilişki bozan kötü adam, Cansel içeri başkası girer girmez ilişkisini(!) bozan kız olsun, böyle mi gözüksün istiyorsun?

Asıl en önemli tespitimse şu; sen Cansel'e ne aşıksın ne de seviyorsun, bu olay senin başına ikinci defa geliyor (kötü bir durum kabul ediyorum) ve senin erkek egon üst üste iki mağlubiyeti kaldıramıyor, işin özeti bu aslında. Aşk her zaman kazanır, hak eden kalpleri doldurur ve üzgünüm o kalpler Eser ve Cansel’e ait. Bu durum karşısında evdeki diğer erkeklerin yer aldığı saflar da beni hiç yanıltmadı açıkçası. Eser’e daha yakın olanlar Murat, Tankut, Ercan gibi, kesinlikle ne lehte ne alehte bir şey söylemediler, ellerinden geldiğince objektif olmaya çalıştılar. Hatta bugün kırmızı oda günüydü ve Cansel  Eser’i de Erdem’i de kırmızı odaya çağırmadı, Tankut’u çağırdı. Onunla dertleşmek istedi, ona bu konudaki fikrini sordu ama Tankut bir etkide bulunmak istemediğinden “senin kararın, en önemli olan sensin, kalbin ne istiyorsa onu yap” dedi. Kesinlikle Eser’den yana bir tavır koymadı, öyle de olmalıydı zaten.

Ama diğer tarafa baktığımda maalesef aynı objektifliği göremiyorum hele Emre çok ağır konuşuyor bence Cansel hakkında, böyle olmamalı. Erdem’i sevebilirsiniz, onun için üzülebilirsiniz ama diğer yandan da biraz daha tarafsız yorum yapılmalı gibi geliyor. Benim Cansel’e kızdığım noktalar; Erdem’e karşı bu kadar sinmiş şekilde davranması, onun tepkisinden korkması ve bu yüzden aslında içinde yaşadığı duyguları ortaya çıkartamaması. Aslında bu davranışı Erdem’e de haksızlık. Bilmeli ki bu ikilemi uzattıkça sonunda en çok üzülen yine kendisi olacaktır. Karar ver Cansel! Acele et hem de...

Gelelim diğer ilişkilere Tankut bu aralar kızlar arasında pek bir popüler oldu. Düşünün ki bir günde dört kez kırmızı odaya çağırıldı. Tabi ki Dani onun öncelikli tanımaya çalıştığı aday ama, Dani biraz da stratejik oynuyor gibi geliyor bana. En azından ilk haftayı elenmeden atlatmak istiyor. Tankut da aynı şekilde Dani’ye temkinli yaklaşıyor. Sürpriz bir şekilde Duygu ve Mehtap da Tankut diyorlar. Kararlı gibiler ama onlar da borsa gibiler her dakika değişiyorlar, yarın da Murat diyebilirler. Bakalım neler olacak.

Ayça ve Emre’nin final gününden beri araları bir düzelmedi gitti  ama çözülemeyecek bir problem yok aralarında, biraz atar gider yapıyorlar birbirlerine, azcık ego savaşı altta kalmama durumları ama halleder onlar. Ceyda ve Ercan aşkına gelirsek her ne kadar Ercan’ı sevsem de maalesef Ceyda Ercan’dan hoşlanmıyor onu gözlerinde göremiyorum. Ceyda Adnan’da tutuklu kaldı.

Melis’i her zamanki gibi anlamakta zorlanıyorum davranışlarını çözemiyorum ama sanıyorum Erdem’in ondan bu kadar çabuk vazgeçmiş olmasını sindiremiyor içine. Bu durum sinirlerini bozuyor, onu kötü etkiliyor. Ama şunu da ekleyeyim, arkadaşlarının manevi eşyalarına yaptığı şeyleri hoş bulmuyorum. (Ceyda'nın hediyelerini saklaması, Cansel’in resmine kötü şeyler yazması) Melis kötü bir kız değil ama kendini yanlış ifade ediyor bence.

Biraz uzun mu yazdım ne? Anlayacağınız evde bu aralar fokur fokur kaynayan kazanlar, konular var; soğuk savaşlar, aşklar var. Tüm yaşanacaklar için heyecanlıyım, ya siz?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER