Televizyonun en uzun süre devam eden yapımlarından Doctor Who ekrana gelmeye başlayalı tam 52 yıl oldu. Dile kolay, 52 sene!
Her ne kadar kendimi bir Doctor Who hayranı olarak görsem de, yaşımın iki katı olan bu dizinin tüm bölümlerini izlemem mümkün olmadı. Yaşıtlarımın büyük bir kısmı gibi diziyi 2005 yılında başlayan süreçten itibaren takip etmeye başladım. Doctor Who da zaten birkaç bölüm kaçırdığınızda, öncesini izlemediğinizde ne olduğunu anlayamayacağınız bir dizi değil. Yine de belki bir gün oturup siyah beyaz bölümleri izlerim diye umuyorum.
Bilgim genel olarak yeni seriyle kısıtlı olduğundan ben biraz daha son dokuz sezona odaklanacağım. Ancak bu sizi yanıtlamasın. Dizi sadece benim bahsedeceklerimden ibaret değil. Daha keşfedilecek, öğrenilecek çok fazla şeyin olduğu koskocaman bir dünya!
Doctor Who benim için bir yandan çocuksu bir hayal gücünü diğer yandan da sınırsız ihtimallerin olduğu şahane bir dünyayı ifade ediyor. Dizide her şey mümkün dersem abartmış olmam. Mümkün olmayan tek şey muhtemelen Doktor'un gerçek anlamda ölmesi olur. Bu tam anlamıyla "Ana karakter ölürse dizi biter" denecek türden bir yapım. Sırf dizi bitmesin diye rejenerasyon mantığı geliştirmiş adamlar. Ondan mütevellit ne olursa olsun ölmüyor bu adam. Ancak her rejenerasyonda, yol arkadaşlarına edilen her vedada yürekleri dağlıyor desek yeridir.
Dizinin bunca zaman yayında kalmasındaki en önemli etmen her zaman kendisini yeniliyor oluşu diyebiliriz. Bundan kastım sadece değişen karakterler değil. Bu karakterlerin nasıl değiştiği ve geliştiği... Televizyon macerasına dede denilebilecek bir karakter olarak başlayan Doktor, televizyonda değişimin göstergesi oldu. Başta çocuklara tarih ve bilim öğretmek için geliştirilen bu dizi, o çocuklar büyüdükçe yeni izleyici kitlelerine hitap etmeye başladı. Doctor Who'nun Amerika'da yayımlanmaya başlamasıyla da dünya çapında yoğun bir ilgi görmeye başladı. Bu sebeptendir ki BBC denildiğinde akla gelen ilk dizilerden birisi Doctor Who.
Elbette tüm zaman ve mekanlara hakim olan bilim düşkünü bir adamın kapalı görüşlü olması beklenemez. Bundan dolayı Doctor Who cinsiyetçilik karşıtı, her türlü cinsel yönelime açık, her şeyin bilimle açıklanabileceği mantığı kabul eden modern bir yapım olarak dikkat çekiyor da diyebiliriz. Her ne kadar bir çocuğun rahatça anlayabileceği bir senaryosu olsa da, büyük ve önemli hikayeler anlatmaktan da çekinmiyor. Dizi yeri geldiğinde kadın düşmanlığına karşı koydu, uygun zamanda izleyicileri cinsellik konusunda en açık görüşlü insanla Jack Harkness'la tanıştırdı. Yeni nesillere farklı olmanın korkulacak bir şey olmadığını öğretti. Üstelik anlattığı hikayelerle aslında her insanın çok güzel şeyler yapmaya müsait olduğunu, sadece uygun fırsatın gerektiğini anlattı bizlere. Belki bu sonuncusu biraz fazla iyimser bir görüş olabilir. Ancak Doctor Who televizyonda tam olarak bunu temsil ediyor.
Doctor Who'nun kalbimi çalmayı başarması bunlardan hangisi yüzünden oldu, emin değilim. Ancak anlattığı hikayeler, durumlara yaklaşımı ve temsil ettikleriyle Doctor Who yarım asırdır ekranda olan bir bilim kurgu dizisinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Her fırsatta gelişimin yanında yer alan bu güzel diziye, doğum günü vesilesiyle yeniden "İyi ki varsın!" demek istiyorum.
"İyi ki varsın ve umarım uzun yıllar boyunca ekranda olursun!"