Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bu yazıyı
yazma sebebim ailemdir. Çünkü artık evdeki bitmek tükenmek bilmez, "Hadi tüm
hafta sonu Kiralık Aşk yorumlayalım!’’ durumumdan bıktılar, isyan ettiler. Yahu
ben nasıl susayım?! Bir söyleyin bana, nasıl olacak o iş?! Sen susarsan, ben
susarsam, kim konuşacak?!
Ben fazla Ömer, Defne dediğimde annem.. Şimdi bölüme gelince… Hızlıca başladık bu
bölüme. O kadar ki Ömer’i ilk olarak lansmanda görebildik. Ama bu hızlı geçişleri
seviyorum. İlk başlarda bocalasam da, "E biz burada kalmamıştık ki?" olsam
da şimdi alıştım, alıştık diye düşünüyorum. Alışmaktan bahsetmişken…Ömer
de Defne’nin bu inişli çıkışlı hallerine alışmış gibi duruyordu bölümde. Önceki
bölümlerde "Neden?" diye sorgulayan adamı göremedim. Hoş, bu gündemin yoğunluğundan
da kaynaklanıyor olabilir. Sinan’la ayrılma kararı alması o kadar normal
ki. Nasıl güvensin bundan sonra? Kendi emeğini, çizimlerini, daha da ötesi
duygularını ve yaşanmışlıklarını
kardeşim dediği adam verdi Deniz’e. Tabii ki de ilk tepkisi şirketi ayıralım
demek olacak. Ömer gibi bir adamdan başka türlüsü beklenemez. Ama beni şaşırtan
Sinan oldu. Bu ne gurur?! Onca yaptığından sonra hem de. Yani tamam, herkes hata
yapar da bu kadar bağıran bir hatayı hem yaptın hem de trip atıyorsun. Açıkçası ben de ayrılsınlar istemiyorum. Sonuçta yılların emeği, dostluğu var ve
Passionis'i ne zorluklarla kurmuşlar gördük. Yalnız, o flashback sahneleri ne güzel
olmuş öyle. Tadından yenmez. Hele Koriş’in saçına bittim. (Ayrıca Ömer’in gözlüklü
haline de ayılıp bayıldım ama konumuz o değil şu an)
Defneciğim, çok bir mücadeleci gördüm seni bu
akşam? Demek ki neymiş gerekince o pençeler "cırt" diye çıkabiliyormuş. Hoş o
mücadeleci ruh biraz sende komik olmuş ama çok tatlı da durmuş be. Güzel güzel,
mücadeleye devam. Nikahı basana kadar durma! Zaten o İz midir nedir, bak hiç
fırsat kaçırmıyor görüyorsun. İki dakika yalnız kaldınız, bi tatlı tatlı
bakışacaktınız. Hop, İz Hanım teşrif ettiler. Ama seni tebrik
ettim. Gitmedin. Önceki Defne olsa kaçar giderdi. Aferin
kız! Kaptırma Ömüş’ü. Bak gider sonra yaban ellere. İz’i ne kadar sevmesem de epeyce kopyalar da verdi sana. Kız bu adamdan sırdan, yalandan dolandan
nefret ediyormuş işte! Hiç eyvallahı yok. Sinan olayında da gördük. Yasemin’e de
resti çekti. Ay napcaz biz kız?! Kız sana diyorum, nasıl çıkacağız bu işin
içinden?! Ay bana bir sinir geldi. Anneeğ, rezeneeğ!!
Ay İz gelmeden azcık daha bakayım
şöyle tatlı tatlı! Ah şu dövme olayı açığa çıktı sonunda. Defne kadar rahatladım galiba. Artık olayı nasıl içselleştirdiysem. Koriş gibi
fazla empati yapıp ayılıp bayılmaya "Iığğ"lamaya başlayacaktım.Yalnız ne
garip, Ömer gibi adam gidip sevgilisinin adını yazdırmış. Ya bir de İz’in dövmesi
hala duruyormuş. Sen çek, git ama dövmeyi sildirme. "Ömer, sana söylemeden
yurt dışına okumaya gittim evet ama bak dövmem duruyor, seninki de duruyor
mu? Duruyorsa Marsilya’ya gidelim, durmuyorsa ben gitcem." Git annem, nolursun
git. Ayy sevemedim sevemeyeceğim seni İz. Bir de güzel, ığğ piis!( Burada
kıskançlıktan ortadan ikiye ayrıldı.) Bu Koriş lafları dilime çok dolandı. Her
yerde her şeye tepkim bunlar oldu.
-Hoca quiz yapacakmış.
+Iğğ Iğğ.
-Şu kıza bak ne kadar güzel!
+Ay kazulet!
+Benden habersiz buluşmuşlar. Pislerr,
kartlarr! Ömer’le Defne barışmış. Ay tansiyonum sıfıra düştü, sürünüyor. Bayılcam
galiba!"
Gibi gibi…Seviyoruz seni Koriş! Küçük ortağın (küçüğe takılmayalım
lütfen) sen çıkmış olması da ayrı güzel oldu. Bu kadar üzücü bir konuyu ancak
seninle şenlendirebilirdik zaten. Ben şimdiye kadar böyle kahrolan, böyle üzülen,
ayılıp bayılan insan görmedim, göremem de herhalde.
Yalnız çok merak ettiğim bir karşılaşma
var. Neriman ve Defne. Nöro en son Defne’ye, "O topukların kalçana vura vura
gideceksin o işe!" demişti. Sonra Necmoş Bey falan girdi araya ama. Ee noldu bu
iş. Plan iptal mi, devam mı ? Nöro dönecek ama bakalım ne zaman ve nasıl
olacak. Sude onun yerine bu aralar fazlasıyla şirkette zaten. Kızım bir nefes
aldır adama yahu! Annesinin gittiği her yere gitmeye çalışan çocuklar gibi "Ben de geleyim mi?" demek ne demek? Azcık cool ol. Onu da mı ben diyeyim? Sen
Neriman İplikçi’nin kızısın ayol!
Kız mayınlı arazi orası, uzaklaş
uzaklaş!
Ve kara
bela Deniz Tranba! Kabus gibi çöktü resmen üzerimize! Ve Defne’ye takılıyor sanki
bakışları, hiç hoşuma gitmedi bilesiniz. Bu işin sonu iyi değil. Ömer’i kaptırma
Defne derken, Defne gitmesin elden?! Ömüş’üm, zeytin gözlüm. Sen ne şaşkındın bu
bölüm?! İz’le Defne arasındaki savaşı çakmayan hallerin falan. O da güzel, o da
olur. "Birlikte yaşasak ya?", "İyi ki varsın!" lafların, şirketten ayrılma konusunda
Defne’ye danışmalar... Ya siz evlensenize? Olmuşsunuz siz ben
söyleyeyim. Zaten son sahne beni benden aldı. Oturduğum koltukta panduflarıma
doğru eridim gittim. Kafamda deli sorular devam ama. Öyle erimekle falan bitmez
bendeki bu merak. O Nazlıcan’ı kim fiştekledi arayıp Ömer’in gittiğini söylemesi
için? İz’dir herhalde diyorum ama bu dizi ters köşeyi seviyor hiiç belli
olmaz. Sonra, İz gitti mi mesela? O iz silindi gitti Defne, dedi Ömer ama hangi
iz acaba?
İşin özü bu bölüm bana dizinin şarkısında
da geçtiği gibi "Hayat bazen zor olsa da yine güzel!" dedirtti. Evet şirket
dağılıyor, herkes üzgün ama bir yandan da güzel şeyler oluyor. Bazen bir izin
ihtimali bile insana delice şeyler yaptırabiliyor.İ nsan bazen sevdiğini
kaybetmeden ya da kaybetme ihtimali ile yüzleşmeden duygularının ne derece
büyük olduğunu anlayamayabiliyor. Ve herşey bitti derken aslında tüm hikaye
belki de yeni başlıyor. Yenilikler iyidir güzeldir. Yeni yeni bölümlerde görüşmek
üzere…