Sezen Aksu usulca
hep en doğru yerde, en doğru şeyleri söylemeyi nasıl da başarıyor. Nesillerin
gelmiş geçmiş en romantik şansı Sezen Aksu’dur, net. İzlemelere doyamadığımız
Ömer’in halüsinasyonunu da bu kadar çekici kılan sebeplerden biri, Sezen
Hanım’ın yine taşı gediğine oturtmayı başarmış olmasıdır.
“Vurgun yemiş misali gönlüm, tutuldu aşka.
Ciğerimden yanıyorum ben, bu defa başka..”
Defne, Ömer’in ilk
heyecanı değil elbette. İz gibi bir faktör varken bunu söylemek ne mümkün zaten.
Ama Defne’yi bir başka seviyor be. Adam resmen cayır cayır yanıyor ve bunu bize
geçirmeyi de çok iyi başarıyor.
Bu bölümü izleyince
nedense Aşık Veysel’in aşk için söyledikleri geldi aklıma. Üstada sormuşlar
“Aşk nedir?” diye. Gülümsemiş, “Seversin,
kavuşamazsın aşk olur..”
Defne ve Ömer’in
aşkını çekici kılan da işte aynı bu sebep. Sevdiler, ama kavuşamıyorlar.
Kavuşsalar bile biliyoruz ki arada sırdan bir duvar var. İzleyiciyi tetikte
tutan da tam olarak bu.
Nedense toplum
olarak aşkı, bu engellerle dolu parkurda koşturmaya bayılıyoruz. Çok dramatik
bir alt yapımız var. Romantik komedi adı altında dahi o dramı görmezsek orta
yerimizden çatlıyoruz. Ne sebeptendir o da bilinmez erkek tarafını da acı
içinde kıvranırken görmeye bayılıyoruz. Aynı bu bölümde Ömer’in asansörde
kıvrım kıvrım kıvrandığını gördüğümüzde olduğu gibi. Doğruya doğru acı çekmek
öyle her erkeğe de yakışmaz. Yakışsa da yansıtamaz. Maşşallah Barış Arduç bu konuda
da bizi hiç eksik bırakmadı. Ne yaşıyorsa, aynısını çok şükür biz de yaşadık.
İtiraz eden mutlaka
olacaktır ama her erkeğin arkasını toplayan bir kadın mutlaka -yani en azından
bence-, olmalı. Arkasını toplamak da demeyelim de, daha çok hayatını kolaylaştıran.
Bardağının altına peçetesini koyan, kahvesini içtikten sonra bir yudum suyunu
hazır eden, imzayı atacağı yanlış kalemi doğrusuyla değiştiren, telefonuyla ne
yaptığını çözemedim ama her ne yapıyorsa onu yapan… Bu senkronizasyonu
yakalayabilmek bence çok önemli. Seyirciye geçirdiği his olarak on numara bir
sahneydi bence. İz ne de doğru söyledi, adeta hayallerimize tercüman oldu. Ne
kadar da karı koca olmaya layık bir çift..
Geçen bölüm Ömer’e
çok kızdık. Bizi hayal kırıklığına uğrattı yalan yok. Hele o kitabı, teslim
olurcasına İz’e verdiği sahnede sinirden bayıldık. Bayıldık bayılmasına da, yani
bir konu ancak bu kadar güzel halledilir. Bir kadına verilen değer, bu kadar
güzel hissettirilir. O sahnedeki Ömer’in bakışları, seksen altı öpüşme sahnesine bedeldi bence. Şefkat bir erkeğe bu
kadar mı yakışır?
Gelelim Sinan
Efendi’ye..
Açık konuşmak
gerekirse Sinan Defne’ye kapıldığından beri beni bir itiyordu. Yani ısınamadım
bir türlü. Sonra Ömer için Defne’den vazgeçişi, kardeşini yarı yolda bırakmak istemeyişi
bende baya bir artı puana dönüşmüştü acısına da saygı duyuyorum lakin, yurduna
ihanet en ağır suç. Ömer senin yerin yurdun, çocuk gibi triplere girip düşmanla
el sıkışmak ne bileyim fazla toy bir hareket. Umarım Deniz’i denemek için
yanlış koleksiyonu vermişsindir Sinan. Yoksa Ömer seni bu saatten sonra biraz
zor affeder. Sinan için kırılma noktalarıyla dolu bir bölümdü.
Herkesin
Sinan’dan öğreneceği bir şey olduğuna ben de inanıyorum. Doğru noktaları örnek
aldığımız müddetçe tabi. Sude ile olan ilişkisine de ben bu bölüm farklı bir
yerden bakmaya başladım. Sude bildiğiniz üzere Necmi’nin kızı. Necmi de
Sinan’ın dert ortağı. Eğer ileride Sinan, Sude ile bir şey yaşamaya kalkarsa
Necmi’nin tavrı ne olur çok merak ediyorum. Sonuçta Sinan’ın Defne’ye yanık
olduğunu biliyor. Bunu bile bile kendi kızının yanında, yamacında Sinan’ı özel
bir sıfatla tutar mı bilinmez.
Neriman, birkaç
bölümdür depresyondaydı. Bu depresyonun o hoyratlığa ve hırçınlığa çok iyi
geleceğini düşünüyorum. Necmi’nin yokluğu, Neriman’ın uyanışı oldu. Bence
bundan sonra çok farklı bir Neriman izleyeceğiz.
Koray, ah Koray.
Neden Koray’sın sen? Dizinin enerjisini en çok yükselten kişi Koray, net. Bir
insan girdiği ortamın aurasını nasıl bu kadar çabuk değiştirebilir? İz ile olan
kankalığı yine biz DefÖm’cülere yaradı. İz’i ortamdan alıp götürmesi, çiftimizi
birbirlerine bırakması en çok bizim işimize geldi. Sen çok yaşa e mi Koray!
İsmail ve Yasemin
cephesinin tansiyonu da oldukça yüksek. Yasemin’in bir türlü elalem ne der diye
düşünmeyi bırakamaması, İsmail’i kaybetmesine neden oldu. Doğrusu zengin kız
fakir oğlan ilişkisi beni pek cezbetmiyor ama İso bizim oğlan be. Üzülmesine
dayanamadım ne yalan söyleyeyim. Yasemin, İsmail’in elini tutsaydı üzüldüğüm
kişi Derya olurdu. Esas kız ile esas oğlanın arasında harcanıp gitmiş olacaktı.
Gerçi o saflıkla Derya da bunun üstünde çok durur muydu bilemiyorum ama,
ilerleyen zamanda Yasemin ve İso bir araya gelirse Derya illa ki harcanır
gibime geliyor.
Deniz’e gelecek
olursak, sanki hırsıyla çok aceleci davranıyor ve emin adımlar atmıyormuş gibi
geldi bize. Aksine, bastığı yerleri çok dikkatli seçti. A planı Yasemin’di ki,
Yasemin’i çok takdir ettim. İsmail’in onda değiştirdiği güzel şeylerden biri
oldu, sadakati. A olmasa da, B planı maalesef amacına ulaştı gibi görünüyor. O
kış gelir mi bilinmez ama havada bir elektriklenme var. Ömer’in gökyüzünde
fırtınalar kopması yakın gibi.
Ve Serdar..
Nihan, her şeyi
anlattı mı bilmiyoruz ama umarım anlatmaz. Aslında neden anlatmasını istemediğimi
de bilmiyorum. Serdar öğrense ne olur, kestirmek güç. Öyle höt hötleyen bir
insan değil çünkü. Aslında tam da bir abinin, bir kardeşin olması gereken kişi.
Bu yalanı dolanı öğrenince hikayenin gidişatında bir kavşak mı olur, bir tümsek
mi yoksa bir U dönüşü mü bilemiyoruz. Bakalım Serdar bu sefer de doğru şeyi
yapıp takdirimizi kazanabilecek mi? Hoş, yapmasını istediğimiz şey ne, ben onu
da bilmiyorum ya neyse.
İz, bu hikayenin
elektronlarından sadece biri. Merkezde değil, ancak yörüngede. Ömer’i buralardan
alıp götürmeye gücü yeter mi bilinmez. Tabi denk gelen olaylara göre de
değişebilir. Şu an için en çok korktuğum şey Defne’nin sırlarını öğrenmesi ile
birlikte planlanan bir gidiş olması. Yani şöyle ki; İz gidecekken, Ömer
Defne’nin aslında kim olduğunu öğrenir de bu diyarlardan İz ile beraber gitmeye
kalkarsa işte o zaman ülkede toplu intiharlar başlar gibime geliyor. Düşüncesi
bile korkunç, ay ağzımdan yel alsın! Amaaan zaten öyle bir şey olursa dizi
biter, olmaz. Olmaz değil mi?
En çok sevdiğim sahnelerden
biri de İz-Ömer dertleşmesiydi. Tam olarak bir dertleşme değildi tabi ama
olsun. En azından bir adım atıldı. İz ile Ömer dost olabilirler. Gerçi İz,
Türkiye’de yaşamış, görmüş, geçirmiş bir kız olsaydı asla böyle bir muhabbete
girmezdi. Bizim adetlerimizde eski sevgilinin yeni sevgilisi bizim
düşmanımızdır. Eski sevgili ile dost olmak şöyle dursun, bir de onu böyle yıkan
kadını ondan dinleyeceğiz ha! İz’in bu Avrupai havası gene bize yaradı. Bence
Ömer bir dert ortağı buldu. Defne’den yara olarak değil de, sevdiği izler
olarak bahsetmesi beni çok duygulandırdı. İşte aşk budur dedim. Yazarken dahi
gözlerim doldu. Bir insanın sevdiği iz olmak nasıl bir duygudur acaba?
Son sahnede eve İz
ile beraber girecekler diye ödüm koptu. Allah’tan korktuğum başıma gelmedi.
Ömer o öfkesiyle İz ile bir şey yaşasa çok üzülürdüm. Defne’nin bitti demesi
çok da bir şey ifade etmemeliydi bence. Dudakları git, gözleri kal diyordu
çünkü. İkisi sanki bir mıknatısın zıt kutupları gibi birbirlerini kuvvetle
çekiyorlar ama bir yandan da itiyorlar. Defne’nin haykırışları Ömer için
patlama anıydı. Eeeh yeter senin aşkına da ıstırabına da dedi ve itmekten
vazgeçti, çekiverdi kendine sevdiği kadını. Elçin Hanım’a hiç değinmiyorum
bile. Rolünü yaşamak bu olsa gerek. Ne de güzel kaptırıyor kendini. Başını fena
çarptı ama duvara, inşallah bir şey olmamıştır..
Uzun lafın kısası
insanın ruhunu doyuran bir bölümdü. Tansiyon hep çok yüksekti. Yaşanılan duygu
geçişlerinin mükemmelliğine de yeterince değindiğimi düşünüyorum. Tartışmasız bu
sezonun en başarılı yapımlarından biri, Kiralık Aşk. E sonuçlara bakınca da hak
ettiğini aldığını görüyoruz. Ekip uyumu harika. Emeği geçen herkese
teşekkürler. Bundan sonraki bölümler, bir öncekinden hep daha iyi olur umarım.
Şimdiye kadar hep öyleydi, standartların hep üstündeydi. Bundan sonra da hep
öyle olur inşallah.
Sevgiyle kalın..
NOT: Defne ne zaman bütün bölüm boyunca üstünü
değiştirmese sonuç hep çok güzel oluyor kıskıskıs :)))))