Molde maçı kağıt üstünde en kolay maç gibi gözüküyordu. Ancak hesaplar tutmadı ve sezonun en kötü oyunu, mağlubiyeti getirdi. Celtic maçı için "ya tamam ya devam" maçı diyenler de vardı, beraberliğin iyi sonuç olduğunu söyleyenler de... Ben ikinci gruptandım. Beraberlik, umutların tükenmesi değildi bence.
Pazar günü sezonun en iyi oyunlarından birini çıkarmıştı Fenerbahçe. Net 5 gol kaçmıştı. Faullü ofsaytlı bir mağlubiyet aldı Beşiktaş karşısında. Hakem faciası bir maçtı. Halis muhlis, yüzde yüz katkısız bir hakem faciası. Her gördüğünü çalan, adaletli maç yöneten hakemlerle Fenerbahçe zor maç kaybeder. Ama maalesef ligimizde adaletin tartısı göreceli. Fenerbahçe için hep negatif yönde.
Beşiktaş maçı, skor hariç üzmedi Fenerbahçelileri. Hatta Fenerbahçeliler olarak, patronuna meydan okuyan Yaşar Usta gibi hissediyorduk. Bu yüzden yaralar çabuk sarıldı. Bugünkü rakip Celtic İskoçya’nın tek tabanca takımı. Rangers küme düşünce rekabet edecek takım bulamadı. Bu da onların onların zayıflamasına neden oldu. Ama yine de Celtic, Celtic’tir diyerek dikkat etmekte fayda vardı. Fizik ve mücadele gücü yüksek bir Britanya takımı. Kadrolar açıklandığında yine kalede Fabiano vardı. Vitor Pereira’nın tercihleri bizi hep bizi şaşırtacak. Ama asıl konu, Van Persie’nin ilk 11’e dönmesiydi. Van Persie son 2 maçta "Ben daha ölmedim!" diyerek aldı formayı.
Maç dengeli ve pozisyonsuz başladı. Fenerbahçe pozisyon bulmakta, ileriye çıkmakta zorlandı. Celtic de aynı şekilde kısır bir maç geçiriyordu. Maç 20. dakikadan sonra çok durdu. O kadar durdu ki insanlar televizyon karşısından kalkıp ihtiyaç gidermeye rahatça gitmiştir. 27. dakikada Beşiktaş’tan yenilen ikinci golün aynısı yendi. Köşe vuruşu ve arka direkteki adam. Her şey aynı, gol atan forma rengi siyah beyaz değil; yeşil beyaz. 31. dakikada Kjaer-Alves iş birliği yaparak ceza sahasına gelen topu seyrettiler ve Celtic’in ikinci golü geldi. Celtic bu kanada inmeli, topu dışarı çıkarmalı, şut atmalı taktiği maç boyunca denedi. Bütün hafta buna çalıştılar herhalde.
Maçın kırılma anı Volkan Şen’in sakatlanıp Fernandao’nun oyuna girmesiydi. Celtic savunmasının -kendileri için hata, bizim için asist- yaptığı pozisyonda Fernandao, soyunma odasına umutlu gitmemizi sağladı. İlk yarıda girilen ilk pozisyonda gol bulunmuştu.
İkinci yarıya Ozan yerine Diego ile başlamak Pereira’nın çok doğru hamlesiydi. Diego sahadayken Fenerbahçe, oyunu rakip sahaya yıkabiliyor. Bu maçta da öyle oldu ve oyun üstünlüğü geldi. 48. dakikada Nani’nin kullandığı köşe vuruşunda Fernandao müthiş yükseldi ve darbeli bir kafa vuruşuyla skoru eşitledi. Fenerbahçe’nin bu kadar çabuk geri dönmesi takımı canlandırdı ve ikinci yarının ilk 20 dakikası çok üstün bir oyun oynandı. Sonraki bölümde Celtic dengeyi kurdu. Hatta oyun üstünlüğünü de kurdu. Bu andan sonra Perreira’dan beklenmedik bir hamle geldi. 78. dakikada Meireles oyundan çıktı ve yerine Ba girdi. Artık takımın sistemi 3-4-1-2 oldu. Sanki Fenerbahçe’nin hocası 2-2’den memnun gibiydi. Maç da bu şekilde bitti.
Stoperler; hala güven vermeyi bırakın, korku salıyorlar, kaleci Fabiano sektirdiği bir top dışında iyiydi. Van Persie sahada çok gözükmese de Fernandao oyuna girdikten sonra geçtiği kanatta iyi mücadele etti. Hatta bir ara bek gibi oynadı. Nani kötü oynasa da hanesine bir asist yazdırdı. Fernandao kral olduğunu kanıtladı. Fernandao ve Van Persie’yi yan yana oynatsanız olmuyor, oynatmazsanız da olmuyor. Büyük bir ikilem… Ama ikisi de bu takımın olmazsa olmazı. Diego’nun ilk 11’e dönmesiyle bu takım beklenen gücü sahaya yansıtacak. Ancak doğru stoper ikilisi bulunmalı. Bir de Raul Meireles var. Nasıl bir akıl nasıl bir kafa? İncelenmesi gereken bir vaka. Psikoloji bölümlerinde MRLS 301 koduyla okutulması gereken bir ders. Fenerbahçeli taraftarlarda Raulofobi sendromuna yol açan adam...
Geri dönüşün sevindirici, ama hala beklenen ezici oyunun oynanmadığı bir maçı daha geride bıraktık. Bu gruptan çıkabileceğimize inanıyorum. Grubun küçük eniştesi Molde puan almaya devam etmesi işimize gelir. Umutla ve sabırla o rakiplere korku salan oyunun gelmesi dileğiyle.