Rising Star'daki Black Mirror Esintisi...

Rising Star'daki Black Mirror Esintisi...
Şu dünyada insanlar tarafından yapıldığına inanamadığım iki şey var; biri Mısır Piramitleri, ikincisi ise Black Mirror...

Black Mirror İngiliz Channel 4 kanalında 2011 yılında yayınlanmaya başladı. Üç muhteşem bölümün ardından ilk sezonunu tamamladı. Ardından üç bölümlük ikinci sezon geldi. Toplamda altı adet bölümden oluşan bu dizinin her bölümü birbirinden farklı ve çok kaliteli birer kısa film tadında. Her bölüm kendi içinde farklı yazar, oyuncular ve yönetmene sahip. Sonrasında sevenlerinin özlemi sonucu bir de Noel Özel bölümü eklendi fakat tadı hâlâ damağımızda. Dizi hiçbir şeyi dallandırıp budaklandırmadan, teknoloji denen meretin ona sahip olduğumuzu sanırken depar atıp bizi avcunun içine almasını anlatıyor.


Dizinin sisteme dair eleştirileri günümüz programlarıyla da ciddi derecede örtüşüyor

Black Mirror İngiliz zekasını bir kez daha ortaya koyarken, tüketim toplumuna sahiden de kara bir ayna tutuyor. Demokrasi, adalet, insanlık ve toplum eleştirisi çamura bulanmış bir ele dönüşüp tokat olarak yüzümüzde patlıyor. O kara aynada kendimizi nasıl göreceğimiz bilinmez fakat o esaslı tokadın yüzümüzde sağlam bir izi kalıyor. Diziyi izledikten sonra yaratılan distopyaya aslında hiç de uzak olmadığımızı hissediyoruz yaşamımızın her alanında. Aklıma geldikçe afalladığım nadir işlerdendir kendisi...


Black Mirror dizisinin IMDB puanı: 8,8

Yeni eğlencelik maceramız olan Rising Star Türkiye ise ilk gününden beri bana feci hâlde Black Mirror'ı çağrıştırıyor. Daha doğrusu Black Mirror birinci sezon ikinci bölümünü... Nasıl mı? Anlatayım... Black Mirror'ın tamamen kapalı mekanda geçen bu bölümünde insanlar kapalı mekanlarda uyuyup uyanıyorlar ve uykudan geri kalan zamanlarını bisiklet pedalı çevirerek geçiriyorlar. Pedal çevirerek enerji üreten bu insanlar, ulaştıkları sanal mesafe kadar da puan yani bir nevi para kazanıyorlar. Yaşadıkları küçük odaların dört bir yanı ekranlarla çevrili, tabii pedal çevirirken de önlerindeki ekranlara bakma mecburiyetleri var. Bu yetmezmiş gibi bir de kazandıkları puanları o ekranlardan verilen oyunlara ve eğlence programlarına harcıyorlar. Bu noktada sanal metalara yönelik harcamalara yapılan ciddi bir eleştiri söz konusu...


Black Mirror dizisi Channel 4 kanalında yayınlanmaya başladı

Bu kısıtlı yaşamın içinden kurtulmanın tek yolu ise o ekranlardaki yarışmalara katılıp şarkıcı ya da oyuncu olmak. Esas oğlanımız birikmiş bütün puanını, yarışmaya katılabilmesi için hoşlandığı kıza veriyor. Esas kızımız ise yarışmada çok güzel olduğu vurgulanınca erotik şovlar yapmaya başlıyor. Her gün ekranlardan bunu izleyen esas oğlan, alıyor eline cam parçasını, çıkıyor jüri karşısına ve nefretini kusuyor. Ama o da ne?! Bunun bir isyan başlangıcı olduğunu sanırken bir de bakıyoruz ki harika bir şov olduğunu söyleyen jüri tarafından esas oğlanımız da ele geçiriliyor. Detayları ve incelikli yanları muazzam ama hikayenin özeti bundan ibaret.


Rising Star Türkiye yarışması Tv8 kanalında yayınlanıyor

Rising Star Türkiye'de de yarışmacı ve jüri arasında devasa bir duvar var. Üstelik program son derece interaktif, yani hepimiz oy kullanma şansına sahibiz. Bu durum da müzik hakkında zerre donanımı olmayan insanların, belki de ömrünü müziğe adamış kişilerin kalışını ya da gidişini seçme şansı doğuruyor. Hayatın her yerinde sınavlar, testler, rakamlarla boğuşan insanlar bir de yarışma ortamında 'puanlama' çukurunun ortasına bırakılıyor. Oylama yapan herkesin fotoğrafı kısa süreliğine de olsa o devasa duvarda beliriyor. Şayet puanlar yeterli gelirse ne âlâ... Yok eğer geçemezsen, jüriye merhaba bile diyemeden gönderiliyorsun.

Yarışmacının kendi içindeki yalnızlığı, ekranlar önüne hapsedilişi, tamamen eğlence ve merak unsuruyla ekran başına geçmiş insanların oy kullanma hakkı gibi etkenlerle yarışma giderek zorlayıcı bir kemiğe bürünüyor. Zira yarışmacının duvar arkasındaki yalnızlığı, kapana kısılmış bir insanın kıvrandığı üzücü bir etki bırakıyor bende.

Duvarları yıkmak gerçek hayatta yeterince zaman alıyor. Puanlar ve rakamlar yeterince boğazımıza dayanıyor. Bir şekilde birileriyle kıyaslanıyoruz ya da 'birkaç puan' yüzünden en büyük hayalimize teğet geçiyoruz. Hiç değilse yarışma ortamlarının daha eğlendirici ve motive edici olmasını diliyorum.

Çünkü duvarlar yalnızca Game of Thrones evreninde Ak Gezenler'den korunmak için inşa edildiğinde güzel ve anlamlı oluyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER