İlan-ı Aşk ve Kehanetler: Kiracı olamıyoruz, hiç değilse komşu olsak?

Hem daha Şükrü Abi’nin hikâyesini dinlemedik. Ailesiyle, Ömer Abilerini çok seven çocuklarıyla tanışmadık; görünmez adam Vedat’ın dertlerine ortak olmadık, Defne ile Nazlıcan’ın çılgın bisküvi partilerinde neler kaynattıklarını göremedik, yolumuz uzun...

Sempozyum için şehir dışına gittikleri ve Defne’nin sızıp kaldığı gece Ömer nerede ve nasıl uyudu, Defne’yi uyurken izledi mi uzun uzun, bunu bilmiyoruz. Aynı şekilde, mutfağı talan ettiği gece Defne’nin Ömer’in yastığını koklayacağını adımız gibi biliyorduk; Ömer’in Defne’yi uyurken izlemesi de o kadar emin olduğumuz bir şeydi, ama bize gösterilmedi. Eğer o gece ya da ertesi sabah Ömer yukarı hiç çıkmadıysa sabah nasıl olup da Defne’den önce kalkıp giyinebildi, bunun yanıtı da yok. Defne’nin iki gün üst üste aynı giysiyle dolaşması da kimsenin dikkatini çekmedi mi yani? Ben bunların hepsi için birer flash-back istiyorum mesela...

Bu kadar laf ettim ama aşk oyununun ortaya çıkması durumunda neler yaşanabileceği üzerine bir şey söylemedim, bunu düşünmeyi hiç istemiyorum. Bu konunun hızla işlenip ortadan kalkmasını istiyorum sadece. Bu tür oyunlar asla planlandığı gibi işlemez, aşkla oyun olmaz çünkü. Elbette ilişkiler yaralanacak, sinirler gerilecektir ama bu engeli aşamayacaklarsa aşktan hiç bahsetmeyelim zaten. Aşmalarının gerekçesi aşk olmayacaksa sonsuza dek susalım hatta... Yıldızlı göklerin dönmeye başladığı anı fark edebiliyorsak orada aşk yoktur ki.

Beceremeyeceğini düşündüğü için golf oynamayı reddeden Defne’ye, “Ben varım, korkma!” demişti Ömer, “Yabancı yok aramızda, biz bizeyiz, bana rezil olmazsın.” anlamında. Başına ne gelirse gelsin bu hikâyenin; ben varım ekranın karşısında, biz varız, birlikte yürürüz umarım masalın sonuna kadar. Ufak bir gün değişikliği dışında hiçbir şeye itirazım olmaz, malum ya, kış sezonu sahnelerin, perdelerin açıldığı bir zaman dilimidir, Cuma akşamları sahnenin önü yerine televizyon karşısında olmak diğer günlere göre çok daha zordur. (Sanat oburu yazar, burada, “Sahneye öyle insanlar çıkar ki adımı unutur sanat merkezine koşarım, dizi ne ki!” demek istiyor.)

Evet, bu bir ilan-ı aşk metnidir, benim bu dizi ile girdiğim gayrimeşru ilişkinin itirafı ve kehanetlerimin kaydıdır. İlişkim gayrimeşru, o yüzden kiracı ya da ev sahibi olma gayesi taşımıyorum. Komşu olmakla, perdeyi usulca aralayıp kaçamak bakışlar atmakla, boş bardağı duvara dayayıp sesler duymakla, duyduklarımdan yeni hikâyeler yaratmakla da yetinebilirim; olmaz mı?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER