Baba Candır: Yufkacı Salih Bey ve evlatlarının tatlı eşki hikayesi

Baba Candır: Yufkacı Salih Bey ve evlatlarının tatlı eşki hikayesi
Uğur Atukman Taban "konum" yolladı sağ'olsun. Elde telefon, Beykoz sahilinde konum takip ediyorum. Taksici teknolojiye güvenmediği için ilk kalabalığa yanaşıp adresi soruyor. "Film çekilen sokak az ileride" diyor sümüklü bir oğlan. İstanbul'un tam göbeğinde, sanki bir Karadeniz köyüne doğru ilerliyorum. BAhsedilen göbeğe yaklaşınca yol kenarına yanlamış beyaz kamyonlar da görünüyor. "Hangi evde çekim yapılıyor" diye sormama gerek yok; sokağa taşan telaştan ev kendini belli ediyor.

Yüz yılı aşkın bir zaman dilimi boyunca Beykoz'un sırtında neşeli bir sokağa yerleşmiş ahşap evin bahçesine doğru yürüyorum. Büyük bahçeye masalar sıralanmış. Bahçe kapısının girişinde hemen solda kulübesinde havlayan, kapalı kalmaktan daralmış kahverengi yavrumsu köpeğin havlamaları hazırlık telaşına karışmış halde.. İki dev ekran kurulmuş ki onlar, saatler sonra izleme esnasında tatlı bir 'ses' sorunu çıkaracaklarının farkında bile değiller.

Kim bilir ne hikayelere gebe bu mutfak..

Baba Candır, MF Yapım'ın TRT1 için hazırladığı bir uyarlama. Orjinali Güney Kore dizisi olan “What Happens to My Family” geçtiğimiz yıl Güney Kore’de 53 bölüm yayınlanarak 43 reytingle final yapmıştı. Çekimlerin ilk günü de Üsküdar'da sete uğramış, konuk olmuştum. Bu akşam da yayın açıkıyorlar. Çekim ve Yapım ekibi, oyuncular, TRT yöneticileri ile birlikte ilk bölümü izleyecekler. Bahçedeki kalabalığa bakıyorum. Henüz sadece Yapım ekibi gelmiş. Yönetmen Yusuf Pirhasan dışarıda sahne çekiyor. İşi biter bitmez ekibe katılacak.

Uğur Atukman Taban ve sahiden tatlı ekibi ve projenin uygulayıcı yapımcısı Rezzan Diniz ile laflamaya başlıyoruz. İlk gelen Tayfun Güneyer oluyor. Atukman hep yaptığı gibi "Ranini" diye tanıştırıyor. Ve ilk golü Güneyer'den yiyorum. "Hani bana durmadan laf sokan şu Ranini!" diyor ve hemen ardından ekliyor, "Neden yapıyorsunuz bunu?" En şirin gülümsememi asıyorum yüzüme ve "İşim bu.." diyorum. Sonrası malum muhabbet, "Siz hiç bir satır senaryo yazdınız mı"lara doğru yürüyor; en kibarından bir üslup ile... Güneyer tanıdığım en kibar adamlardan biri, net, at fav'a!


Uraz'dan size selam var ve adam her durumda ölümcül yakışıklı!

Tayfun Güneyer'in incelikli savunma refleksini savuşturmaya çalışırken bahçeye Settar Tanrıöğen giriyor. Çok şükür sayesinde unutuluyorum. Yufkacı Salih.. Yani haftalarca evletlarının da hikayesini izleyeceğimiz Baba Salih. Hemen arkasından Hala rolünü canlandıran Tülay Bursa geliyor. Bir dönem ekranda fırtınalar estiren Mavi Ay'da Maddie Hayes'e sesini veren de Tülay Bursa'idi. Üzerine giydiği her rolü bize yakın eden o sıcaklığın sebeplerinden biri de bu olsa gerek diy edüşünüyorum kendi kendime. Bahçe yavaş yavaş dolmaya başlıyor. Uraz Kaygılaroğlu, Berna Koraltürk, Özgün Karaman, Melis Tüzüngüç gözüme ilk çarpanlar.. Herkes neşeli bir telaşla sohbet ediyor ve yayını bekliyor.

İki büklüm ama pür dikkat bölüm izleyen Ranini yabmışlar! ^.^

Yayından önce bahçeye kurulmuş mangal tütmeye başlıyor. Rezzan Hanım'ın akide şekeri gibi otoriter sesi eşliğinde yemek sırasına geçiyoruz. Yayına on dakika kala TRT Haber bahçeden canlı yayına bağlanıyor. Oyuncularla kısa bir sohbet ediyorlar. Ve bölüm başlıyor. Yazlık sinema nostaljisiyle bölümü izliyoruz. Tek başına ya da kalabalıkta her durumda gülmeyi pek beceremeyen bir insanım ama Baba Candır kimi sahneleriyle beni bile güldürmeyi başarıyor.

Temiz, derdini anlatan, merak yaratan, kibirsiz, parmak sallamayan, öğreten abi tadında olmayan bir bölüm izliyorum. Hikayenin uyarlanması anlamında da oldukça başarılı olduğu yerler var. Şakalar da hiç alışkın olduğumuz "Güneyer Şakası" tadında değil; yer yer derinleşen diyaloglar ve ilginç duyarlılıkta alt metinler var. Güneyer'in senaryo yazarlığına aşina olmak için de bu işi takip etmek istiyorum mesela, günü sonunda...



Temiz, modern rejisi, ince kurgulanmış karakterleri ve satır aralarına gizlenmiş "ailedir iyidir" mottosu ile Baba Candır, uzun zamandır TRT etiketi altında gördüğüm en ŞIK iş.. İlerleyen bölümlerin listede tutunabilecek gücü; yavaş yavaş yükselecek kadar da işlek bir hikayesi var. Settar Tanrıöğen'e "iyi oynamış" demek haddim değil ama yine karakteri lök diye koymuş kalbimize çakmak üzere. Baba Candır seyirciden yeterli zamanı çalarsa efsane bir Salih izleyeceğiz, belli.

Hikayenin parçası olan bütün performansları keyifle izledim, hepsine inandım. Kişisel olarak Melis Tüzüngüç'ün nefes sesleri ile süslediği, yavru 'Ceylan' performansını az abartılı bulsam da ilerleyen bölümlerde diğer karakterlerle uyum sağlayacağını ve yorumuyla doğru tonu bulacağından kuşkum yok. Avcuna bırakılan parçalardan bütünlüklü ve izlenir bir dünya kuran yönetmen Yusuf Pirhasan'ın adını da kalbimin saklı köşesine yazdım. Emeği geçen herkesin gönlüne bereket..

Hamiş: Sayın Kurtuluş Zeydan, izleme gecesi bizzat söyleme fırsatı bulamadım ama bünyenizde barınan "Kurumsal" departmanına yayınladığınız dizilerin pek çoğunun aylık değil haftalık olduğunu ve o bültenlerin her hafta yollanması gerektiğini hatırlatabilir misiniz? Saygılar..


Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER