İnadımız etek boyu, yolumuzun nesi doğru?

İnadımız etek boyu, yolumuzun nesi doğru?
Geçtiğimiz günlerde yeni bir yaz dizisi başladı. Geniş bir kadroya sahip, güzel bir jenerik müziği olan bir dizi. Oyuncularını önceki işlerinden beri severek takip ettiğimiz ve heyecanlandığımız bir dizi. Sonrasında tanıtımlarında ''Bir parmak etek giyen kızı nasıl gezdireyim yanımda? Yuh herifteki geniş mideye bak demezler mi!'' diyen bir karaktere sahip olduğunu gördüğümüz dizi..


Facia anı..

Yalın esas karakterlerimizden biri. Güçlü, yakışıklı ve cool bir adam. Jön dediğimiz konumda oturuyor. Kız kardeşinin eteği sebebiyle tozu dumana katıyor. Kardeşi ''Gecelik sevgililerinin hepsi bunun yarısı kadar etek giymiyor mu'' diye Deniz'den yardım istiyor. Ve tam da o anda fecaat cevap.. ''O yüzden tek gecelik oluyorlar zaten Yeşim!'' Nasıl? Bunu duymuş olamam. Bir kez daha izliyorum. Benim duyduğuma inanamadığım şeyi karakterin sahiden söylediğini görüyorum. Bir de iki arkadaşın 'hovarda' tavırla gülüşmesi var ki hangisi daha feci, netleştirmek zor..


Kadroda ilgi çekici isimler mevcut..

Yetmiyor maço söylemlerin fenalığı.. Yalın Bey şirkete iş başvurusuna gelip yazılım hatasını çözmeye çalışan Defne'yi çalışma odasında kıstırıyor. Evet, doğru tanım bu. Kıstırıyor ve alenen taciz ediyor. Bunu en çok da cüretkar beden dilinden anlamak mümkün. Burdaki romantik flörtleşmeyi anlayamadığımız için cahil mi hissetmeliyiz yoksa bu yüzyılda Türk dizilerinin tacizi ve baskıyı hâlâ mizah sanmasına mı içerlemeliyiz? Buyrun, süreniz başladı.

''Anneme seksi deme babam kızıyor'' diyen küçük bir çocuktan tutun da ''Bana bak Leyla sen de çocuklusun diye karışmıyorum ama bir daha Defne'ye bunları giydirirsen bozuşuruz'' diyen abiye kadar tüm maço karakterlere sahibiz. Peki neden böyle? Ve biz neden buna tepkiliyiz? Çünkü yorgunuz. Bu anlamsız şakalardan, baskının kanıksanmasından, kadının metalaştırılmasına yönelik endüstriyel katkılardan.. Eril otoriteyi çözümlemek ve kalemi nezaketten yana savurmak mümkün. Sarsıcı ve yapıcı çalışmalar yapmak, hayatın her alanında kadın tavrını oluşturmak mümkün.


İnadına mini etek!

Fakat ne yazık ki dizideki olumsuz diyalog örneklerini çoğaltmak da mümkün. Zira bu bölümün ismi 'Etek meselesi' ve her üç diyalogdan beşinde buna yönelik cümleler akıyor. Cinsiyetçi yaklaşım yalnızca kapıları kapalı, dar evlerde hüküm sürmüyor. Bindiğimiz otobüste, dinlediğimiz şarkıda ya da izlediğimiz bir filmde eril dilin terimleri yeniden üretiliyor. Diziler hayatı anlatır, hayat ise gerçeğin ta kendisidir. İşte tam da bu sebepten hayatı doğru yerinden yakalamak şart. Bir düşünün.. Kadına şiddet ve tacizle ilgili bir seminer düzenlesek bunu şehrin en kalabalık yerinde sunmamız mümkün. Ancak televizyon ülkenin en ücra köşelerine, en gizli kasabalarına ve evlerine ulaşır. Asla tanıyamayacağımız insanların zihnine ve kalbine dokunur. Bu etkiyi faydalı yönde kullanmak varken, televizyonlardan bu denli etkilenen bir halkı mümkün mertebe mantığa sevk etmek varken bu seçilen yol.. Nerden baksan tutarsızlık..

Dokunduğumuz yeri güzelleştirmek bir seçimdir. Elimizi havaya kaldırdığımızda bu sert bir yumruğa da dönüşebilir, cıvıl cıvıl bir alkışa da.. Yazdıklarınızın ekranda ete kemiğe bürünmesi, oynadığınız karakterin bir yerlerde birilerinin ruhuna işlemesi mucizedir. Ve güzel şeyler anlatabilmek için çok az fırsat geçer elimize.. Umarım İnadına Aşk ekibi o güzel fırsatı kaçırmazlar. Eleştirilerin yapıcı yönde olduğunu unutmamak şartıyla elbette. Güveni tazelemek için hiçbir zaman geç değil.

Güzel günler. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER