Üzücü
olan vedadır, ben sevmem vedaları, seven varsa da nasıl dayanır bilmem. Sevmem
ben vedaları, aslında yaşamak veda etmektir bence; her güne, her geçen
dakikaya, nasıl alışılır vedaya, ben öğrenemem. Önce hiçbir şeyin umurunda
olmadığı çocukluğuna veda edersin, sonra gençliğine ve bir gün dünyaya... Ne
demişti Vefa: “Ne mutlu bana, güzel hatırlanacağım dostlarımın aklında,
kabinde.” Değerli olan bu mudur? Belki evet belki hayır, bilemem. Çünkü vedadır
bu, üzücüdür. Sonra Bir sürü yol çıkar, her yolda bir sürü veda dolar
heybesine, birdir kiminin kaderi, kiminin ki ayrı ama şunu iyi bilirim: Varsa
kaderde de bir gün ‘buluşur yollar’!

Bu yeni
hikâye de kafaları gene bayağı karıştırarak, merak unsurunu gene tavan
yaptırarak ve daha da yaptıracağının sinyallerini vererek başladı... 14. bölüm
fragmanı ile Cemre konusunda son düşündüğüm şey (çünkü çok arada kaldım da)
şey: “Ava giderken avlanma mı?” “Oyun için de oyun mu?” Ama bu
konuya girmeden, çünkü bunları detaylı anlatmam lazım ki böyle bırakırsam bir
düşünce demiş değil sormuş olurum. ^^ Önce Cemre’nin yaralandığını/öldüğünü
gördüğümüz ilk andan (11 ve 12 bölüm yani) son bölüme kadar ki düşündüklerimi
yazmak istiyorum:
11. bölüm, ileride bir tarihte
Cemre’nin öldüğünü/yaralandığını gördüğümüz sahneler ile başladı. Fragmanda ilk
bu anı gördüğümde “Cemre’ye olanlara kadar dizi bir süre işlenir ve dizinin
aynı anlatım tarzı korunur.” demiştim. Öyle oldu da. Ve ben çok memnunum
bundan. Fotoğrafta da göründüğü üzere, Vefa'nın 10. bölümün başında oyduğu bir
şey vardı ve Cemre'nin ölümünde veya yaralanmasında bu objelerin olması beni
ilk baştan beri bu diziye bağlayan şeylerden biri. Çünkü biz sadece basit bir
katil kim oyunu izlemiyoruz. Biz -benim hep kullandığım tabiri ile- bir kader
izliyoruz. Vefa'nın ölmesi, Cemre'nin onu öldürmesi, Vefa-Cemre-Mavi
bağı/döngüsü (Cemre "’Vefa bizim arkadaşımız bile değildi' dedi"
diyecek olan olursa on(lar)a Cemre'nin psikolojik bir vaka olduğunu
hatırlatırım.
O zaman
gene "Her şey Cemre'nin psikolojik vaka olmasına sığdırılırsa senaryo
basit olmaz mı?" diyecek olan olursa, ben on(lar)a “Cemre katil,
psikolojik bir vaka, tamam ama bunun yanında Vefa için çok üzgün olsa da pişman
da olsa hâlâ kaçıyor, saklanıyor. Onun için planları olan, yaptığı açığa
çıkmasında diye gene kötülük yapabilecek olan kötü biri”, “hasta biri’” derim), Mavi’nin; kördüğüm hikâye içine
dahil olması ile bu kördüğümü asıl kuvvetlendirmesi ile ve de Vefa olayının
diğer tüm karakterlerin hikâyesini birleştirmesi ile az önce dediğim gibi biz
bir kader izliyoruz!
Şimdi...
Son
bölümdeki ve devam edecek konu için kullandığım “Ava giderken avlanma”yı Berk
ve Cemre’nin intikam planı üzerinden düşündüm, sonra o planda ne olduysa işler
ters gitti, beklenmedik şeyler oldu ve Cemre öldü. Böyle düşününce nelerin ters
gideceği, katil kim oyununun devam edeceği, ileri-geri gidip gelen kurgu ile
gene aynı heyecanı mı yaşayacağız! Güzel!
Peki...
Bir
diğer dediğim: “Oyun içinde oyun mu var?” Bunu da şuradan çıkarıyorum.
Bildiğimiz üzere Mavi geldi ve onun motivasyonu hem de bayağı güçlü motivasyonu
Cemre idi. “Tik tak”lar falan Cemre ile geçmiş hesaplaşması ki benim de bu
dizide en bayıldığım şey olan birbirine çok bağlı geçmiş-gelecek hikayesi olan
şeyin bir temelini oluşturuyordu bu, onun için bu “oyun içinde oyun mu var”ı
düşündüm. 14. bölüm fragmanındaki her şeyin (Berk’in Cemre’nin ölmesi üzerine
verdiği tepki, polislerin hepsinin sorgulaması vb.) bu oyunun parçası olabilir
mi? Diye düşünüyorum. Aslında her açıdan bakmaya çalışıyorum. Bu diziyi bu
yüzden seviyorum, her şey olabilir ve bu da güzelce yapılıyorlar!
Twitter’da
bazı yorumlarda dizide açık kalan kısımlar üzerine yorumlar okudum. Evet bazı
kısımlar (örnek: Bilal’in konuşması, Vefa’nın kamerasında onu ikna edeceğine
dair söylemleri, uyuşturucu kısmı vb. Buna yazının devamında değineceğim zaten
ev de bu konuda fikrimi, teorimi söyleyeceğim) var ama bu dizi, aslında
Tozluyaka özelinde de olmadan bu tarz dizilerde böyle şeyler olur, çünkü bu tarz
dizilerin anlatım tekniği her şeyin hemen açıklanmasına izin vermiyor,
ilerledikçe kapatılıyor. Ee, böyle senaryolar da değerli benim için.
Ama
mesela hastanede Berk’in nota bakması, eğer altında başka bir şey yoksa ki yok
gibi görünüyor, o not dramatik yapıda kafa karıştırmak için kullanılan bir
senaryo hamlesi iken buradaki açıklık ileri bölümler de kapandı ama tatmin etti
mi, beni etmedi açıkçası.
Ege,
Berk’e “Sen kendine not gönderecek kadar hastasın” şeklinde bir cümle
kurdu. Ege bu notu nerede gördü, şeyde mi gördü hani Cemre’ye plan
kurduklarında Aliler ile buluşup notları göstermişlerdi, Cemre’nin psikoloğu
ile alâkalı kâğıdı gösterdikleri zaman, burada görmüştür diyeyim ne zaman
gördüğü belirtilmişse ben hatırlamıyorum, belirtilmemişse Ege bunu nasıl
biliyor, diye bir durum daha ortaya çıkar.
Neyse,
bundan daha önemlisi var. Ben bu konuda önceki yazımda Berk’e yardım eden
birinin olduğunu veya bu oyunu Berk kursa da işin içinde X bir kişi var diye
düşünmüştüm. Çünkü Berk ağır yaralandı, hadi notu önce yazdı, not kıyafetinde
olsun, o ağır yaralanmada notu mu düşündü? Tamam düşünsün, ama hastanede neden
baksın? Hadi herkes güncel yaşamda spontane olarak eline bir şey alır bakar,
doğal akış şeyleridir... Bu konu hakkında kendim sordum kendim cevapladım, bu
kısım ben de bir tık soru işareti. Aman aman çok önemli mi, değil.
Naçizane
olarak senaryo konusunda bu diziden bağımsız genel bir şey olarak şunu
diyeceğim:
Eğer
senaryoda başka şeyler, asıl şey için kafa karıştırma amacıyla kullanıyorsa o
kafa karıştıran şeyin de bir yere oturması lazım. İkna edip etmemesi değil,
mantıklı oturacak.
Örnek:
Yargı'da ilk bölümlerde şüphelileri arttırmak için balıkçı bir adam vardı bir
iki kere gözüktü ve bir daha yanlışım yoksa yoktu, mesela o kafa karıştırmak
için kullanıldı, zaten sapık biri imiş, kızın fotoğrafları vardı telefonunda,
bu şüpheli yapar onu ve mantıklı bir düzlemde anlaşılır. Sadece o balıkçı kızın
(İnci'nin) cesedinin bulunduğu yerde de göründü, bu işte kafa karıştırmanın sağlamlaştırma
amacı idi ama bir yere oturtulmadı bu, öyle kaldı yanlışım yoksa.
Bir de
genel bir kuralımsı şeyler vardır, her şey açıklanmak için beklenmez,
sezdirilen mesajlar vardır ki bunlar anlatılmaz. Ama senaryodaki bu kuralla,
olan hikâyelerin açıklanmama durumu karıştırılmamalı mesela. Çünkü bazı
hikâyeler, durumlar, sezdirilip; iş seyirciye bırakılırken diğerlerinin ilk
başta da dediğim gibi mantıklı bir düzleme oturtulması lazım, naçizane düşüncem
bu.
Buradan
yola çıkarak az önce dediğim Bilal konusundaki düşüncelerim:
Bilal o
okula uyuşturucu satıyor. "Vefa ile konuşacağım" dediği şey
doğrudan ona uyuşturucu götürmesini istemesi değil de dolaylı olarak ondan bir
şey istemek olabilir. Devamında olay gecesi Vefa'ya verdiği şeyin ne olduğuna gelecek
olursam:
Berk ve
arkadaşları uyuşturucuyu Bilal'den ve/veya dolaylı olarak Bilal'den alıyordu.
Onun için denizdeki tartışmada Bilal sonradan gelince geri vites yapıp "Tamam
biz gidiyoruz, siz eğlenin" deyip gittiler. Sadık hapse girince onun
yerine Bilal'in baktığını öğrendik. Bilal'in kameralara yakalandığını ve
Kenan’ın onu tehdit ettiğini de. Vefa'dan isteyeceği şey (başta yazdığım)
uyuşturucudan öte kamera görüntüleri ile alâkalı da olabilir. Eğer Vefa'dan
-üstü kapalı olarak- uyuşturucu için bir yardım isteyecekse, o akşam ona
verdiği şey Berklere giden uyuşturucu olabilir ama Berkler doğrudan Vefa'dan
değil başkası aracılığıyla alıyorlardır. Peki benim varsayımım olan, içeride
birisi varsa görüntü için niye Bilal, Vefa'dan yardım istesin, belki iki kişi
lazımdı onun için. Ama bana bu yazdıklarım yeterli gelmiyor. Bilal olayından
daha büyük şeyler -aşırı onu kötü yapmayacak- bekliyordum. Hâlâ bekliyorum,
dizinin kara kutularından biri bence. Burada beyin fırtınası yaptım, bu konuyu
bir yere oturtmaya çalıştım ama öylesine, nötrüm bu dediklerime.
Bir de
şu konu var:
Dizinin
o kadar hızlı temposu var ki (aslında şükür edilecek bir şey) bundan dolayı
bazı şeyler seyirciye geçmedi bence. Vefa bu kadar unutulmuyorken Ali ve
arkadaşlarının ona uyuşturucu verenlere karşı bu yakınlık seyirciye geçmiyor.
Çünkü benim arkadaşıma böyle bir şey olsa "Belki kafası tam yerinde olmasa
çatıya çıkmazdı, başka bir şey yapardı"yı düşünmeden edemezdim, seyircide
de ona uyuşturucu verenlerin, iftira atanların pişmanlıklarını görmeden bu
denli bir şeyin içinde olmaları olumsuzluk yaratıyor.
Berk,
uyuşturucu aldığı için saldırdı; iftira attı. Sonra daha kafaları ayıkken
Vefa'yı çağırdılar, için uyuşturucu atıp bardağı verdiler. Hadi tam kafaları
ayık değilken vermiş olsunlar (ama ayıktılar) bu durumu değiştirir mi?
Olaya
iyi ve kötü olarak bakalım: Çünkü birinin bardağına uyuşturucu koymak kötü bir
şey. Saldırmak, iftira atmak kötü bir şey. Ee, her uyuşturucu alan bunu yaparsa
ve o zaman kafası yerinde değil denirse olur mu böyle bir şey?
Dizi
aslında burada da çok güzel bir önermede bulunuyor, sadece devamında, önceki
yazdıklarım, dizinin temposu bu önermeyi daha net açıklamak için kısıtlıyor.
Kenan kovaladığı için Vefa kaçmadı, Vefa'nın kafası yerinde değildi, korktu,
çaresizdi, zaten kendi yaşantısında zorlukları olan biriydi, verilen
uyuşturucu, atılan iftira ile böyle şeyler yaptı, kaçtı. Pişmanlıklarını
geçirseler güzel olurdu, bence.
Yazı devam ediyor...