Cemre ve
Ali’nin İlk karşılaşmasının gerilimli başlamasına ikna olmamıştım. Cemre
karakterinin üzerinde zaten dizi boyunca bir gerilim hâkim de Ali’nin Cemre’nin
sudan çıktıktan sonraki tavırlarına, sonra da arasını düzeltip olumlu tavrına
sonra (ne kadar da çok sonra, dedim) anlam verdim, nasıl?
Cemre’yi
sosyal medyadan takip ediyormuş. Önceden gördü de âşık mı oldu, Vefa’nın sosyal
medyasın görüp, etkilenip mi takip etti, Cemre’ye karşı ne seviye bir duygu
yoğunluğu var bilmemekle beraber, Ali’nin Berk’e fazla atarı buna bağlanıyor...
Hadi
şimdi biraz da hiçbir zaman olamayacak olan, ama öyle güzel bir enerji
verdikleri için hep “Keşke” ile anılacak olan Hazal ve Vefa’ya bakalım:
Vefa’nın
utangaç, çekingen tavrı, saf hâli ve bunları doğru yansıtan oyuncunun başarısı
ile güzel bir etki bıraktı... Vefa, Hazal’a âşık ama hepimiz biliyoruz ki ilk
andan beri gördüğümüz Hazal, Vefa’ya bakmaz. Az önce dedim ya “Keşke” diye,
Vefa öldü ve böyle karakterlerin, yani ilk bölümde ölen/ veda eden
karakterlerin geride bıraktığı his çok önemlidir. Vefa da olumlu oldu. Ha,
oyuncunun dizini afişinde olması, flashback ile oynayacağını gösteriyor ki
zaten konusu ve dramatik yapısı bunu gerektiriyor. Ama afişte olması, sadece
olay gecesinde olanları günü geldiği zaman açıklamak için değil, daha fazla
oynayacağını gösteriyor. Arkadaşları ile geçmişteki sahnelerini izlemek güzel
olacak ama her seferinde benim aklıma Hazal’la mutlu olan bir Vefa portresi de
gelecek...
“Ucunda
ölüm yok ya...”
Sosyal
medyada baktığımda çoğumuzun içini acıtan bu sahne, yaşamı da sorgulamaya kapı
açıyor. Heves, mutluluk ve heyecanın bu şekilde sonuçlanması; geride
bıraktıkları... Evet, sonunda ölüm vardı. Dizinin eğlencesini izlemek hoşumuza
gidecek, aşkları hoşumuza gidecek, ama esas hikâyeden/ vurgudan kopmamak lazım değerli
seyirciler. Peki ne bu?
Tabii ki
ADALET!
Sektörün
içinde uzun süredir olan, takip eden ve senaristlik üzerine çalışan ben için
konser sahnesinin, Vefa’nın Hazal’ın elinden tutup aşkını ifade etmesinin benim
için şöyle özel bir sebebi var. Çünkü eskiden beri bu ve bu benzeri sahneler
yazmak, sahneleri yazabileceğim işler yapmak, işlerde çalışmak istiyordum. Onun
için apayrı bi’ hoşuma gitti bu sahne... Sahnede Vefa’nın hislerini derinden
yansıtışı, Hazal’ın reddediş ve tavrı ile aynı derede cevap verişi çok
güzeldi...
...
Zeyno hiç ağlamazdı ya, Vefa’dan sonra hüngür hüngür ağladı...
Berk
öyle bir şey yaptı ki o gece her şeyi kitledi. Bu saatten sonra Hazal doğruları
da anlatsa ona kim ve neden inansın. Ama her geçen gün pişmanlığı, yaşadıkları
öyle bir şeye dönüşecek ki o gece ve daha sonra susuşu ile işlediği günahtan
arınırken ve pişman olurken onun dönüşümünü izleyeceğiz gibi geliyor bana. Ve
burada Çağla Şimşek’e çok iş düşüyor... Şimdi bir de şu var. Ali ile Cemre.
Zeyno, Ali’ye âşık. Hazal da Berk’e, hâlâ mı? Onu devam eden süreçte göreceğiz de
benim aklıma şu geldi: Hazal ve Sinan (Arap). Göreceğiz...
Vefa’yı
kim öldürdü konusuna şimdiye kadar hiç girmedim. Bunun üstüne konuşacak yeterli
veri yok, her şey şimdilik çok kapalı ve düz. Birazcık karışsın ileride
konuşuruz... Ama bundan da önemlisi gizemli kişi kim? Ki bu gizemli kişi
sayesinde okula ve bir savaşa girdiler. Bu kişi ile alâkalı bir teorim var ama
çok uçuk bir teori. Belki sonra yazarım.
Heyecanlı,
çekişmeli ve en önemlisi de adalet, demin bahsettim ya, adalet savaşı var
ortada, hepsinin tam konsantre sınava girişleri, Vefa’nın aksesuarlarını/
eşyalarını takarak ondan güç alarak okula gelişleri çok güzeldi. Hadi,
izleyelim ve görelim!
Bölüm
yazısının yanında bir de oyuncular hakkında da biraz bir şeyler yazmak
istiyorum:
Yazı devam ediyor...