Yıl 2016. Şu an baktığımda hayatımda en kıymet
verdiğim kişiyle yeni tanışmıştım. Bir gün şöyle bir söz söylemişti:
Hepimiz, her sabah yeniden doğarız, bir bebek gibi. Ve bir bebek gibi öğrenecek
çok şeyimiz var. O günden sonra hayatımda hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Her
sabah bir önceki günden daha olgun ve daha bebek gibi uyandım. Olgunluğum öğrendiklerimdendi.
Ama bir bebek gibi öğrenmeye ve keşfetmeye açtım. Hala bebek gibi uyanıyorum ve
hala öğrenmeye açım. Otuz beş yaşımdayım. Bazen yirmili yaşlarıma geri dönüş
mümkün olsa döner miyim diye düşünüyorum da… İstemezdim. Çok net bir biçimde
ifade etmeliyim ki istemezdim. Çünkü kendimde emeğim var.
Our Blues da böyle bir hikâye ile başladı. Olgunluk dönemlerini
yaşayan Lee Dong-Seok, Min Seon-A, Choi Han-Su, Jung Eun-Hui, Lee Yeong-Ok’un hikayeleri
gibi. Zaman geçti, geçmiş geçmişte kaldı, yaralar kabul bağladı ama inceden de
sızlıyor. Ancak her sabah yeniden doğarak güçlenerek.
Lee Dong Seok (Lee Byung Hun) Jeju’nun küçük bir
köyünde doğmuş, aracıyla öteberi satan bir adam. Kendi içinde derinliği var. Min
Seon A’nun sırlarla dolu hikayesi ile Jeju’ya gelmesi ile Dong Seok’un da hayatı
değişir.
Choi Han Su (Cha Seung Won) da Jeju da doğup büyümüş
ve zamanı gelince yuvadan uçup gitmiştir. Bu sırada evlenmiş, çoluğa çocuğa
karışmıştır. (Spoiler alert) Maddi sebeplerden dolayı memleketine geri dönüş
yapar ve ilk aşkı ile karşılaşır. Eski yaralara tuzlar basılır, gerçekler birer
birer dökülür.
Ve son olarak Lee Yeong Ok (Han Ji Min) ve Park Jeong
Jun (Kim Woo Bin)’un hikayesi. Anladık, hikayeleri ve yaraları var ve birbirlerine âşık olacaklar.
Kore dramalarını yakından takip eden her fani gibi ben
de son zamanlarda 2521 dizisini izledim. Hemen üzerine Our Blues başlayınca kendi senaryomu yazmaya başladım:
-
2020 yılı. Koreli senaristler
bir araya gelir ve beraber yemeğe çıkarlar. Samgyeopsallerini yerken sojularını
içerler. Önümüzdeki sezonlarda nasıl hikayeler çıkartsak da dünyaya satsak diye
kendi aralarında konuşurlar. Birden içlerinden biri elindeki çubuğu soju
bardağına vurarak herkesin kendisine bakmasını ister ve söze başlar.
Senarist: Neden flashback’ı
bol, olgun karakterin, ergenliğine gönderip hayatının dünü ve bugününü anlattığı,
her yaş grubuna hitap edebilecek hikayeler yazmıyoruz.
Herkes bu fikre yükselir.
SON
-
Bu noktada 2521 ve Our Blues genel olarak birbirini
andıran hikayeler. “Aman Tanrım, ne kadar farklı dünyalar!” diyemiyorum. Tabii
ki kurulan dünyalar, hedef kitleler farklılık gösteriyor ama aynı yörüngedeler,
bu çok net. 2521 hafif bir sütlü tatlı ise Our Blues İzmir bombası.
*
Tekrar Our Blues'a dönecek olursak;
Farklı diller konuşsak da hislerimiz ortaktır. Bazen konuşmadan
bile bir yabancıyla anlaşırız. Aslında yukarıda ismi geçen tüm karakterlerin de
hikayelerinde biraz varız gibi. Bir kısmının sevinçlerini, bir kısmının üzüntüleri,
bir kısmının tavırları taşırız ruhumuzda. Bu minvalde dizi doğrudan seyirciyi
kendisine çekiyor. Herkesin ağır ve kokulu bir hikayesi var, belli. Acıları,
yaşanmışlıklar ve yaşanmamışlıklar hepsinin paçasından akıyor. Ancak diğer
yandan, inceden tatlı bir umudu da damardan veriyor. İnsanı hayata tutunduruyor. Dünya olarak aradığımız aslında tam olarak bu değil mi?
Sallanalım ama yıkılmayalım. Kenarından hayatı yakalayalım.
Bölümler genel olarak belirlenen çiftlerin hikayelerini
merkeze alarak ilerliyor. Mesela bir bölüm boyunca ağırlıklı olarak Han Su ile
Eun Hui’nin hikayesini izliyorsak bir sonraki bölüm kameralar Yeong Ok ve Jeong
Jun’a dönüyor. Bu durumun sahneleri biraz uzatıyor. Popüler kültüre aşık biri
olarak festival filmleriyle pek aram yok. İşte tam bu sebepten dolayı. Gel
gelelim bazı tiratlar ve sahneler gereksiz uzun olsa da bir şekilde sahnede kalıyorsunuz,
büyük başarı. Aranan kan bulunmuştur.
*
Kadro ise vovv!! İsim olarak Şampiyonlar Ligi gibi. Herkes
yıldız. Ama mükemmel ekran çiftleri mi? Bence kesinlikle hayır. Hometown Cha
Cha Cha’yı hatırlayalım mesela. Shin Min A ve Kim Seon Ho’nun arasındaki kimyayı
nasıldı? Hikâyenin de akışı içinde ne kadar uyumlulardı. Our Blues’da bu uyumu ilk
bölümlerde göremedim. İlerleyen bölümlerde bu duvar yıkılacak mı, merakla
bekliyor olacağım. Herkesin ışığı o kadar görkemli ki bazen gözlerim kararıyor. Gösterilmek isteneni de göremiyorum.
Ayrı Kim Woo Bin’i tekrar ekranlarda görmek muhteşem. Hadi
geçmiş olsun. ^^
*
Özetle; Our Blues, geçmişi hatırlayalım, eski aşklar,
eski dostluklar ya da eskimeyen dostlukları tekrar hatırlayalım diyen, ağır ama
bir o kadar da tatlı bir hikâye. Oyunculuklar çok keyifli, çok lezzetli. Genel olarak sırtında ağır bir yük taşısa da umut veren huzurlu bir akışı var. Yaz sıcakları bastırmadan iyi gideceğini
düşünüyorum.
İzleyecek olan herkese şimdiden iyi seyirler dilerim.