Tanıtımını gördüğüm anda sırf formatın güzelliğinden bile "Kesinlikle izlerim!" dediğim Atv'de yayınlanmaya başlayan Elin Oğlu programı cumartesi gecelerine ambargo koydu. Orijinal format Abnormal Summit adıyla Güney Kore menşeili olup birkaç kez göz gezdirdiğim deli eğlenceli bir program. Türkiye'ye uyarlanabileceğini ise tahmin edememiştim. Birbirinin aynısı, köhnemiş, kabak tadı veren kof formatlardan kafayı kaldırmayan sektörün eğlenceli fikirlere yöneleceğinden umudunu nasıl kesmişsem artık...
Bize çok uzak ülkelerde doğmuş, apayrı kültürlerle büyümüş fakat yolu bu memlekete düşmüş sekiz adam... Türkiye'de yaşamaya başlamak, bu topraklarda ekmek yiyip dilini öğrenmek, kültürüne ayak uydurmaya çalışmak, hatta bir Türk ile evlenip burada aile kurmak... Program doğduğundan beri Türkiye vatandaşı olan bizlerin kavramakta güçlük çekeceği yeni deneyimleri ilk ağızdan öğrenebilme imkanı veriyor. Misal kendimi bildim bileli televizyon, sinema ve benzeri kaynaklar yardımıyla Amerikan kültürüne aşina olup, şu saatten sonra ABD'ye gidip ne derece şaşırabilirim ki? "Kahvaltıda portakal suyu içip, mısır gevreği mi yiyorsunuz? Çok ilginç! Bu sopa ve topla beyzbol mu oynuyorsunuz? Peki ya futbol?" gibi şaşkınlık içeren tepkiler vereceğimi hayal edemezsiniz. Bu konuda yalnız değilim, biliyorum.
Elin Oğlu, her Cumartesi gecesi Atv'de yayınlanıyor
Oysa günümüzde bile ortalama bir ABD vatandaşı, Türkiye ikliminin çöl olduğu ve insanlarının da ulaşımını deve üzerinde yapanlardan oluştuğunu zannetmekte. Haliyle 'Köpek adamı ısırırsa bu bir haber değildir ama adam köpeği ısırırsa bu bir haberdir' terimindeki durum karşımıza çıkıyor. Bir Amerikalının, İngilizin, Japonun, Perulunun Türkleşme serüveni 'haber' teşkil ediyor. En azından yurdum izleyicisi için ikinci şık daha eğlenceli diyelim. Tamam, Elin Oğlu reyting listelerini alt üst etmedi belki ama dört haftadır yayınlanıyor ve yayın saatindeki diğer rakip programlar arasından yayınlandığı kanala transit geçiş yaptıracak kadar şamata, gırgır bir eğlence vaadediyor.
Ömür Varol'un -en azından benim için- Türkiye'nin en sevilen televizyoncusu olmadığı aşikâr. Bizden Kaçmaz türündeki magazin programlarıyla kuru gürültü yaratmaktansa, daha yaratıcı ve ilgi çekici programlarla anılmaya niyet etmiş. Nitekim Kore'den uyarladığı bu ilginç formatla televizyonculuk mesleğinde 'kurt hoca' mertebesine yükselebileceğinin sinyalini verdi. Ancak formatın sunucusu illaki kendisi mi olmalıydı? Yalnızca yapımcı olarak maçı idare etse olmaz mıydı? Ancak Ömür Varol'un alternatifi şu anda programın yardımcı sunucusu olan Sinan Çalışkanoğlu olcaktıysa sanırım sonuç değişmeyecekti. Sunucu olarak kimi görmek isterdim? Ali İhsan Varol olabilirdi mesela. Onun gibi naif ve sevecen moderatör bu formata renk katardı. Yardımcı sunucu için komedyen şartı aranıyorsa da adayım Ceyhun Yılmaz derim. Özetle; program için her halükarda daha cazip seçimler yapılabilirdi.
Danilo Zanna (İtalya) ELİN OĞULLARINI TANIYALIMSekiz farklı milletten adam dedik peki kimdir ve nerelidir bunlar? Programın tartışmasız 'star'ı İtalyan yiğido Dani!
Elin oğlu değil, evimizin oğlu derken tam olarak kastettiğim insan. O,
başlı başına bizden biri olmuş. Karadenizli bir Türk ile evlenmiş ki
Giresunlu olduğunu özellikle belirtiyor. Akdeniz insanının enerjisiyle
dolup taşan, evli barklı çocuklu bir adam, üstelik aşçı! Daha önce hiç
cümle içinde kullanmadığı bir kelime söyleyince laf arasında gülerek "Bu
kelimeyi ilk defa kullandım. Doğru mu söyledim?" diyecek kadar samimi.
Her önüne gelenin karşısında L'italiano şarkısını
söylemesinden fena halde bıkmış. Türkçesinde ana dilinden gelen o
melodik ritm aksanına öyle bir sevimlilik katıyor ki her cümlesi müzikal
resmen. "Abijim" "Yemin ediyorooom" "Şapşik" gibi onun telaffuzuyla
özdeşleşen tepkileri var. Yanındakilere, hatta sunuculara laf atarken
bile şirinlik muskası bu herif. O olmasa, hiç kuşkusuz program sönük
kalırdı. Favorim Danilo, hastasıyım abijim!
Manuel Reina (İspanya)
İtalya-İspanya rekabeti her türlü atışmalara gebe. Dani ve Manu da
atışmaktan eksik kalmıyorlar pek tabii. İspanyol Manuel'i koy Barcelona
Fc'nin defansına sırıtmaz. Manu bir matador. Manu flamenko
dansçısı. Manu tam bir salon erkeği. Onda ne ararsanız var. Lakin
muadili her iyi erkek gibi o da kapılmış, evli ve çocuklu. Kayınbabasına
olan düşkünlüğü de pek bir şeker. Manu uzun sohbetlerin insanı öyle
meramını iki cümleyle geçiştiremez. Ona daha çok süre verin ey
sunucular!
Konuklarını bastırmak isteyen sunucu hastalığı burada da devreye giriyor. Oysa programın odağı siz değilsiniz, bırakın da golü onlar atsın. Asisti de ben yapayım, golü de ben atayım, seyirciden alkışı da ben alayım peşinde koşan sunucularla bu iş zor. Programın orijinal versiyonunda canlı seyirci yok. Fakat bizde stüdyoda seyirci olması iyi bir tercih olmuş. Tabii seyirci faktörü sunucular için ego yelpazesi muamelesi görmezse daha iyi olacak. "Şurama da alkış, burama da alkış" tavrı çok zaman itici olabiliyor.
Andrey Polyanin (Rusya)
Emrach Uskovski (Slovakya) Gelelim Slovak Emrach ve Rus Andrey'e. Her bölüm en az bir kere ne kadar
yakışıklı oldukları vurgulanmazsa program eksik kalırmış gibi bir durum
söz konusu. Orklar ülkesine düşen Elf muamelesi görmelerinin lüzumu yok
bence. Andrey; Kıvanç Tatlıtuğ klonlanacakken araya Sinan Akçıl DNA'sı
karışmış da, yakışıklı olmayı kıl payı kaçırmış gibi. Emrach ise o
aksanla Kıbrıslı da bizi Slovak diye kandırıyor olabilir diye
düşünüyorum.
Robbie Lee Valentine (Britanya)
İngiliz güzeli Robbie'de tam Bu Tarz Benim
jürisi olacak hava var. Teyzeleri çok sevdiğini belirtiyor.
"Robbieciğim nasılsın yavrum" diyerek halini hatırını soran teyzelerin
taklidini yaparken zaten iyi olan Türkçesi incelttiği sesiyle birebir
Türk teyzesine dönüşüyor, ürküyorum. Robbie çok sevdiği o teyzelerden
birini yemiş olabilir.
Chaby Han (Güney Kore)
Göç ettiği ülkenin insanına dönüşen, asimile olan ve bağlarından kopan
insanları sevemiyorum. İnsan gittiği yere sahip olduğu kültürün izlerini
de götürmeli diye düşünenlerdenim. Sahip olduklarını, bulunduğu dokuya
aktarmayacaksa bence pek bir anlamı yok. Elin Oğlu'na katılacakların da
kendi kültürünün özelliklerini yitirmemiş olanlardan seçilmesi gerekir.
Onların toplum kuralları, inançları, adetleri, ırksal özellikleri gibi
farklılıkları gözleyip öğrenemedikten sonra formatın bir esprisi
kalmaz. Mümkün oldukça programda bu noktalara çalışılmalı.
Güney Kore
kültürüyle hali hazırda çok benzeşiyoruz. Duygu durumlarımız ve
gelenekçi muhafazakar yapımız uyumlu. Ama "bu kadar da türkleşilmez ki
be kardeşim!"diyesim geliyor Çabi'yi gördükçe. Türkçe'yi enine boyuna
çözdüğü için en iyi espriler ondan geliyor. Buna rağmen her mimiğinden
çok rahat "Devlet Bahçeli 'GÜLMEDİM' capsi" çıkarabiliriz. O derece
ciddi bir ifadesi var. Sadece Dani'ye laf sokmak için bile orada
kalabilir. Yeri iyi onun, Dani'yle didişip dursunlar çok eğlenceli.
Sunucuların atışmaları körüklemesi ve sorularla sıkıştırması oldukça
zevk katıyor ama doğru yerlerde olmak kaydıyla. Şu cılkı bir çıkarmasak.
Masataka Kobayashi (Japonya)
Japon Masataka'yı burada mı yiyoruz yoksa paket yapar mısınız? Koca
adama peluş bebek muamelesi çekmek istemezdim ama başka seçenek
bırakmıyor. Çok sevimli bir adam öyle böyle değil. Programın gizli
yıldızı o aslında. Tek sorun komplekssizliğini istismar etmelerine izin
vermesi. Çekik gözlerime kurban olun siz demesi lazım. Manu onu
"Samuray!" diye gaza getiriyor ki Masataka gaza gelmeye çok müsait
aslında. Cimbomlu olarak BJK marşı söylemesine tav olduğumu söylemeden
geçemeyeceğim. O da bir Türk ile evliymiş pek de hanımköylü bir şey. Eşi
çok şanslı.
Antonio Stokes (ABD)
Son olarak Amerikalı Antonio Stokes hoş bir melez ağabeyimiz. Anaokulu öğretmeniymiş. Grubun en ağır abisi. Dani dışında ona salça olan pek yok. Serde Akdenizlilik var tabii. Antonio çok klas bir adam, onsuz olmaz. Programda anadillerinde karşılıklı tartışmaları, kimsenin bundan bir şey anlamaması
ve hiç komik olmayan Türkçe şarkı söylemeye çalışmaları gibi bazı aşırı sıkıcı aktivitelerin kaldırılması isabetli olmuş. Şu
"Türkiye'yi çok mu seviyorsun? Türk insanına aşık mısın? En büyük millet
bizim millet değil mi?" türündeki dayatmalı sorulardan ve imalardan
gına geldi. Gereksiz milliyetçiliğin itici olduğunu biri söylesin artık. Güney Kore versiyonu Abnormal Summit'te bir ünlü kadın konuk ünlü ağırladıkları oluyordu. Anlaşılan bu hafta Burcu Esmersoy'la açılışı yapacaklar. İlgi tamamen konuğa kaymazsa bu yenilik renk katabilir. İzleyip göreceğiz. Hepsi birbirinden tatlış adamlar bunlar. Samimiler, doğallar, komik ve eğlenceliler.
Bu formatı ve kadroyu koruyalım lütfen. Birbirinden vasat programlar arasından sıyrılan Elin Oğlu'nu hep beraber yaşayalım ve yaşatalım.